Az önce gözlerimden süzülen 2 damla yaş ile bitirdiğim filmdir. Damağımda öyle tatlı bi tat bıraktı ki... jude Law ve kate Winslet için kesinlikle izlenebilir, battaniyeyi üzerine çekip izlemelik film yapmışlar sıcak çikolata tadında. yeni yıla yalnız girecek olduğumu hatırlatıp, hüzünlendirdi de tabi beni.
dört mevsim bir film olmasına rağmen nedense kışın daha güzel giden film. en son ne zaman ve kaçıncı kez seyrettiğimi hatırlamıyorum. Gerçi bir önceki entry'me bakacak olursak aradan 1 yıl geçmesine 8 gün varken seyretmişim. Yine diyorum ki iyi ki...
hayran kalmamak elde değil. her detayına. abartısız. evler... dekorlar... oyunculuklar...
birazcık hüzün çökmüşlük varsa üzerinizde, hafiften bunalım takılıyorsanız, günlük yazasınız var fakat üşeniyorsanız, yalnızsanız, yeni sevgili yapmışsanız, sevgilinizden yeni ayrılmışsanız, sevgilinizle öpüşüyorsanız, yüksek ses müzik eşliğinde bağırıp çağırasınız varsa, birini daha özel seviyorsanız, ömrünüzde birine diğerlerinden daha fazla değer verdiyseniz, kendinizden veriyorsanız, kendinizden vermeye ısrarla devam ediyorsanız, sebepsiz gözyaşı dökmeye ihtiyacınız varsa, gaza gelmek ve birinin yerine gururlanmak istiyorsanız, tatil ihtiyacınız çoktan gelmişse, büyük ve lüks bir ev hayali kuruyorsanız, küçük ve şirin bir kulübe hayali kuruyorsanız, hayal kuruyorsanız...
daha önce kaç defa seyrettiğimi hatırlamıyorum; belki 4. sanırım az evvel 5'ledim. iyi ki de...
Öyle bir listem yok ama bir 'en sevdiğim filmler' listem olsaydı mutlaka ilk 10'da yer alırdı bu film.
'film seyretmek kafa dağıtmaktır'ı vurgularsak, benim için en iyi kategori romantik komediler olur çoğunlukla. ve gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki bu film sizi, belki sıkıcı, yer yer stresli, bir miktar anlamsız kendi rutininizden/hayatınızdan uzaklaştırıyor. bu iyi geliyor. iyi ki iyi geliyor...
belli bir zamansal düzene bağlı kalmaksızın, aklınıza geldikçe açın, seyredin.
kış filmi. yanında mısır şart değil filmi. ruh haline göre 1adet kağıt mendil gerekebilir filmi.
2006 yapımı iki güzel kadının ve bir taş erkeğin başrollerini paylaştığı romantik komedi filmi. normalde böyle filmler asla vasatı aşamaz ama içinde jude law varsa işler değişir. film boyu jude un gül cemalini izledim, zaten film umrumda değildi ama konusundan da bir bok anlamadım. jack black i hangi akla hizmet, kate gibi bir kadına partner seçmişler anlamak mümkün değil. zaten sonda bir kez öpüştüler, film boyu yiyişen cameron ve jude çiftiydi. cameron diaz demişken, bu kadın her zaman rol yapıyor. asla inandırıcı bir performans gösteremedi, sanki reklamda oynuyor. yapay sevinç gösterileri, aptal aptal hareketler ve sıfır inandırıcılık. neyse ki kate vardı, bir nebze oyunculuk izlemiş olduk. kısaca jude law hayranı değilseniz, size vasat gelebilecek filmdir. bana jude un olduğu her kare görsel şölen tadındaydı.
