Vizyondayken nasıl kaçırdım bir türlü aklım almıyor ya. Film resmen yoruyor insanı ki bu da giriş-gelişme-sonuç filmlerine alıştığımdandır gerçi. Beni yoran filmlerin hastasıyımdır bunu izlediğimden beri **
öyle sanıyorum ki darren bu filmde insanların içinde gizli kalan, anlatamadığı duyguları onların gözünün önüne getirip etkilemek istemiş ancak aşkın zannettiği gibi herkesin ruhunda yeri olan bir duygu olmadığını kaçırmıştır. o nedenledir ki filmi herkes aynı şekilde sevmemiş, sevememiş ve sevemez. tüm izleyenler için bir altın değil anlayanlar için bir elmas değeri görmüştür. iyiki de öyle olmuştur.
albümden çıkan ilk single think ı need it to oldu.bunun dışında drivetime adlı da harika bi sarkı bulunuyor.
parça listesi şu şekilde:
01. Think I Need It Too
02. Forgotten Fields
03. Do You Know Who I Am
04. Shroud Of Turin
05. Life Of A Thousand Crimes
06. The Fountain
07. Everlasting Neverendless
08. Proxy
09. Drivetime
10. The Idolness Of Gods
together we will live forever teması ile senaryosunun enteresanlığı ile akılları alan darren aronofsky şaheseri. beklediği değeri ve ilgiyi görmemiştir. buna rağmen, herhalde, saf aşkın bu kadar sıradışı işlendiği başka film yoktur sektör ekolünde. gerçi bu tip filmlerin biraz tematik olmasının da etkisi var. ayrıca clint mansell'ın soundtracklerini icra ettiği ve melodilerinin filmin her karesinde vurucu bir etki yaptığını; hugh jackman ve rachel weisz 'ın bu filmde ne kadar underrated bir oyunculuk ölçütü ile değerlendirildiğini de anlamamızı sağlamıştır. izleyiniz izlettiriniz. ondan sonra kendinize saklayınız bu filmi.
filmi ilk izlediğimde bir süre anlayamamıştım. asıl konuyu anladığım nokta kızın saçlarıyla, shilbulba daki ağaç ve ilk rahibimizin ağaca yaklaştığında ağacın uzantılarıyla arasındaki çekimin birbirine benzerliği idi. bu noktada koptuktan sonra filmi tam anlamıyla ikinci izleyişimde anlamış bulunuyorum. biraz gereksiz yere uzatılmış olsa da görsel olarak güzel sembolik anlatımlara yer verilmiş, amerikan filmlerine özgü vurucu müziklerle süslenmiş. rachel weisz balık burcu olduğunu yine saklayamamış, puslu puslu bakaraktan oynamış. hugh jackman döktürmüş. farklı, güzelcene bir filmdi, ağladım da. daha ne isteyim zaten.
ayrıca filmden bazı detaylara bakacak olursak, filmde geçen hayat ağacı "natul tortuosa" fagaceae, kayıngiller ailesinden bir ağaçtır. ancak internetten aranınca herhangi bir bilimsel kaynaktan bulunamamaktadır. yine filmde ağacın synonimi olarak görülen "mirabilis lindheimeri" ve "mirabilis dichotoma" internette başka familyalar altında ve otsu bitkiler olarak çıkar. "mirabilis dichotoma" filmde thomasın dönüştüğü çiçeklerdir. ancak m. lindheimeri filmde yer alıyorsa da bulamadım. ayrıca sevgili wikipedianın dediğine göre mayalar "ceiba" genusuna ait bir ağacı hayat ağacı kabul ederlermiş. bir de filmde dr. creo nun isminin de anlamı dikkatimi çekti. ispanyolcada "creo" "yaratırım, inanırım, inanan" gibi anlamlara gelmektedir. işte böyle detaylarda dolaşan insanlar da olabiliyor.
imdb de 7.5 almasına çok şaşırdığım, 10 luk film. Fantezi ve bilim kurgu türleri ancak bu şekilde mükemmel kurgulanabilirdi. Filmin görsel muhteşemliğine zaten söz yok. Darren Aronofsky ye sonsuz teşekkürlerimizi sunarken, hugh jackmanın önününde de saygıyla eğiliyoruz.
