tv'de gösterilmelik bir film olmuş ve belki de o şekilde de olacaktı ki 6 tane oscar alması tüm dikkatleri üzerine çekti. hepsi hemen hemen herkesin söylediği gibi haksız yere verilmiş gözüküyor.
en iyi oyunculukları yapması beklenecek ralph fiennes ve guy pearce görüldüğü ilk sahnede ölüyor ve senaryo klasik ırak filmi, özel teknik desen yok, müzik desen yok, efekt desen yok, yönetmenlik desen o da yok. işin ilginç yanı bu sayılanlardan birçoğunun oscar almış veya aday gösterilmiş olması. http://www.imdb.com/title/tt0887912/awards
ırak savaşına olan karşıtlığı azaltmak, halkın desteğini tekrar kazanmak ve cepheye asker çekmek için yapılmış yeni nesil uncle sam kampanyalarından biri.
avatar karşısında oscar alabilmesinin sebebinin kesinlikle bir devlet politikası olduğunu düşündüğüm filmsi. nitekim avatar'da işgalci kuvvetler yenilirken, bu filmde işgalci kuvvetler bombaları bir bir imha etmektedir.
ayrıca, amerika'da bu filmi indiren (torrent üzerinden) yaklaşık 5.000 kişiye aynı anda dava açmışlar:
değil 6 tane oscar ödülü, bir tanesini bile hak etmeyen yapım. hadi olayların bir de psikolojik boyutuna bakalım, bunu yaparken de belgeselimsi bir hava verelim ki gerçek gibi görünsün diye bir şey düşünmüş olmalılar. tabi enayiler de yedi bunu.
tam bir klasik hollywood filmi. diğer hollywood savaş filmlerinden farkı el kamerasıyla çekilmesi olabilir. zaten başroldeki sinir bozucu ve itici eleman tipik bir hollywood karakteri. kahraman amerikan askeri, pervasız, başta herkes tarafından nefret ediliyor davranışlaındn dolayı fakat sonradan kanki oluyorlar tabi. çok tanıdık bir senaryo değil mi sizce de?
karakterlerin günlük yaşamlarına değinilmesi, ırak'ta kalan günlerin sayılması gibi ögeler filme biraz belgeselimsi bir hava vermiş.
film hakkında "kaka ırak, cici amerika" temalı diyenler de var da sanırsam izlerken ben bir noktayı kaçırdım. filmde herhangi bir kötülemeye rastlamadım açıkçası. zaten olayların nedenine değinilmemiş. film savaşın ortasında bir yerde başlıyor.
konu aslında başroldeki sevimsiz eleman james in üzerine fazlasıyla yoğunlaşıyor. james in bombaları etkisiz hale getirmesinin arkasıda yatan asıl neden kendini tatmin etmektir. zaten kendisi de savaşkoliktir. filmin açılış notu olan "war is a drug!" * da bunun bir göstergesidir.
sonuç olarak çok da kötü bir film sayılmaz; fakat asla ve asla başta en iyi film ve en iyi yönetmen ödülleri olmak üzere 6 oscarın hiçbirini de haketmeyen bir yapım. izlerseniz de izlemezseniz de çok şey kaybetmezsiniz.
içinde güzel göndermeler olan filmdir.özellikle filmin sonlarına doğru marketteki bolluk sahnesi ve daha önceki ırak sahneleri dünyada ki ikilem ve çelişkiyi başaralı bir şekilde anlatmaktadır.anlayana.
o kadar oscar'ı alması yazık olan filmdir. bir kere hiçbir amerikan askeri gebermeyi göze alıp öyle ırak'lı bir çocuğu aramaz, saçmalamayın. sürekli sallanan bir kamera var filmde. sabit tut şunu bilader diyorsun duymuyor da. tamam aksiyon için süper de, bir yerden sonra miden bulanıyor. onu geç, sürekli bir yakın çekim deliliği var filmde. ya biraz çık yakın plandan, bir arkayı görelim.. yok. hasılı 8 mart dünya kadınlar günü için iyi lobi yapmışlardı zaten.
"kahraman" amerikan askerlerinin ırak'ta canla başla nasıl bomba imha ettiklerini ve birbirlerini kıran bu "kötü" insanları adam etme çabalarını anlatan film. filmde abd neden ırak'ta zerre anlatılmıyor ya da ırak, abd ve müttefikleri tarafından işgal edilmeden önce ne haldeydi o'da anlatılmıyor. insan bu pisliklerin ırak'ta yaptıklarını bilmese "ne iyi insanlar" diyecek ama 14 yaşında bir kıza tecavüz edip ört bas etmek için tüm ailesini öldürüp ve cesetleri yaktıklarını bilince ve o "muhteşem" abd adaletinin bu suçu işleyen askerlere sadece 2 ile 3 yıl arasında ceza verdiğini bilince film daha da saçmalaşıyor.
bana, "nefes: vatan sağolsun" filmini hatırlatan film. hikayeler aynı. ikisinde de askerlerin psikolojileri anlatılmıştır ve filmlerde sıkça rast geldiğimiz aşk ve kadın-erkek ilişkilerinden uzak durulmuştur.
ama şu var; "nefes"de kendi topraklarını savunan askerlerin hikayesi anlatılırken, "the hurt locker" da işgalci bir ülkenin askerlerinin hikayesi anlatılmıştır.
işin tuhaf yanı, hem işgalci hem de işgal ettiğin ülkenin insanlarını kötü göstermeye çalışmış bayan bigelow. her bomba sahnesinde o bombanın amerikan askerlini parçalamasını şahsen çok istedim.
