Hem hüzün, hem komedi hem de aşkı aynı anda izleyebileceğin bir dizi. Hazel ve augustus gibi bir aşk kim istemezki...Ama filmdeki bir sahne kitapta yok sadece. Benim gördüğüm kitaptan sonra en değiştirilmemiş filmdir. Bir de giriş kısmını tekrar tekrar izliyorum
ayarı yerinde bir dram filmi. izlerken bir şeyleri düşünmene, sorgulamana yol açıyorsa o film olmuştur. bu da olmuş. gereksiz, anlamsız kısımları yok muydu, elbette vardı. ama film bu adamlar yaparken/yazarken hem 15 yaşındaki ergene, hem 30 yaşındaki olguna, hem hastaya hem sağlıklıya hitap etmek isteyebilirler. izleyen herkes kendinden bir şeyler bulduğu kısımları alır. kafana dank eder o kısımlar. ulan üç günlük dünya dersin. yarın kimin ne olacağı belli değil dersin. kıymet bilelim, şükredelim, üzmeyelim, üzülmeyelim dersin... dersin de sonra yarın aynı haltları tekrar yersin. ama yine de film 2 saat 7 dakika boyunca sana bir şeyleri hatırlaman için yardımcı oluyor. gerisi sana kalmış. film lan bu daha ne yapsın. Krzysztof Kieslowski demiş ya;
"Dünyayı değiştirecek olan şey filmler değildir, o filmleri izleyen insanlardır."
şurada okuduğum entry'lerin hemen hemen bir çoğunda "ergen romanı" diye adlandırılmış kitap. yani ergen döneminde okumazsan hayatın acılarını hissedemeyecekmişsin gibi anlatılmış. henüz kitabını okumayarak kendime büyük haksızlık ettiğimin farkına vardım filmi izleyince.
film gayet güzel,duygusal,ölümü hatırlatan,acıyı hissettiren,yaşama sevinci veren,yaşama sevincini kaybettiren duygulara gark ettiriyor (yani en azından bende böyle oldu. ciğerlerimi,bacağımı,gözlerimi,aşk'ı,hayatı anlamayı,unutulmayı hissettiriyor.film'in bir çok sahnesinde hissettim bunları.mesela anne frank evinde,çatı katına çıkılan o sahnede shailene woodley ile birlikte benimde ciğerlerim sıkıştı. ben o kadar savaşabilir miyim bilmiyorum. bir de peyami safa'nın dokuzuncu hariciye koğuşunda aynı şeyleri hissetmiştim.). bazı replikler var ki,insanın beynine bir balyoz gibi iniyor.
"-acının olayı bu.acı hissedilmeyi talep eder."
"-sayılı günler içinde bana bir sonsuzluk verdin ve bunun için sana müteşekkirim."
"-seni seviyorum ve doğru şeyleri söylemek gibi basit zevklerden kendimi mahrum etmeye pek meyilli değilim."
"-nefes alamamak korkunç."
"-(sigara için) aslında yakmadığın sürece sana zarar veremezler. şu ana kadar bir tane bile yakmadım. bu bir metafor. öldürücü şeyi dişlerinin arasına koyuyorsun ama ona seni öldürme izni vermiyorsun."
"-depresyon kanserin yan etkisi. -hayır,depresyon ölmenin yan etkisi."
gibi ve daha niceleri.
not: kitabını alıp okuduktan sonra tekrar buraya geleceğim
Tekrar tekrar okunası bir aşk hikayesi. Masumane, huzurlu, sevimli... (bir ara hazel'ı kıskandığım doğrudur.)
Bir yandan da umutlu...
+ tamam...
- tamam
Hepimiz aynı yıldızın altında yaşıyoruz ancak istediğimiz kişi o Yıldızın üzerinde olabiliyor bazen... işte o zaman yıldızın altında kalan 7 milyar kişiden bir tanesi bile o boşluğu kapatmaya yetmiyor.
ama işte, sonuç itibariyle kanser konulu bir film işte. yani hayatında kanser olmayan benim gibi insanların "yaaa çok kötü bir şeymiş yaaa" diye ağlaması için yapılan başka bir film daha. ha ben ağlamadım orası ayrı. ama duygulandırdı şerefsizler.
hayat acılı bir sey. ama ısrarla guzel, sahane, leziz tarafları da var.
sen yakınlarımdayken onları hatırlıyorum.... filmi.
----------spoiler-----------
"nobody said that ıt would be easy....some stories are harder than others plus each person has his own kind of sadness. ı am thankfull for your existence. and ı am giving u our little infinity..."