izlediğim ilk günden bu yana üzerimdeki etkisini korumayı başarabilmiş,al pacino,serinin ilk filminde marlon brando,ikincisinde robert de niro muhteşem performanslarıyla hafızamızda yer etmiş mafyayı anlatan film...müziğide çok hoştur..
(bkz: ona reddedemeyeceği bir teklif sunacağım)
60'lı yıllarda, listelerde aylarca bestseller olarak kalmış, mario puzo'nun aynı adlı romanından uyarlanmış. genelde dünya sıralamasının en üstlerinde yer alıyor olsa da, en iyi kitap uyarlaması ödülü verilmesi gerekiyor kendisine.
Ayrıca, harika da bir soundtrack'e sahiptir. Film muziğinin bestecisi ise Nina rota.
italyan Bir Baba ve onun hatırasını yaşatmaya çalışan Oğlunun Epik hikayesi The godfather efsanesi Benim için sinema tarihinin en iyi filmidir. Her izlediğimde farklı duygular yaşatır bana. izlemeden ölmeyin diyebileceğim yegane filmdir kısacası godfather hayata dair herşeydir Hayatın ta kendisidir...
hahahaha sedat peker doğduğunda film daha yeni çıkmıştı sjsjsjsjs. Yazarın trollüğünü bir tarafa bırakırsak film sektöründe uzaydir. Umarım esaretin bedelini geçer ve 1. Sıraya yükselir.
mafya ' dan daha çok; erkek olmayı, aile olmayı, sadık olmayı, saf ve şiddetli aşkı, birlikte yenen yemekleri, küçük hesapları ve küçük adamları, büyük planları ve büyük adamları, doğduğu topraklara ve taşıdığı kana bağlılığı, kankalığı değil dostluğu, kimliğinde yazılanların değil yüreğinde taşıdıklarının seni anlattığını, kibirin ne kadar güçlü ve acımasız bir duygu olduğunu, paranın efendisi ve uşağı olmak arasındaki ince çizgiyi, seçimleri, kaderi, tanrı' yı, bir evlat olmayı, bir kardeş olmayı, bir eş olmayı, bir anne olmayı, bir sevgili olmayı ve elbette bir aileye her koşulda şevkatli, merhametli ve kol kanat geren bir baba olmayı anlatan ; epik sinemanın birinci sınıf bir örneği.
don vito corleone ' nin geleneksel yapısına rağmen ileriyi gören davranışları, kalabalık ve farklılıklarla dolu ailesini bütün zorluklara rağmen bir arada tutma çabasını, en kötü anlarda bile çocuklarına ve birlikte yenen yemeklere verdiği önemi iş ve aile hayatının genel geçer kurallarına dair çok net ve işler ipuçları verir. şımarık ve sinsi olduğunu bilmesine rağmen kızı connie ' ye her zaman kollarını açması, kendisinden daha acımasız ve tecrübeli olan tessio ' yu idaresi altına alabilmesi, ülkeyi yöneten beş aile ' yi ve laftan anlamaz chicago ' lu capone çetesini bile barışa ikna edebilmesi ; sicilyalı küçük ve yalnız bir köylü çocukken büyük ve saygı gören bir don olması aslında sadece saf, net ve dürüst kararlılıklar gösterebilen katıksız bir erkek ve aile babası olmasından kaynaklanmıştır.
sonny corleone*' nin haşarı, tezcanlı ve şiddete meyilli kişiliği ise; tutkuyu kontrol edebilmenin ve doğru zamanda doğru hareket etmenin veya tersi davranmanın kaderi nasıl etkilediğine dair çok enteresan bir örnektir.
don michael corleone ' nin ise kolejli bir yeniyetmeden acımasız, zeki ve sert bir çeteler üstü don ' a dönüşmesi ise; bir erkeğin kaderini yaşadığı olaylar, travmalar ve sürprizler kadar ailesiyle olan bağı, içinde taşıdığı karakteri ve seçimleriyle ne kadar ilintili olduğunu gösterir. babası don vito corleone ' nin değişmez doğrularını çağa uydurmada son derece başarılı olan mike ; karısı kay , hep kanayan yarası ağabeyi fredo , asla tam olarak ısınamadığı babasının ve ağabeyi santino ' nun gözdesi tom hagen ' e karşı ilişkilerini istediği gibi yürütememiş olsa da; geçmişindeki o hırçın, yasalara bağlı ve aileye inanmayan kolejli askerden; sıradışı ve neredeyse suç tarihini kökten değiştiren korkutucu bir don olması; onun taşıdığı sicilya kanındaki , liderlik, soğukkanlılık ve ne olursa olsun aileyi merkez alan davranışlarında gizlidir. sahip olduğu büyük suç imparatorluğu ' nu yasal bir ticari ve hukuki mekanzimaya çevirme çabaları büyük aşama kaydetsede asla istediği huzur ortamını sağlayamaması, kardeşi fredo ' nun ölüm emrini vermekteki kinciliğini asla iç dünyasında bağışlayamaması, ilk aşkı ve karısı kay ile bitirdiği evliliğini, boşanmadan sonra istediği düzende yürütememsi, çocuklarından beklentilerine asla kavuşamaması ve vatikan ' a yaptığı sayısız bağışa, büyük hayır işlerine, ailesine daha fazla zaman ayırma ve günah çıkarma çabalarına karşın bir türlü beceremediği tanrı ile ilişki kurma denemeleri; yoktan var ettiği inanılmaz güce rağmen aslında ne kadar zayıf ve zaaflarla, yaraalrla dolu olduğunu gösterir;
tek kelimeyle mükemmel. özellikle ilk 2 filmde hiç bir yönden zayıflık bulamazsınız. 3. filmin de başarısız olarak değerlendirilmesi de ilk 2 filmin dünya sinamasının zirvelerinden olmalarıdır, yoksa 3. film de gayet güzel, hatta değerlendirildiği yerden çok daha yukarılarda olması gereken, sırf opera sahnesi bile yeten bir filmdir.
