john coffey in hüzünlü hikayesi(kahve gibi ama değil). samanyoluna şakirt tv ye skeç olur o derece. ilk izlediğimde ağladım diyemem ama gözlerim dolmuştu izlerken. hatta acayip şaşırdıydım ilk defa olmuştu sanırım bi film izlerken.
--spoiler--
Edgecomb, hikayesini anlatırken bir huzur evinde yaşamaktadır ve hapishanedeki görevinin üzerinden yıllar geçmiştir. Edgecomb' un hapishanedeki görevi, hücrelerinden alınan idam mahkümlarını, elektrikli sandalyenin bulunduğu ölüm odasına kadar olan bir millik yeşil yoldan götürmektir. Edgecomb yıllar boyunca bu yoldan sayısız idam mahkümu nakleder. Ama hiçbirisi onu John Coffey kadar etkilemez. Oldukça iri yarı biri olan Coffey, iki küçük kızı öldürmek suçundan idama mahküm olmuştur. Ürkütücü görünümünün aksine oldukça duygulu ve karmaşık bir iç dünyası olan Coffey, bazı doğa üstü güçlere sahiptir. Edgecomb' un ona gerçekten suçlu olup olmadığını sormasıyla aralarında diyolog başlar. Edgecomb, artık hiç beklenmedik yerlerde mucizelerin olabileceğine inanmaktadır.
--spoiler--
repliklerinin çok güzel olduğu, ara ara duygulandıran film. fakat ben yalnızca biraz duygulandım, ağlamadım. hiç huyum değildir zati. ayrıca stephen king in zamanında yazmış olduğu kitaptır da.
John Coffey' nin iki kolunun arasında kanlı küçük kızlara sarılmış ağlarken gördüğüm sahnede bir şey beni ancak bu kadar derinden etkileyebilir demiştim.
mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biri.
'suçluların hepsi kötü kalpli midir?' sorusunu akıllara getirir.
filmde merhamet, insanlık, iyilik, kötülük, görevini kötüye kullanma, vicdansızlık kavramlarını bulursunuz.
'sözkonusu insansa her görülen gerçek değildir'der ve bitirirsiniz.
Beni aglatan filmlerden bir tanesi. gözyaslari dökmeden aglamanin oldugunu iyi gösterdi bana.
Filmin önemli basröl karaklerinden olan John Coffey (Michael Clarke Duncan) canlandirdigi saf karakter öyle ictendiki filmin sonunda onu akibeti beni cok üzmüstü.. Filmin yönetmeni, öyle siyah, kara, büyük, iri bir insandan sevecen bir nitelik yapmasi büyük basaridir, yüregimin tüm oscarlarina laik görmüsümdür.
Filmin iyisi olsun kötüsü olsun magduru olsun, tüm karakterleri benim icin büyük bir oyunculuk sergilemislerdir.
Filmin konusu gayet güzel ve akici bir sekilde gösterilmistir, izlemekten sıkılmadan öne almadan izlenen bir sekli vardi.
Izlemeyen arkadaslar varsa eger kesinlikle izlemelerini önerdigim bir Filmdir.
Konunun sonunu ve tam icerigini anlatmaktan ali koyuyorum kendimi.
zira yeterince sözlük ahalisi buna yorumlarini yapmislar malesef.
Son sahnesiyle kendinize yanınızda selpak bulundurmanız gerektiğini anlatan film. Yoksa göz yaşlarınızı silmek için başka şeyler bulma ihtiyacı hissedeceksiniz .
Dün aksam TRT1'de izlediğim film. Sabahleyin galktım dayanamadım gittim kitabını aldım. 25TL bayıldım. Haftalardır en iyi kararım lan. Çok da iyi oldu mükemmel oldu gardaşlar. 50 sayfa okumuşem gözlerimi alamıyom kitaptan. Stephen King mi nedir o amcayı hiç okumamıştım. Bundan sonra bi kitabını bile es geçmicem. Ne anlatımdır o öyle hapishanenin içinde ben yaşıyomuşum gibi amk. filmini ayrı kitabını ayrı Tavsiye ediyor gözlerinizden öpüorum.
bay jingels ı ve jhon kofi si ile yine beni benden alan film. jhon kofinin bu hayattaki kötülüklerden bıktım cennete gidiyorum demesi 10 kere izlememe rağmen yine beni ağlatabilmiş baş yapıt. ve onun şahane sözü ile tüm sözlük yazarlarına iyi geceler diliyorum.
--spoiler--
yoruldum patron. yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri.insanların birbirine kötü davranmasından bıktım. her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. anlıyor musun?