Değişik bir filmdi şöyle ki genel olarak izlenilen filmlerde karakterlerle ya da olay örgüsünün bize hatırlattıkları ile bir bağ kurabiliriz ama bu filmde kuramadım kurulmuyor anderson öyle bir yüzeysel anlatmış ki hikayeyi ölüme dahi üzülemiyor insan. Ama yine de o sıcacık görsellik için izlenmeli.
çekim teknikleri ve yarattığı hava ile siyah beyaz salon filmlerinin üzerine çıkmış film. cem yılmaz'ın bir gösterisinde demişti ya "yeşilçam'da uyuşturucu kaçakçıları o kadar düzgün konuşuyor ki sanırsın türk dil kurumu uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor" hah işte bu filmdeki bütün karekterler de bu kadar beyefendi idi. bir salon filmi olmasının üzerinde absürd komedi sahneleri 1950'lerde çizilmiş bugs buny ve türevlerinde olan çizgi film karelerini anlatır gibi. çok uzun felsefe yapmadan belli bir hikaye üzerinde daha çok çekim ve oyunculuklarla kendini götürmüş film. ha o kadar boş beleş film arasında zaman ayrılıp izlenmesinde fayda var.
ben en çok filmde adrien brody'i filmin sonunda kızın elindeki tabloyu almak için merdivenden koşarken ekran'ın sağ alt köşesinde beliren ve garip garip ekrana bakan edward norton'a güldüm
Simetri hastası wes anderson yine yapacağını yapmış. Oyuncu kadrosu olsun, mizah anlayışı olsun, mekanlar olsun, senaryo olsun gayet eğlenebileceğiniz bir film.
He bu arada Zero'nun tokat yediği kısım der susarım, fazla spoiler şey etmeyeyim.
ana hikayesi 1.37:1 aspect ratio ile, daha yeni zamanları anlatan diğer sahneleri 2.35:1 ve 1.85:1 ile çekilmiş film. kadrajlarda yönetmenden kaynaklı inanılmaz bir simetri var ve simetri takıntısı olan ben izlerken inanılmaz haz aldım. gördüğüm kadarıyla filmde bol bol geniş açı lens kullanılmış bazı sahnelerde bariz belliydi hatta. ayrıca kendi kurmak istediğim kadrajlarda hedeflediğim minimalizm bu filmde mevcut.
yani demem o ki filme bok atanlar günlük diziden ötesini izlemesin zira sanat bunu kaldıramaz.