'aşk', 'ölümsüzlük' kavramlarını hem ayrı hem de 'ölümsüz aşk' kombinasyonu ile birlikte işlemiş, üç ayrı uzay-zamanda geçen kurgusuyla güzel bir hareketlilik yakalamış darren aronofsky yapıtı. 'sadece bu özelliği bile filmi beğenilir kılmaya yeterken, über görsel efektlerle bu kadar allayıp pullamaya ne gerek vardı' sorusunu sordurtmuştur. velhasılı kelam, herşeyiyle, bir bütün olarak, sorgulanması gerekn tek şey filmin ne demek istediğidir. zira, film kendisini ifşa ettiğinden daha fazla boyuta sahiptir ve binbir çeşit yerden binbir farklı anlam çıkabilir.
senaryosu ve kurgusu çok güzel olan bir -aşk- filmi. tekrar tekrar izlenilebilecek kalitede yıllar sonra bile değerinden bir şey kaybetmiyeceğini düşündüğüm süper film.
hugh jackman'ın rolü için ilk teklif brad pitt'e gitmiş, oynamam deyince avustralya'da kurulan setler toplanmış, filmin bütçesi kesildikçe kesilmiş, vesaire, vesaire.
kurguyu beş yılda son haline getiren aronofsky de "filmin yapımı da konusuyla birebir ilerledi. filmin kendisi yaşam ve ölümü, gösterime girinceye kadar defalarca farklı şekillerde tecrübe etti" gibi şeyler söylemiş bunun üzerine.
bu filmde her şeyin mükemmel olduğunu söyleyebilirim ama özellikle hugh jackman'ın laboratuvarın yöneticisi olan doktora dönüp "she should be dead by then" dediği andaki oyunculuğundan daha iyi bir sahne hatırlamıyorum izlediğim filmler arasında.
belki aranofsky nin anlatmak istedigi felsefeyi tam olarak anlayamamis olabilirim ve benim gibi cogu kisinin de bu durumda oldugunu biliyorum.benim de dahil oldugum bu kisilerin film hakkinda cok degisik fikirler urettiklerinden eminim.belki hepimiz yaniliyoruz belki de hepimiz farkli seyler one surdugumuz icin filmin amacina ulastigini soyleyebiliriz;filmin aslinda butun izleyicilerin olum hakkindaki dusuncelerini sorgulamasini amacladigini varsayarsak.bunlarin hepsi yoruma acik seyler ama bu film hakkinda yoruma acik olmayan tek sey varsa o da buyulu gorselligidir.
dahi isi olan bir saheser. muhtesem bir senaryo. mükemmel görsellik, harika oyunculuk, veee clint mansell. bu filmi cok cok daha vurucu yapan en önemli öge: müzik. kesinlikle izlemeyenlerin cok sey kacirdigi söylenebilir.
seyrettiğim en etkileyici film.
--spoiler olabilir--
üç farklı zamanda ölümsüzlüğü arama yolu. ölümden kaçmak için çözüm arayışları.
ölüme direniş. ölümü kabulleniş. mükemmel film müzikleri. clint mansell ile kronos quartet in mükemmelliği.
--spoiler olabilir--
beni her sahnesiyle içimi oyarak ağlatan, clint mansell'in müzikleriyle derin bir hüzne bırakan büyülü film...
varolma, insanoğlunun ölümsüzlük aşkı, gerçek tutku ve sevgiyi daha nasıl anlatabilirdi bir film?
Hayatımın en iyi filmlerinden biridir,Bu filmi izlerken klasik bir aşk hikayesi beklemeyin.Evet belki ilk konuyu anlamıcaksınız,ne alaka,bu nerden çıktı diceksiniz ama bittikten sonraki o duygu hele son saniyelerdeki mansell'ında gazıyla o gözyaşları dinmekte çok zorlanıcak.Konuyu,hikayeyi bir kere özümsediniz mi bu filmin ne kadar değerli olduğunu anlıcaksınız..
(bkz: clint mansell-dead is the road to awe)
aşık insan için gözyaşı akıtma seansı olabilecek güzel film. duyduğum ve okuduğum kötü yorumlar yüzünden filmi 2 yıl gecikmeli izledim. filmden çok etkilenince 'acaba bende mi bir sorun var' diye düşündüm ama öyle değilmiş, film gerçekten iyiymiş.
ağaçla birlikte ölmek üzere olan yıldıza, yani xibalba'ya olan yolculuk etkileyiciydi. Bu kısım keşke daha gizemli işlenseymiş.
Bir filmi anlamak için biraz zihinsel aktivite göstermesi gerekince o filmden nefret eden birisiyseniz yanaşmayın.
arada bir tekrar izlenmesi gereken bir eser. her izlediğinizde başka bir yerini fark edebiliyor, başka bir yorum üretebiliyorsunuz. (diğer aronofsky filmlerinde de olduğu gibi -yhn)