--spoiler--
ayrıca daisy senin kadar mal birini görmedim ben. orospu kaltak.. dua et ki bu 1925 te yazılmış bir roman. romandan uyarlama olmasa sana çok güzel sözlerim vardı daha.. neyse.. izleyin . güzel oyuncular 1930'un parlak ve eğlencelik new york'u. zenginler falan..
--spoiler--
dicaprio'nun yine hayran bıraktığı film. bu adamın henüz kötü filmini görmedim. hangi filmini izlediysem, her filminin sonunda hayranlığım bir kat daha arttı. bu filmde de öyle oldu bir kez daha.
film oldukça güzel. kitabını okumadım, izlemeden önce okumak isterdim aslında ama okumadım, direkt filmini izledim.
kemara geçişleri, efektler, müzikler, oyunculuklar on numara. konu çok iyi işlenmiş.
gatsby gibi olmak vardı, dedim filmin sonunda.
ufak ve belki de gereksiz bir dipnot geçmek istiyorum burda. okuyanlar bilir, sabahattin ali'nin kürk mantolu madonna kitabını. o kitaptaki refik efendi geldi gözümün önüne filmin sonunda.
neyse, izleyin, izlettirin. film bok gibi olsa bile sadece dicaprio'yu izlemek için izleyin.
fitzgerald'ın kendi hayatı ve eşi zelda ile evlenme hikayesi ile çok fazla paralellikler içerdiğinden dolayı, otobiyografik bir roman olduğu söylenebilir.
lisedeyken okumuş olmama rağmen valley of ashes betimlemesini sanki dün okumuşum gibi hatırlarım.
soundtrack'iyle yarmış, aşmış filmdir. di caprio'ya django unchained'den aşina olduğumuz zengin adam karakterinin ne kadar yakıştığını bir kez daha anlamış olduk. lana del rey - young and beautiful şarkısıyla sarsmış, gotye - heart's a mess ile fatality çekmiştir. aşırı başarılı olmuş. ha bir de;
eksileyen arkadaşa ithafen: benim için tam bir zaman kaybıydı isminde "muhteşem" olması bile bence abes. bunu belirttiğim entry gayet sübjektif bir entry. neyini eksiledin? he sana göre çok iyi filmdir. o da sübjektif bir görüş. entry'den uzun şey yazdırdın ya bana, helal olsun.
edit 2: hay sizin film zevkinize...
edit 3: film beğenmemek de suç oldu kodumun ülkesinde. beğenmiyorum lan var mı? elbet artılayan da çıkacak bu entry'yi.
arkadaş gatsby niye muhteşem, gerçek hikayesi nedir, daisy ile yaşadıkları aşkın büyüklüğü tenhada bir yiyişme ile mi başlıyor, gatsby'ye gelen telefonlar ne ayak, şehrin kirli tarafı hikayeye neden tam entegre olmadı, doktor'un gözleri ne ayak, eski dostum hitabı ne anlama geliyor...
kitabınındaki anlatım çok farklı olabilir ve kitabının sizde çok özel bir yeri olabilir bu yüzden filmini de otomatikman sevmiş olabilirsiniz ancak bence film tam bir zaman kaybı.
yazarinin bir hayrani oldugum ve benim icin bu kitabinin da ayrica bir onemli oldugu kitaptir..
bu durumda biri olarak izledigim 2013 yapimi versiyonu olan filmi de begendigimi soyleyebilirim.. bir donem filmi oldugunu her saniyesinde anlayabiliyorsunuz. benim icin herseyden onemlisi kafamda hayal ettigim gatsby nin evini ve hayalini cok daha fazla gorkemli olarak yansitilmasi olmus.
not: 10/9 o 1 puan da oyunculuklardan yanlis anlama..
En son baş rolünde Leanorda Dicapio'nun oynadığını gördüğüm filmdir. Oldukça başarılı bir film olmuştur. Senaryonun kitaba uyarlanışı, oyunculuk, kostümler derken adeta filmin içinde kayboluyorsunuz. özellikle dicapio'nun ve tobey maguire oyunculuğuna beş yıldız verdim diyebilirim. aynı zamanda eserin gerçekten metaforlarla zenginleştirilmiş etkileyici havası ile adeta insanı uzak diyarlara götürüyor. Bence eserde, filmide 10 numara 5 yıldız.
Aynı zamanda,
ilk 8 bölümünde klasik bir türk romanı gibi giderken 9. yani son bölümündeki detaylarla insana darbe üstüne darbe vuran f. scott fitzgerald hikayesidir.
şöyle ki;
- hikayenin ortalarında daisy ve gatsby birlikteyken onlara piano çalan klipspringer hikayenin sonunda tenis ayakkabılarını almak için gatsby'i arıyor. piano çalan birinden, hikayedeki diğer boş kahramanlardan farklı olmasını beklerken böyle bir telefon gelmesi insanın canını yakıyor.
- kitapta nick hariç duyarlı olan tek kişinin, gatsby'nin partisinde kitapları karıştıran owl eye olması dikkat çeken başka bir unsur. kendini diğer materyalist amerikan rüyacılarından sıyırabilmiş olan owl eye, gatsby'nin cenazesine gelen tek kişi oluyor kitabın sonunda. yani bir bakıma kitaplarla kendini diğer insanlardan korumayı başarıyor. (bu noktada fahrenheit451 geldi aklıma)
- nick'in sevgilisi jordan baker, nick'e başka biriyle nişanlı olduğunu söylediğinde nick pek şaşırmıyor, ki bu da oldukça dokunaklı. sevgilisinin de jazz toplumuna ait olduğunu o anda anlıyor ve bu yüzden nick'e dokunmuyor jordan'ın söyledikleri. yani inanıp güvendiği, sevgisini paylaştığı kadının da aslında buna değmediğini biliyor. farklı dünyalarda yaşadıklarını öğrendiği zamanki tepkisizliği, nick'in jazz age'e olan inançsızlığını gösteriyor bir yerde.
- son olarak o "yeşil ışık" sembolizmi. umudun hep var olduğunu ama her geçen saniye ondan gitgide uzaklaştığımızı farkedemeyişimizi öyle güzel anlatıyor ki fitzgerald.
son zamanlarda okuduğum en harika kitaplardan biri the great gatsby. amerikan rüyasının ve 1920lerin içinin ne kadar boş olduğunu görmek istiyorsanız bu kitabı okumalısınız.
kitap ile 2013 yapımı filmi arasında belli farklar var. ama o dönemin şatafatlı yaşamları çok iyi yansıtılmış filme. sonda gatsby ne kadar da muhteşemdi, ne kadar da seviliyordu dedirtiyor. sahi öyle miydi?
başından sonuna kadar güzel anlatımıyla seyirciyi çeken bir hollywood yapımı. henüz izlemeyenler varsa izlemeleri gerektiğini söyleyebilirim. 7/10 verdiğim bir leonardo di caprio filmi. filmde tobey maguire'ın hiçbir şey yapmadan ününe ün kattığını da söylemek boynumun borcudur iyi ki kankasınız leo ile ha!
amerikan kültürü ve edebiyatında ders olarak okuduğunuz kitap. pek çok referans ve öngörü ile kitabın sonuna, toplum yapısına dair on numara çıkarımlar yapmak mümkün.
süper bir çekim, olağan üstü oynayan oyuncular. hikayede kadınların erkekler kadar aşklarına sahip çıkmadığı genelde çıkarlarının peşinde koştukları konusuda ustalıkla işlenmiş.