Çok kederli be! insan kendini damızlık kadınların da, kocasına çocuk veremediği için o kadınlara razı olan eşlerin de yerine kendini koymaya dayanamıyor.
Diziyi izlememiş olanlar ve izlemek isteyenler okumasınlar lütfen. Spoiler içerir.
Hem offred hem Serena joy açısından bakılınca korkunç. Damızlık olarak kullanılmak korkunç bir şey, o kesin. Fakat incil'den Yakub ve Rahel ile ilgili kısmı okuyan fred, resmen cariyesiyle (offred) karısı Serena oradayken ilişkiye giriyor. Lanet olsun! Kadın, kocası sırf çocuk sahibi olsun diye bir kadını kollarından tutup kocasıyla ilişkiye girdiriyor. Ne kadar yaralayıcı! ilişkiye giren kadın açısından da öyle. Belki bir seks kölesi bile daha az aşağılanıyordur. Resmen sırf çocuğu olsun diye bir adamın tohum saçtığı bir alan muamelesi yapılıyor.
Doğurganlık ve neslin tükenmemesi uğruna insanlıktan çıkılıyor. Nasıl ki aç bir insanda ahlak aranmıyorsa, bu da öyle. Tüm canlıların en temel gereksinimlerinden biri maalesef.
The Handmaid’s Tale’in 4. sezon fragmanı ve posteri yayınlandı. Dijital platformlardan Hulu'da yayınlanan dizi, 28 Nisan'da yeni sezonuyla ekranda olacak. Bölümler ülkemizde BluTV'de yayınlanacak.
Güzel dizi, yapılan yorumlar gibi din üzerine bir şey değil, kaldı ki daha ikinci bölümde dozerlerle kiliseler yıkılıyor.
Dizi de daha ziyade eline güç verdiğiniz halk kahramanlarının yada siyasetçilerin bu güç ile neler yapabileceklerinin tasviri söz konusu , ayrıca ideolojik bağnazlık da... Yani herkese özgürlük, herkes için demokrasi yalanını insanın yüzüne vuran bir yapım. Bununla birlikte kitap ilk sezonda anlatılıp bitiyor, ilk sezonu tamamlamanız yeterli.
bu kitabın yeni baskısını ısrarla almıyorum.
dizisi de gayet iyi ilerliyor her ne kadar son sezonu ağır ilerlese bile.
sanırjm eski basım kitabı da aramaya devam edeceğim.
June karakterini mad men den hatırlıyorum silik bir karakterdi ama burda inanılmaz seksi bir karaktere bürünmüş.e yaşın berdiği olgunlukta var tabi.3.sezona daha başlamadım ama her zaman tüylerim diken diken izlemişimdir .hele ilk bölümler ülkemizde de çıkan kanunlara benzettim.neyin ne olduğunu bilmeden yavaş yavaş ısınan kurbağalar gibiyiz.
fakirlikle ne ilgisi var ileri zekalı arkadaşım dediğim kişileri barındıran sitedir. ben kırk yılın başı bişey izleyen, hayli meşgul bir bireyim. her platforma üye mi olucam, 1 milyonum olsun niye 1 kuruşunu gereksiz veriyim. bu nasıl bir bakış açısı.
ziktiğimin dizisinin bütün dizi izleme sitelerinden kaldırıldığı yapımdır. sadece blu tv deymiş aylıkta 20 tl miş. herşey tekelleşiyor ülkede de mk.korsan falan değil mk bu. yapımcı şirket engelletse okey ama blutv ne mk. diziyi satın al sonra ülkede yayınla üstüne herkes benden izlesin diye yasaklat.
kafaya bak. almıyorum lan napıcan torrent çekerim daha iyi.
“Yaptığımız şey şu; onları izliyoruz: Erkekleri. Onları inceliyoruz, besliyoruz. Memnun ediyoruz. Onlara kendilerini güçlü hissettiriyoruz. Ya da zayıf. Onları o kadar iyi tanıyoruz. En büyük kâbuslarını biliyoruz. Birazcık çalışmayla, olacağımız şey o. Kabusları olacağız. Bir gün, hazır olduğumuzda yakanızda olacağız. Bekleyin." https://galeri.uludagsozluk.com/r/1874708/+
Buradan sevgili yazarin onerisiyle baslayip ilk sezonunu bitirdigim dizi. Devam etmek konusunda kararsizim cunku gerildim olaylara. Sitelerde bulunuyor suan fakat alternatif linklere bakmaniz gerek. Gerci 2. Sezonu hic denk gelmedi gozume sanirim o baya baya telifli. Guzel dizi.
distopya sevenler için hikayenin muhteşem ve dizinin oyuncularıyla, senaryosuyla, müzikleriyle çok kaliteli olması bi yana, nedense bana distopik bir 15 temmuz hissi veren dizidir. Sanki o gece (allah korudu) bi şekilde yapabilselerdi, olacakları izler gibi izliyorum, bir grup neye inandığını bilmeyen bağnazın sözde tanrı adıyla yaşattıkları katliam...tüylerim diken diken oluyor.
