insanların neden green street hooligans ile karşılaştırdığını anlayamadığım film. çünkü çekiliş amaçları farklı 2 film , neden aynı kefeye konulur , anlamak zor ?
the football factory'de , ingilizlerin futbol konusundaki hassasiyetlerinin hassasiyet değil , takıntı olduğu , kokainle , az kavga dövüşle , çok muhabbetle anlatılmıştır . burada amaç headhunters'ın çok ateşli olduğunu anlatmak , bushwacker'ların cacık olduğunu anlatmak falan değil , ingiliz = futbol takıntılı millet tezini kuvvetlendirmektir .
green street hooligans'ta ise tek olay , west ham united'lı taraftarların ne kadar ateşli taraftar olduklarını anlatmaktır . e sonuçta ateşli olmak , kavga ile anlatılır , o yüzden kavga dövüş sahnesi boldur .
chelsea'li bir taraftarın gözünden , hayatından bir kesit anlatılır . sıkılınca açıp izlediğim bir filmdir , cockney aksanıyla konuşan billy bizi altyazıya zorlar , başarılı olur da...
millwall ve chelsea arasındaki rekabeti çok güzel yansıtmış filmdir , ingilizcesi iyi olup da yetinmeyen , aksan kasmak isteyen gençler için birebirdir .
Green Street Hooligans gibi bir tribün filmidir. Kadıköy'de oynanan bir Galatasaray derbisi için ülkemize gelen, belgesel çeken ve Fenerbahçe tribünün misafir olan Danny Dyer filmin başrollerinden biridir.
ingiliz holiganlarını/holiganlığını konu edinmiş, herhangi bir sosyolojik/psikolojik alt metni olmadan bu olguyu anlatmaya kalktığı için de vasatı aşamamış nick love filmi.. nuri bilge ceylan'da da izdüşümlerini gördüğümüz birkaç iyi fotoğraf var yalnız içinde..
filmin sonuna doğru * esasoğlan ağız burun yamulmuş, topallaya topallaya bir bardan içeri girer.
iç ses "bütün bunlara değdi mi" * diye sormaktadır. barda eğlenen holigan grubundaki boş beleş mal dostlara bakılır ve "elbette" denir.
salak.