liam neeson'ın başrolünü oynadığı çekimleri kanada'da gerçekleşmiş 2011 yapımı düşen uçaktan kalanların hayatta kalmaya çalışmasını anlatan film.
kimileri filmi çok sıkıcı bulmuş kimileri çok süper bulmuş bana aslını sorarsanız imdb puanı tam olarak filmi yansıtıyor; 7.0 aslında biraz daha yüksek olabilir ama public enemies'in de aynı puana sahip olduğunu hatırlayınca fazla bile diyor içinden insan.
diaz'ın pes etmesi ve dönünce onu bekleyen bir şeyin olmadığını söylediği sahne insanı etkiliyor. yaşamak için bir nedeni olmadığı için diaz gerçekten de korkmuyor ottway'e yalan söylemedi yani "korkmuyorum" diyerek.
bütün cast gösterildikten sonra bir sahne var 3-4 saniyelik o sahnede ottway ve kurt yatıyor sanırım ottway kurta öldürücü darbeyi yapabilmiş ama ikisi de ölmeye doğru gidiyor ben öyle gördüm.
ottway'in babasının yazdığı söylediği şu şiiri filmin yönetmeni joe carnahan yazmış:
Once more into the fray
Into the last good fight I'll ever know
Live and die on this day
Live and die on this day
temponun bir türlü devamlılık göstermemesi nedeniyle zaman zaman sıkıcı olan, diyalogların yüzeyselliği ile insanı içine tam olarak çekemeyen bir film. yine de hayatta kalma mücadelesini anlatan filmlere olan merakım nedeniyle 10 üzerinden 6 veriyorum.
nazarımda sadece doğada insanın ne kadar aciz duruma düşebildiğini gösteren filmdir.
tüfeği helikopteri ısıdan koruyan çadırları olmadığında insanın içinde bulunduğu atmosfere de etrafında yaşamı paylaştığı yırtıcılar karşısıdaki kolpası çok güzel işlenmiş filmin başka bir numarası yok.
bok gibi filmdir. ne anlattığı belli değildir. neeson'ın anlattığı hikaye filme bir hava kattığı görülürken tekrar dağıtmıştır. başı ile sonu alakasızdır.
en büyük mantık hatası daha güvenilir diye canım uçağı bırakıp ormana gitmeleridir. kardeşim uçak la o çıkışını ateşle kapat içinde rahat rahat sıcacık otur. ne işin var ormanın içinde ag?
Liam neelson'un içe dönük, intiharın eşiğinde asosyal bir avcıyı çok iyi canlandırdığı film.
--spoiler--
Mantık hataları çok da olsa, senaryoyu oldukça gerçekçi işlemişler bence. Oyunculuklar da oldukça iyiydi. Görüntü yönetmenini kutluyorum, o atmosferi, dağın başındaki o kuru soğuğu ve yalnızlığı izlerken sizde hissediyorsunuz çok güzel fotoğraflar yakalamış. Uçak kazası dediğimiz şey aslında tam olarak böyle bir şey. Öyle ki bazen günlerce hatta haftalarca uçağın düştüğü yeri bulamayabiliyorlar. Milyonda bir de olsa sağ kurtulmuş yolcuları kaza yerinde kim bilir daha ne tehlikeler bekliyor ve kim bilir kazadan kurtulup hangi nedenden ölüyorlar.
Kurtların avlanma şekli yaşam alanlarındaki hiyerarşi vb. bir çok konuda da bilgilendiğimiz filmde aslen kazazedelerin peşine takılan kurt sürüsüyle Liam neelson'un idaresindeki kazazedeler arasında bir bağ/benzerlik kurmaya çalışmışlar.Aslında her ikisi de tek bir şeyi amaçlıyor "hayatta kalmak". Kurtlar onlara farklı bir sürü olarak bakıyor, Liam'ı da o sürünün alfası olarak görüyorlar. Filmin aslında anlatmak istediği bir anlamda bu. Liam'ın bu kadar cesurca kontrolü ele almasında yatan en önemli etken hem kurtlar konusundaki uzmanlığı hem de intihar edecek kadar hayattan vazgeçmiş bir adamın ölümüne cesareti. Bu iki unsurla birlikte film akıp giderken ve kazazedeler bir bir avlanırken Liam geçmişini ve kendisini sorguluyor. bir yandan da sürüsündeki insanlarla hayatta kalma iç güdüsüyle daha önce yakalayamadığı kadar derin bağlar kurarken yaşama da tekrar bağlanıyor aslında.
--spoiler--
Artık macera filmlerinin pek çıkmadığı günümüzde zevkle izlenecek bir yapım. Konunun işlenişi ve durmadan ilerleyişi hiç sıkılmadan ve merakla izlemenize neden oluyor. Türü itibariyle iyilerinden biri.