altyazısı çıkmadan oynayamayacağım oyundur. lan şu yapımcılar niye türkçe desteği vermez ki. tamam dublaj yap demiyorum altyazı çıkar. sonra neden korsan oyun alıyonuz diyonuz.
deli gibi oynanan oyundur. üçüncü kez başladığımda artık farklı şeylere yöneleyim dedim. lan alduin'in götünü kestik, millete yardım ettik iyilik meleği olduk, yeri geldi kurtadam olduk yeri geldi vampir olduk. gün geldi hunharca enchantment kastık, okçu olduk, warrior olduk, mage olduk, olduk da olduk. şu sıralar değişik bir fantazi peşindeyim. evlenip evlenip boşanıyorum. neredeyse 5 kez falan evlenip boşandım. evlenilebilecek tüm hatunlarla evlenmeyi düşünüyorum. abazanlığımdan değil lan, harbiden yapacak bir şey kalmadı. çıktı çıkalı başka hiçbir şey oynamıyorum neredeyse. lydia, ysolda, senna, camilla şu ana kadar evlediğim hatunlar. ancak içlerinden beni en çok etkileyen senna oldu. bir tatlı dil, bir güler yüz anlatamam. "sadece senle ben skyrim'de aşk yaşamaya değer iki kişiyiz..." diyor. kedi canını onun. yalnız, yemek yapmasını istediğinizde biraz caz yapıyor o kadar. ama yapıyor yemeği sonuçta. o kadar da olsun, rahibe sonuçta.
bunun yanında yeni başlayacaklara naçizane tavsiyem, ana görevleri hemen yapmayın, bekletin. biraz güçlenin. sneak falan kasın. bir de kafanıza göre mağara basmayın. sonra o mağarayla ilgili bir görev alınca sorun çıkabiliyor. bir de büyü üstünden gitmeyi deneyin. destruction artınca önünüzde kimse duramıyor. tabi eğer üstünüzde magica regeneration'ı hızlı artıran bir elbise varsa. vampirliği pek tavsiye etmiyorum. sneak olayında iyiler ancak en geç 72 saatte bir kan emmeniz gerekiyor. 72 saati geçince 4.seviye vampir oluyorsunuz ve insanlar gördükleri yerde size saldırmaya başlıyor. ancak 4. seviye vampir olunca 180 saniyeliğine görünmez olabiliyorsunuz. ayrıca her seviyede yeni bir özellik ekleniyor. dayanıklı olduğunuz özellikler seviyeniz yükseldikçe artıyor, zayıf olduğunuz özellikler de aynı oranda zayıflıyor. bir de vampirler güneşe çıkınca sağlık, büyü ve dayanıklılık seviyeleri 15 puan düşüyor ve harcadıktan sonra tekrar artmıyor. bunun yanında vampirler hastalıklara, buz ve zehir büyülerine karşı oldukça dayanıklılar. yalnız ateş büyüsüne karşı da aynı oranda zayıflar.
özetle, eğer oyunlara karşı - özellikle rpg- hassasiyetiniz varsa ve önemli bir dönemden geçiyorsanız (yaz okulu, vize final vs.) kesinlikle başlamayın. yapmayın bunu.
üçüncü kez oynamam artık dediydim bu oyun için. ama üçüncü kez de oynuyorum lan. sen nasıl bir oyunsun amınaki ya.
bu kez okçu olmak istedim, wood elf seçtim. ayrıca at kullanmayı bıraktım. hem öldü-kaldı stresi yok, hem de yürümek daha güzel. at kullanırken kaçırdığın pek çok şeyi yürüyerek görebiliyorsun oyunda. zaten haritanın her metrekaresi bir ilginçlik dolu.
bu oyunun ülkemizde hak ettiği üne kavuşamaması gerçekten çok üzücü.
insanın sosyal hayatını bitirebilecek ve dış dünya ile bağlantısını kesebilecek bir oyun. oyunda hiç bir şey yapmasan, sırf manzarası ve atmosferi için bile oynanır o derece yani.
milletin haldır haldır diablo 3 oynadığı şu günlerde , inadına yumulduğum enfes rpg. Gelmiş geçmiş kategorisinde ilk 5 olmasada ilk 10 a rahat girer. öyle bir dünya varki bu oyunda ,insana yaşattığı derinlik öyle güzelki , ister istemez bütünleşiyo insan karakterle.
the lord of the rings ile benzerlikler gösteren, saatlerce sıkılmadan kendini oynatabilen bethesda oyunu. thieves guild başkanı olunca alınan kıyafet ise gözü önlü açmaktadır. velhasılıkelam, güzel oyundur.
