the office'i bitirdikten sonra oluşan boşluktan ve üzüntüden dolayı sitcomlara bakınmaya başladım. önce the superstore'u izledim ama tabii ki yerini tutmadı. şimdi bunu açtım, çok zorlama ilerliyor gibi geliyor. bende hep böyle oluyor bir diziyi çok sevince sonrakiler tırt gelmeye başlıyor.
--spoiler--
Gittiği gay müzikalinde engelliler tuvaletini kullanmaya karar verdi. acil Yardım düğmesine dokunuverdi istemsiz. Sonrasında Kapıyı tıklatıp hangi sıkıntıdan müzdarip olduğunu soran görevlilere engelli olmasını ileri sürdü.
--spoiler--
--spoiler--
Çalıştığı şirketin bilgi işlem departmanında patron. internetin ne olduğunu bilmiyor. Müdürüyle yaptığı mülakatta Mouse imlecini oynatabilmeyi bilgisayar becerisinden saydı. işi aldı.
--spoiler--
2 günde bitirdiğim muhteşem dizi. izlediğim hiçbir dizi beni bu kadar güldürmemişti. durdurup tekrar tekrar izleyerek kahkaha attığım sahneleri var. dizinin mizahı üst düzey.
Uzun zamandır hiçbir diziye bu kadar gülmemiş, karakterleri bu kadar benimseyip sevmemiştim. Roy, moss, jen bunu başararak sevgimi kazanmış, aynı bölümleri tekrar tekrar aynı kahkaha ve samimiyet ile izlettirmeyi de başarmış.
Bölümler, sezonlar ne kadar az olsa da ısıtıp ısıtıp izlenmeyi mümkün kılacak bi sempati barındırıyor bol miktarda içerisinde.
favori bölümüm 2. sezon 1. bölümü. gittikleri müzikalin adının ''gay:the musical'' olması, müzikalde ''i love willies'' tarzı yaran şarkıları dinlemek ve yanlış tuvaletlere giren roy ile moss'un engelli ve garson olarak salonu terk etmeleri efsanedir.
az önce ikinci kez bitirdiğim, imdb'deki bilgilerine bakarken 2013'te çıkan 50 dakikalık bir bölümünün daha olduğunu öğrendiğim muhteşem komedi dizisi. o bölümü fark ettiğim için güne ekstra 3 puan ekliyorum. 6/10 oldu bugüne puanım.
son zamanlarda izlediğim en güzel komedi dizilerinden biri. bazı bölümleri o kadar güldürdü ki, avrupa yakasında burhan altıntop'a güldüğüm günler aklıma geldi. zamanınız varsa izleyin derim. ingiliz aksanı ilk bir kaç bölümde garip gelsede anlaşılması bakımından amerikan ingilizcesinden daha kolay. en sevdiğim sahnelerden biri;
black books'un yaratıcısı graham linehan'ın bir başka komedi dizisidir. ingiliz komedi dizilerini sevenlerin kahkahalarla eşlik edeceği muhteşem dizidir.
isminin anlamını taşıyacak derecede teknoloji esprisine sahip, özellikle bilişim sektörü çalışanları tarafından daha çok ilgi gören ve keyif veren ingiliz komedi dizisi. sadece bilişim sektörü de değil tabi herhangi bir ofis çalışanı da diziye hakettiği ilgiyi gösterecektir. ve dizide bir diğer incelik esprilerin hazırlanarak gelmesidir. dizinin başında altyapısı atılan espri ilerde gelerek zeka parıltılarıyla izleyiciyi vurur.
her bölümde komedinin dozajını artıran dizi. ilk bölümlerini pek beğenmemiştim ama izledikçe her bölümüne bir öncekinden daha çok gülüyorum. tam diyorum tamam favori bölümüm bu, bir bakıyorum bir sonraki bölüm çok daha komik. yardıkça yaran, stresi söküp atan aksanlı ingiliz dizisi.
breaking bad ile aynı gün the it crowd da hayatımdan çıktı.
benim için arrested development, seinfeld ve coupling ile kafaya oynayan bir komedi dizisiydi. gider ayak, yapabilecekleri, bölümlerde teker teker işledikleri tüm komedi unsurlarını tekrar ve bir bölümde verdi, bizi son defa gülmekten sandalyeden düşürdü, hikayeyi toparladı ve gitti.
yabancılardan sanırım bu dizi işini öğrenmemiz lazım. 4 sezon 6 şar bölümden yapılan 20 dakikalık bir diziyi adamlar nasıl efsane hale getiriyor.
biten giden bir dizi daha. ama benim aklımda hep " gay opera" bölümü ile kalacak.