basit bir konu öyle güzel, öyle abartısız işlenmiş ki. gereksiz hiç bir şey yok filmde. ayrıntıların hepsi yerli yerinde. colin firth.. oyunculuk nasıl olur herkese gösteriyor. inanılmaz oynamış, muhteşem. denecek hiç bir şey yok. oscarı kesin alır. geoffrey rush da harika oynamış. "kral" a bir tanrı gibi yön veriyor. film bir başyapıt değil ama "eser" olduğu kesin.
sınıf farkını yerlere vuran muhteşem film. torpilli social network la yarış halinde. 7 bafta ödülü aldı. aynı başarılı sonucu oscar'da alamazsa anlaşılır ki social network torpilin göbeğinde.
çok merak ediyorum, nasıl orijinal bir senaryosu vardı bu filmin allah aşkına da en iyi özgün senaryo ödülünü verdiler? adam kekeme, konuşmaya çalışıyor. olay bu lan. bu olay. olm yemin ederim anlamıyorum, bu mu senaryo?
inception varken, bu filme en iyi özgün senaryo ödülünü vermek olsa olsa adam ayırmaktır. nolan siksin hepinizi.
edit: bunun formata uygun olmadığını düşünen arkadaşa, bol bol sözlük formatı okuması öneriyoruz.
bu ödüllerden sonra artık bursa sinemalarında da-korupark da var sadece- gösterime gireceğini umduğum film. tabii aşk tesadüfleri sever' den kendisine sıra gelirse...
özellikle birinci perdesi son derece ağır ilerleyen, ikinci perde de biraz daha hareketlense de vasat bir filmden öteye gidemeyen neye dayanarak bu kadar ödül aldığını anlayamadığım film.
tam holywood filmi diyebileceğimiz bir dönem filmi. hiçbir şekilde olayın özüne dokunmadan, krallığı normal hayatın bir parçasıymış gibi gösterip insanlara bakın kral da sizin gibi deyip insanların krallarıyla aynı olabileceği gibi bir anlam yükleyen film. kraliyet ailesinin son dönemde halka kendisilerinin de ne kadar tatlı olabileceğini göstermek için çekilmesine izin verdiği film. ama colin firth'in oyunculuğu çok iyiydi.
hayatımda izlediğim en güzel film değil tabii ama, beğendiğim filmdir. insani, duygusal ve sıcak. özellikle başrol oyuncusunun oyunculuğu çok iyi. mütevazi bir bütçe ile çekildiği aşikar, bu yüzden oyunculuklar ve diyaloglarla ilerliyor. sade, mütevazi bir film ama kendini gayet izlettiriyor. tavsiye edilir.
Hayır anlamıyorum, neden illaki oscar kazanmasını bekledimki bu filmin. Olağanüstü nefis, sıcak, akıcı, sıkmayan çok hoş vakit geçirten bir film. Yani önyargı denen olguyu son noktasına kadar yaşadığım bir film. Daha ilk fragmanları ortalıkta dönmeye başladığında, "Iykkkk ! kekeme olan ingiltere kralı 6.George'un hayatı mı???" demiştim. Ve fakat maalesef feci şekilde yanılmışım. Hala seyretmemiş olan sözlükçülere, şiddetle seyretmelerini tavsiye ederim. Ve bilirim ki, iyi bir film yakalama oranının çok çok düşük olduğu şu sıralar, kesinlikle pişman olmayacaksınız ve çok hoş bir iki saat geçireceksiniz. Hadi kalın sağlıcakla...
"the king's speech" ya da bir sinema filminin insanı v. george'dan viii. edward, ordan vi. george ve bugün hala tahtta olan ii. elizabeth'e uzanan 20. yüzyıl ingiltere tarihine yolculuk ettirmesi. başbakanlıkta ise stanley neville'den, richard chamberlain, winston churchill ve magaret thatcher'e gelen süreç... isimlerinin önünde romen rakamları bulunan ve insanlara son derece sıkıcı gelen bu şahsiyetler aslında herkes tarafından biraz tanınması gereken ve aslında hiç de sıkıcı olmayan son derece önemli tarihi kişiliklerdir. "le roi est mort vive le roi!" veya god save the queen!" derken ya da bugün "güneşi batmayan imparatorluk" olarak tanıdığımız bir ülkenin nasıl insanlar tarafından yönetildiğini; onların zaaflarını, hırslarını, açmazlarını, siyasi kararlarını öğrenmekten geçiyor biraz da. o zaman da insan yeniden dönüp shakespeare'in oyunlarını okumak istiyor...
83.oscar törenine damga vuran film.
Tarih filmi deyince çoğu kişinin aklına gelen hikaye dışında, şimdiye kadar bakılmamış bir perspektiften anlatılan bir kraliyet anatomisi.York dükü "berthie" tek kusuru kekemelik olan bir veliaht, alında ağabeyi veliaht ama gönlünü kaptırdığı kadından ötürü bu işler pek umrunda değil. her yolu deneyen dük eşinin de yardımıyla hiç bir doktorluk bilgisi, sıfatı olmayan bir adamdan konuşma bozukluğunu yenmek adına yardım alıyor. Birde bu olayların yaşanmış olduğunu bilmek insanı iyiden iyiye heyecanlandırıyor. Bir kral için savaş konuşması yapmak ne kadar zor? ama halkı için ne kadar önemli. Gerçekten de bu senenin en iyi filmi.colin firth için ben bu kadarlık sinema bilgimle bir şey demeyi kendime yakıştıramıyorum, bence inanılmaz oynamış, oscar kesinlikle doğru yere gitmiş.
tazecikli* izlenimlerimle aklımda kalan en yaran yeri;
--spoiler--
....bu vahim zamanlarda...
siktir siktir siktir
...belkide milletimizin en ön...
sıçıyım sıçıyım sıçıyım *
--spoiler--
-----------
ayrıca bugünkü yazısında yılmaz özdil'in ironi ve gönderme dolu yazısından bir kesitse şöyle;
--spoiler--
dear david
bizler, padişahımız efendimizin dizisi nedeniyle ortalığı ayağa kaldırıyoruz.. sizin ''kekeme kral''ı film yaptılar, üstüne oscar verdiler, gıkınız çıkmıyor, armut gibi izliyorsunuz.
kekeme kral olur mu kardeşim?
hiç mi saygınız yok ecdadınıza?
tarih diye teksas-tommiks mi okuyorsunuz... siz ne kendinizi bilmez milletsiniz böyle?
--spoiler--
filmi izlemeden önce konuyu ve colin firth'ü biliyordum. geoffrey rush o nasıl bir oyunculuktur. ismini görene kadar tanımadım. nerede pirates of the caribbean'da ki çatlak korsan, nerede soğuk kanlı ingiliz terapist. benim alkışlarım kesinlikle sana.
filmin yönetmeni tom hooper'ın annesi sayesinde oscar ödülü kazandığı film. annesi bir tiyatro çalışması esnasında tesadüfen farkettiği the king's speech oyununun çok güzel bir metni olduğunu farkedip "bunun filmini çekmelisin yavrucum" diyerek vermiştir gazı oğluna. sonuç bir oskar heykelciği.
tom hooper oscar ödülü konuşmasını şöyle kapatmıştır: "anne sözü dinleyin".
--spoiler--
lionel: takıldığın yerlerde uzun duraksamalar iyidir. konuşmaya ciddiyet katar.
kral: gelmiş geçmiş en ciddi kral benimdir o halde.
--spoiler--