jude ve cameron un koşup cilveleştiği sahne, bana yeşilçam klişelerini anımsattı. hatta direk türkan şoray kadir inanır çifti aklıma geldi, bu da böyle bir ayrıntıydı https://galeri.uludagsozluk.com/r/737477/+
soğuk, yapayalnız kış gecelerinin kurtarıcısı bi filmdir. ben liseli bir genç iken izlemiş * olsam da geldim 25ime nerdeyse hala hastayken, değilken, üzgünken, mutluyken, kafam ağrırken, beynim skilmişken bile oturup izlerim. bir de miles arıyorum ama yok.
filmde bir sürü hata var, bir sürü saçmalık var yeri geliyor oyuncular bile hunharca eleştiriliyor ben nedense kötü eleştiremiyorum. şu şöyle olsaymış meeeh diyemiyorum. çocuğum gibi bişey benim bu film ya da ben onun çocuğuyum *
Şimdi ingiltere'ye gitme kararını vermek üzereyken gidersem bi de surrey'e giderim demeden edemiyorum. üstümde battaniye, yanımda peluş ördeğim gene rezil bi liseli gibi izliyorum.
samimi ve sıcacık bir cameron diaz filmi. sıcak çikolatayla güzel gidiyor da o yüzden öyle dedim.
arşivime attım ve arada açıp izleyeceğim bunu. güzel gerçekten, tavsiye edilecek türden.
çok çok çok çok çok çok sıkıcı bir film. bu kadar nasıl beğeniliyor anlamış değilim. senaryo sıradan gerçeklikten uzak ve kolaylıkla sonu tahmin edilebilir. cameron diaz ın oyunculugundan bahsetmiyorum bile.
jack black ve kate winslet'ın dvd kiralama dükkanındaki diyaloglarında birkaç saniyeliğine de olsa dustin hoffman'ın göründüğü film. boş 128 dakikanız varsa izlenebilir.
when harry met sally ile defalarca izlenebilecek iki romantik komediden biridir. insanı abazanlaştıran ben de istiyorum jude law gibi bir tane diye bas bas bağırtan filmdir bu. ağlatan, güldüren, ya ya ya şu bakışlara bak kurban olsunlar sana diye böğürten filmdir.
kimin kime aşık olacağı son anda -kısa bir süre için de olsa- merak uyandırabilir.
---spoiler---
zira tam, eski aşklarına dönecekleri kanaati uyandıracak gibiyken, son anda tahminlerimize uyan kişilere aşık olurlar.
---spoiler---
bu filmi izlerken filmin bana sürekli ''önüme gelenle yatarım.''dediğini hissettim.cameron diaz mesela(filmdeki adını şimdi hatırlayamadım) yeni bir çevrede yeni bir ev alıyor. yepyeni bu ortamında kapısını çalan ilk erkekle yatıyor. höh be ablam, az dur. aids'i var, hepatit'i var, bir sürü hastalık var. eli yüzü düzgün, yakışıklı olması bu tür hastalıklara yakalanmayacağı anlamına mı geliyor ?
''ilk defa tanıştığın bir erkekle öpüşmek ne güzelmiş''mişmiş diyor ablamız.( kastettiğim cameron diaz değil, filmde canlandırdığı karakter) hani seks, doğal bir ihtiyaçtır, yemek içmek gibi bir güdüdür denir ya.bir yemeği yemeden önce kontrol edersin değil mi?görüntüsü nasıl, kokusu nasıl, sağlıklı mıdır, hijyenik ortamlarda mı yapılmış falan filan. yemek içmek gibi normal saydığın sekste neden bu tür kontroller yapmıyorsun, direkt..tövbe yarabbim.
ha bunun dışında çıtır çerez bir film işte.
bu arada, cameron diaz'ın yüzünde ciddi ciddi kırışıklıklar gördüm. artık yaşlanmış.
tatil için ev değişim gibi değişik bir oluşumdan haberdar olmamızı sağlayan yapım. hemen evimin resmini çekip yollayacağım, şansımıza bir hawaii düşmez ki anasını... gerçi düşse de oraya gidecek parayı bulmak lazım, zor vallaha çok zor...