... ve son olarak, bu kadar sıkıcı bir film nasıl olduda oscar aldı anlayamadım. bence oscara aday bile gösterilmemeliydi.
özetlemek gerekirse; bu filme oscarı layık görenlerin beynini s.keyim ben, eğer bu film oscarı hakederek aldıysa demek ki geçen yıl hiç film çekilmedi. ırak'taki abd askeri psikolojisi falan fişmekan adına bi dünya film vardır da yamulmuyorsam ödül filan almışlıkları yoktur, bu kadar sıradan ve tekdüze bir film neden ödül aldı?
illa da asker psikolojisi diyorsanız alın size; (bkz: jarhead)
--spoiler--
Yaşlanmaya başladığın zaman, sevdiğin bazı şeyler artık eskisi kadar özel gelmemeye başlar. Kutudaki palyaço gibi...Sadece bir teneke ve içine konulmuş hayvan olduğunu anlarsın. sonra da gerçekten sevdiğin bazı şeyleri unutursun ve zamanla benim yaşıma gelince sadece bir iki şey kalır sevdiğin. Benim için sadece bir tane.
- Delta Bölüğüne hoş geldiniz.
- Çavuş.
--spoiler--
asker psikolojisini iyi yansıtan bir film ve askerlik mesleğinin itaat ve dönülmez bir yol olduğunu güzel anlatmış bence. ırakta yapılanları bu kadar oscar ile temizleyemezler elbet ama etkileyici bir filmdi kanımca. ayrıca film müzeikleri arasında metallica- the day that never comes'ın görmek çok hoş olurdu zannımca. ben kendi adıma bu şarkıyı bu filmin müziği yapıyorum.*
filmi izlemedim bilmiyorum. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olacağım biraz ama bunda haklı olduğumu düşünüyorum. bu film kesin milliyetçi tavırlar sergiliyordur. oscarıda bundan mı almıştır bilmiyorum ama beni asıl üzen nokta şuydu: sayın yönetmenimiz oscarını alırken gözyaşları içinde bu ödülü oradaki kahraman amerikan askerlerine ithaf ettiğini söyledi. ve bu sözü de deli gibi alkışlandı. çok matah birşeymiş gibi sevinildi, adeta helal olsun denildi. ya sayın yazarlar ben mi yanlış biliyorum. sayın amerikalı askerler sizin elin ülkesinde ne işiniz var? neden ordasınız hala sevgili kahramanlarım? ha evet unutmuşum özgürlük getiriyordunuz değil mi.
kesinlikle "en iyi film" oscarını almış filmler arasında izlediğim en kötü film.Boşuna harcadığım 2 saat bir yana, zamanında Kurtlar Vadisi Irak filmini eleştirdiğime yanıyorum.
"Oscar aldı diye film izlenmez" klişesini bir kez daha haklı çıkaran yapım. Nitekim, filmde iki patlama sahnesindeki yavaş çekimler hoştu ki, bunu izlemek bir filmi başlı başına iyi veya kötü yapmaz. Son derece kötü bir anlatım vardı, görüntü yönetimi iyiydi sadece. Konu ise çok düzensiz; politik doğrucu oldum sanırken, ABD'ye doğru kayan bir ibre var... Bizim askerler de insan yakarışı...
bir filmdir ki en fazla oscar alan ve aynı zamanda bir o kadar da boktan olan. 2 saat 10 dakikalık filmde sürekli herhalde buradan sonrası oscarı getirdi bunlara deyip deyip izledim. film bitti, düşündüm lan kesin ben filmden anlamıyorum dedim. yok arkadaş öyle de değil anlarım ben filmden, bırak oscar almayı oscar adaylığına bile kilometrelerce uzakta olacak bir film bu, o kadar boktan.
avatar ile karşılaştırırsak birbirinin zıttıdır. avatar, savaş karşıtı bir filmdir ve amerikan hükümetinin ırak işgalini evet eleştirmiştir. the hurt locker ise olayı belgesel tadında tutarak, asker psikolojisini öne çıkartarak, amerikan hükümetinin politikasına paralel bir yol izlemiştir. ırak işgalinin kaka bir şey olduğu hiç dile getirilmemiştir filmde oysaki yaptığın film ırak işgalindeki askerleri anlatıyor değil mi niye eleştirmiyorsun ki? askerlerin psikolojileri ön planda anlamadım bunu. bizdeki nefes bu filme her haliyle on basar. ha oyunculuklar güzel, sinematografi sikik ama. gerçekte, elin umursamaz amerikan askeri orda burda ıraklı insanları vururken, kadınların ırzına geçerken; çavuşun ölen çocuğa üzülmesi çok hayali bir tablo. bu yapılan 'gerçeklik' ise akademinin sülalesini ta götten s.kim!
şu filmi izlerim tarafsız bir şekilde, veririm puanımı 10 üzerinden 7 ama yanarım yanarım oscar ödüllerinde hakkı yenilen avatar ile district 9'a yanarım.
sinematografik açıdan iyi olmasına rağmen bu filmin oscarları toplamasının tek sebebi amerikan askerlerinin kanlı postallarını yalamasıdır ve bunu o kadar sığ yapar ki insanın midesi bulanır.