ps3'de nord karakterimle warrior one handed şeklinde oynadığım oyun. istediğim zaman diğer elime elime hançer, balta, veya magic alabiliyorum. yakışıklı, karizmatik, kaslı ve en önelisi dragonborn bir karakterim var. şu sıralar nötr takılmaktayım. hangi tarafı seçeceğime henüz karar vermedim. zira oyunada yeni yeni başladım zaten. 10 lvl oldum en son.
esas konuya tek bir cümleyle giriş yapmak gerekirse; hemen söyleyelim oyun muhteşem olmuş. öncelikle oyunumuzun mükemmel bir hikayesi ve atmosferi var. sizi oynadığınız süre boyunca başka bir diyara götürüyor ve kontrolü o andan itibaren bize bırakıyor desek yeridir. artık oralarda dark brotherhood takılıp insanları öldürmek, odunculuk yapıp geçiminizi sağlamak, veya kurt adam olup etrafa dehşet saçmak sizin elinizde. anlayacağınız oyunda yapacağınız bir dolu iş var. çocuklarla ebelemece oynamaktan, sarhoş yaşlı bir adam için içki şisesi çalmaya, ordan bir yaşlı kadıncağızın esir alınmış oğlunu kurtarmaya kadar uzanıyor bu yan görevler silsilesi. evet yan görevlerden söz ettim çünkü oyunu üç gündür ortalama 8 saat gibi bir süreyle oynamama rağmen henüz 3 tane ana görev yaptım, yapabildim. oyunun derinliği öyle güzel ki yaptığınız her yan görev birbirinden faklı olarak tasarlanmış ve üzerinde uğraşılmış. mesela bir göreve gittim geçenlerde. yaptım görevi ama sonra o görevin sonuçları olduğunu anladım. bu da başıma başka bir görev olarak geri döndü. bir yan görevden saatlerce çıkmadığımı biliyorum. bu görevleri de boşuna yapmıyoruz hani, yaptığımız her quest bize para, eşya ve güven olarak geri dönüyor.
oyunun grafikleri de bu muhteşem atmosferin içinde ne kadar kötü olabilir. özellikle su efektleri çok hoşuma gitti oyunda. bir 10 dk durup seyrettim o derece güzeldi. aç kurtlar saldırmasa daha da seyretcektik ama neyse. oyundaki her karakterin seslendirmelerinden, çevredeki her canlı varlığın seslendirmesine ve yüz ifadelerine kadar hepsi dört dörtlük olmuş. kısaca; hikaye, atmosfer, sesler, oynanış bazı eksikliklerine rağmen kusursuza yakın olmuş diyebilirim.
evet son olarak oyunun en vurucu özelliklerinden biri olan müziklerden bahsetmek istiyorum. jeremy soule abimiz yine döktürmüş. o nasıl müziktir öyle. resmen her müziğini duyduğumda içime kadar işledi. acayip gaz verici müzikler yapmışsın. bir ejderha savaşı esnasında yeniliyorken aniden senin müziğini duydum. içime öyle bir öfke doldu ki artık nasıl daldıysam zavallı yaratığa ölmüş ben hala vuruyorum.
evet burda kesmek lazım yazıyı zira otursam oyunda ki yeni yetme tecrübemle sayfalarca yazıcam gibi. upuzun bir oynanış süresi ve saydığım diğer etmenlerle bileşince bu şaheser rpg sevmeyen biri tarafından bile mutlaka denemelidir. verdiğim para son kuruşuna kadar helal olsun. evet ben izninizle artık yazıyı bitiriyorum zira kartılmam gereken bir kardeşlik ve bulmam gereken dark brotherhood var..
edit: en son 30 level oldum. hala deli gibi oynuyorum. oyunda yapacak o kadar çok şey var ki.
edit 2: 38 level olup bitirdim artık oyunu. zira artık yavaştan sıkmaya başlamıştı. tadında bırakmak lazım.
hala çözemediğim oyun. 2-3 görev yapabildim. görevlerin çoğunu bulamıyorum. bulduklarımı bitiremiyorum. kafama göre köy, maden basıyorum. en son bir kaleyi bastım 15 tane muhafızla kapıştım. 5 muhafızın amına koydum. 10 muhafız benim amıma koydu. pot falan kalmadı öldüm.
olum bu nasıl oyun lan. yükledikten sonra açtım hiç ellemiyim önüme ne gelirse önce adam gibi bir izleyim dedim. neyse başladı at arabasında gidiyorlar falan. bekliyorum bişey olacak diye hala gidiyorlar...tam "bu nasıl video böyle" derken bir de baktım oyunun ta kendisiymiş lan. o nasıl grafik... film izler gibi, hayret ettim valla. teknoloji çok gelişmiş hacı. 70 liraya satmış olduğum bilgisayarımda diablo oynuyodum, bünyem sarsıldı aq.
vize mize dinletmeyen oyundur. hikayesi hakkında baya düşünülmüş sanırım yani filmini yapsalar dragonborn diye, soundtrackinde de şu youtubedaki kıza the dragonborn comes şarkısını söyletseler mükemmel olabilceğini düşündüğüm oyundur.
beklediğimden erken sona ulaşmış olan fall out 3den sonra kendimi avutmak için başladığım ve daha başlar başlamaz bana her şeyi unutturan, adeta aşık olduğum oyun.
bethesdaya da burdan ' yine yaptın yapacağını ! ' diyor ve sözümü bitiriyorum.