--spoiler--
offred'in commander'e aşık olmasıyla bütün havasını kaybetmiş dizidir. onca karanlığın, distopyanın içinde, ana karakterin çok afedersiniz am veya sik derdine düşmesi, diziyi yerle bir ediyor.
--spoiler--
“Şimdi dünyayı anlayabiliyorum. Bunun öncesinde uyuyormuşum. Bunun olmasına izin verdik. Kongreyi katlettiklerinde uyanmadık. Teröristleri suçlayıp anayasayı askıya aldıklarında, yine uyanmadık. Hiçbir şey bir anda değişmez. Sürekli ısısını arttıran küvette farkında olmadan kaynayarak ölürsün.”
The Handmaid’s Tale
Margaret Atwood’un The Handmaid’s Tale (1985) adlı eseri Emmy ve Altın Küre ödüllerini toplamıştı. Damızlık Kızın Öyküsü adı ile Türkçe’ye çevrilmiş eserde kadınlara sözümona seçenekler sunuluyor: Kolonilere gönderilmek, fahişelik, hizmetçilik ya da komutanlar için damızlık olmak ve onlara soylarının devamını sağlayacak bebekler doğurmak. Komutanın eşi olursanız bu saydıklarımdan kurtulabilirsiniz ve seremoniyi izlediğinizde bunun kurtulmak olmadığını anlarsınız.
Sistem bir anda değişmiyor. Damızlık sisteme geçişte kendini belli eden olaylar oluyor. Misal, kadın kahkaha atmasın, deniyor. En az üç çocuk doğursun, salık veriliyor. Hamile kadın sokakta gezmesin buyuruluyor. ‘Ahlak bekçisi benim, öpüşmeyin’ diyor biri. Pembe otobüs öneriliyor. Sanat eserlerine ucube deniyor. Doğum kontrolü zorlaştırılıyor. insanlar birbirinin muhbiri oluyor. Dini referanslarla yönetilmek artıyor. Şort giydi diye saldırıya uğrayıveriyor bir kadın. Kızınız hamile diye birileri evinizi arıyor. ’Kadın erkek eşit değildir’ yankılanıyor.
Ne demişti Erdoğan: "Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın aslında kadınlığını inkar ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çevirmekten imtina eden bir kadın iş hayatında ne kadar başarılı olursa olsun eksiktir, yarımdır.”
Serena Joy yeni toplumu inşa eden bir kadın ve vakti geldiğinde sistemin dışında bırakılıyor erk(ekler) tarafından. Dizide kadının kadına ettileri de ihmal edilmemiş.
Damızlık Kızın Öyküsü’nde deniyor ki “Tuvaletlerde güven verici bir şeyler var. Hiç değilse bedensel işlevler demokratik kalıyor. Herkes sıçıyor, Moria’nın diyeceği gibi.” Yaşarken eşit olduğumuz tek yer belki de orası.
iş öyle bir hale gelmiş ki “Tanrı Meyveyi Kutsasın”, “Tanrı yolunu açsın”, “Tanrı seni gözetsin”lerden ortalık geçilmiyor. Scrabble oynamak, dergi okumak suç. Elbette kadınlar mülk sahibi olamıyor ve çalışamıyor.
Atwood, insanların tarihte birbirine yapmadığı hiç bir şeyi koymamış distopyasına. Tüm izlediklerimiz, okuduklarımız zamanında yaşanmış. Atwood, hapishane ve kamp günlükleri okuyan biri. Eserinde yer alan iktidar sahiplerinin, kendilerini kötü insanlar olarak görmediğini vurguluyor.
Olan o ki totaliter rejimler sanatçıları, yazarları elimine ediyor. Yani, aslında özgür düşünceye darbe indiriyor. Tıpkı şu an akademisyenlere, gazetecilere yapıldığı gibi. Başka dinden ya da eşcinsel diye öldürmeler, idamlar da oluyor dizide ve kitapta.
Atwood, ikinci Dünya Savaşı yıllarında doğmuş. Hitler’den fazlasıyla haberdar. Damızlık Kızın Öyküsü’nde dünyayı daha iyi bir yer yaptıklarına inananlar var. Herkes için ‘iyi’ aynı anlama gelmez, diyorlar. Biz de kadın sünneti izliyoruz. Kadının kamusal alandan uzaklaştırılmasını izliyoruz.
Yani, yakın gelecekte, hastalık ve radyasyon doğurganlığı azaltmış. Askeri teokrasi egemen. Damızlıkların isimleri Offred, Ofglen yani Fred’inki, Glen’inki, yani isimleri yok kadınların artık. Sadece bir rahimden ibaretler.
Yeni sezon 26 Nisan’da başlıyor. Umarım bu iş sadece kurmaca olarak kalır. Yoksa kimilerinin distopya dedikleri bizim gerçeğimiz mi? Günlük yaşantının devlet eli ile düzenlenmesine bir uyarı niteliğindeki The Handmaid’s Tale’i izlemenizi, okumanızı ve üzerine düşünmenizi dilerim. Hande Çayır t24.