Xbox 360 ' ımda nord karakterimle two handed warrior kastığım oyundur. magic kullanmak için ana menüye dönmek, kalkan kullanamamak, kalkanla bash yapamamak ve boşta olan elimle arada bir apışaramı kaşıyamamak two handed kasmanın negatif yönleri...
sanırım spoiler içerir uyarayım:
şu aralar; içkisi sigarası olmayan, temiz, efendi bir level 12 ejderha doğurduğuyum. Anam beni doğurmamış resmen yumurtlamış. Genelde anagörevleri takip edip arada bir kafa dağıtmak için karlı dağlarda manzara izliyor ve frosttroll tokadı yiyorum. Nerede bir bandit görsem, gaza gelip götünü kesmek için koşa koşa gidiyor ardından sopa yiyip geri dönüyorum. Birkaç Npc yoldaşımı dağdan taştan atlarken buglar yüzünden kaybettim. Evet Oyunda çok bug var. Sanırım level alıp biraz daha güçlenmek için yolda tanıştığım bilimum ihtiyar, dul ve yetimin hayat hikayelerini dinleyip onlara yardım etmek için postu tehlikeye atmam lazım. yan görevleri yapmadan güçlenmek zor.
Şu an pazarda bir elemanın kutusundan yüzük çalıp yüzüğü başka bir elemanın cebine koymanın geretktiği bölümdeyim. pickpocket denen dalgametrem yerlerde sürünürken bakalım bunu nasıl başarıcam. Biliyorum pickpocketım biraz daha yüksek olsa o elemanın götünden donunu bile alırdım ama şimdilik alçak sürünmeye devam.
Dip not: ya bir de yollara vurduğumda kendimi 2-3 dakikada bir kurtlar saldırıyor. Ne çok kurt varmış bu diyarda arkadaş ya.
bir çok eksiği bulunan oyun. orjinal olmak adına klavye ile yönlendirme diye bir sik yapmışlar. bundan başka büyüleri tek tek seçiyorsun savaş sırasında, makro diye bir kolaylık yok ya da ben çok malım bulamadım. hmm başkaaa, evet bir de ya yine ben çok malım bulamadım ya da yediğin diseaseleri sadece milletin "you look sick" tarzı konuşmalarından anlayabiliyorsun. son olarak da haritada bir çok yerde bug mevcut. oyunun tek beğendiğim yanı ise senaryo ve görev çeşitliliği. onun haricinde afedersiniz ama sikim gibi. ne baldur's gate in ne dragonage in eline su dökemez bu haliyle.
Yaşadığınız süre boyunca en az 1 kere oynanması gereken oyunlar listesinin üst sıralarında yer alabilir. Uyarmakta fayda var; bitirene kadar müptelası olursunuz.
sırf 8 gb a sığdığı , veri küçültme teknolojisi ile bluray züppesinin ağzını burnunu kırdığı için bile ayrıca takdir edilesi oyun. tek sıkıntı zorluk seviyesinde. dragonlar coşmalı hacı.
barbarian assassin karakterimi 55 levelda bırakıp, yeni bir battle mage karakter alıp, 45. level a kadar geliştirdiğim oyun. zaten olmayan sosyal hayat gitti amoka tamamen. ama elimde değil. yüzlerce dungeon, main quest ten katbekat güzel quest line'lar... harbiden birader naptınız siz ya. o thieves guild quest line'ı ne amına koyim ya. oskarlık film lan resmen. yalnız mage de iyi güzel de, okları elemanların ağzına lök diye sokmayı, kafamı bozanın kafasını kesmeyi özlemedim değil. ice spear büyüsü falan ok tadını vermiyo hafız.
neyse bu playtroughdan sonra bir kez daha oynamam artık heralde eşşen ziki.
şahsımın oynama şerefine eriştiği en uzun rpg'dir.
18 ana görev, 14 yan görev, 8 companion, 8 college of winterhold, 15 thieves guild, 22 dark brotherhood, 8 sivil savaş ve 12 daedric ve 5 questline* olmak üzere tamı tamına 110 quest bitirmişim... ve miscellaneous objective'lerden de 163 tane. onları da questten saysan 273 quest... höeah! temizlediğim dungeonlara girmiyorum bile...
hepsinin sonucunda da level 40 olarak oyunu bitirdiğimde oyuna gömdüğüm zaman yuvarlak olarak 93 saat. daha da uzatılırdı zorlamak suretiyle ama ben noktayı koymak gerektiğine karar verdim. arkadaş 93 saat nedir, göt göte koysan nerdeyse tam 4 gün! çin/kore usulü durmadan oynasan garanti ölürsün, hiç kaçar yok. bethesda yapmış. tabi her zamanki gibi zilyon tane buglı yapmış ama artık adamların signature özelliği gibi bir şey bütün oyunlarınınn bug cenneti olması. adamlar bitirir bitirmez oyunu veriyorlar piyasaya, test mest hak getire. ama bir yandan düşününce de, hayvanlar gibi büyük bir oyun, bütün bugları temizlemek istesen blizzard entertainment no.2 olursun, oyun çıkaramazsın. o da zor.
gerçek bir oyuncu için asla "en iyi oyun" yoktur. "türünün en iyi oyunları" vardır. seversin veya sevmezsin; ama skyrim rpg türünün en iyi oyunlarındandır. nokta.
sabahın kör bir vaktinde uyurken aniden odama giren anneme saldırmama sebep olan ve bu olaydan sonra sildiğim oyun.
iyi oyun hoş oyun da adamı hasta ediyor. ruh hastası... psikolojin falan bozuluyor yani o derece. günde 4-5 saatimi ayırıyordum bu oyuna zamanında... derken bir gün bir göreve denk geldim, ana görev falan da değil öylesine... neyse girdim bir köye, görevim köyden bir kişinin evine gizlice girip, değerli bir eşyayı görevi aldığım kişiye götürmekti. verdiği altın da altın hani, o zamanın altınıyla ev alırdın ev...
gittim köye, eve girdim bir baktım evde uyanık bir herif var. ayıktı bu hemen tabi hiç bir şey demeden saldırdı üstüme. dövdüm onu öldüresiye dövdüm. öldürdüm de. aldım nevaleyi, kapıdan çıktım. çıkmaz olaydım... köy ahalisinden ileri gelen dalyan gibi gençler, kadınlar, çocuklar toplanmışlar, ellerinde meş'aleler, kılıçlar beni bekliyorlar... "ulan bunların ne ara haberi oldu" diye düşünürken ben, bir hışımla bana saldırmasınlar mı... aynen eve geri döndüm. kapattım kapıyı da, duruyorum öyle. dışarı çıkamıyorum, hala dışarıdalar biliyorum. bekledim bekledim, ne yapsam diye düşündüm derken saate baktım, hayli geç olmuş. oyunu kaydedip uyudum.
kaç saat uyudum hatırlamıyorum ama kapının açılmasıyla uyanmam bir oldu. hemen yatağımdan kalktım ve elime geçirdiğim bir şeyle -ki telefondu bu şey- kapıdan içeri giren anneme saldırdım. kadını yere yatırdım, "oğlum dur napıyosun, lan öküz dursana benim" diye bağırdığında anladım olayı... annemi köylülerden biri, gerçek hayatı da skyrim ile karıştırmıştım...
hemen bilgisayarı açıp oyunu sildim tabi. artık annem ben ve telefonum mutlu mesut yaşıyoruz. ama annem bir daha odama kapıyı çalmadan girmedi... iyi tarafı da varmış lan oyunun, silmese miydim?...
Bir kaç ana görevden sonra sıkılıp onun bunun evine Lockpick ile girdiğim Oyundur. En değerli eşyaları alıp Satıyordum. Bide Whiterunda kralın evine gidip Ordan altına benzer kılıçları aldım.
Kılıçları aldıktan sonra Alik'R savaşçılarına kimse yokken saldırdım. Gören görgü tanıklarınıda kesip 0 bounty ile 2 scimitarla mutlu mutlu dolanıyordum.
Scimitarları büyüyle geliştirdikten sonra Demircidede Geliştirdim. 20 damage veren kılıç 30 damage verdi düşünün.
Ondan sonra şu aldıklarımı bir güzel sattım sözlük. 60 tane Black (tam hatırlamıyorum blackla başlıyordu) içkisi çaldım ve Riverwood meyhanesinde kafayı diktim.
Ee tabi tekrar Whiteruna gittim. Whiterun stablesnin kilidini kırıp oradaki yaşlı kadını öldürüp Anahtarı aldım. Eee tabi bi tane guard gelmezmi. Hemen diyaloğa girip krala hizmet ediyorum dedim oda Tamam abi büyüksün havalarına girip Kılıcını kınına sokup çıktı tabiki.
bende kadının üzerini aradım ve parasını pulunu aldım. Sonra cesedini görmediğim bir noktaya attım.
Artık whiterun stable benimdi lan. inanamıyordum sözlük. Artık başımı sokabileceğim bir ev vardı. ha tabi Sırf bunun için birde beni gören adamıda Flame yağmuruna tutmuştumda Değdi be sözlük.