"Boston'dan gelen iki kişilik Dresden Dolls'un ölmüşlerin diyarından yaratmayı başardığı serinlik ya da pop müziğine getirdiği taze soluk, o kadar düşünsel ve tarihi çağrışıma sahip ki, insan yukarı satırlardaki kafa karıştırıcı soruları sormadan edemiyor kendine.
29 yaşındaki piyanist şarkıcı Amanda Palmer ile 25 yaşındaki davulcu Brian Palmer'ın oluşturduğu ikilinin iki tane esin kaynağı var. Biri yirmili, otuzlu ve kırklı yılların Faşist Almanya ve Hitler rejimine duydukları nefret, diğeri ise yine aynı dönemde faşizme karşı mücadele eden iki sanatçı, müzisyen Kurt Weill ve yazar Bertolt Brecht. Dresden Dolls adı ise, benzer hislere sahip olan Mark E. Smith'in, yani The Fall'un aynı adlı şarkısından geliyor.
Görüntü tam bir nostalji; erkekte siyah takım elbise ile bütünleşen bir şapka, bayanda ise askılı elbiseyi tamamlayan yatay çizgili çoraplar. Weimar tarzı burlesk kıyafetler bu tavrın en büyük destekçileri."
"...
piyanist, solist ve şair (söz yazarı demek hafif kaçar, o parçalar ancak uçuk bir şairin elinden çıkabilir) amanda palmer ve davulcu brian viglione'un bir araya gelmesiyle kurulan iki kişilik orkestra dresden dolls, yeni albümlerini yayınlamanın hazırlığı içinde. biz de bunu bahane ederek onların yaptığı müziği tanımlamak gibi bir işe cüret etmeyeceğiz. kızarlar. bugüne kadar bunu yapmaya kalkan herkese kızmışlar çünkü. bu konuda kimseye tavizleri yok. bizim de amacımız onları kategorize etmeye kalkmak değil zaten.
yıl 2000. ortalıkta tonlarca müzik yapan adam var. rock grupları müzik kanallarını ele geçirmiş. çeşitli müzik türleri birbirleriyle flört ediyor. ama herkesin amacı nihai olarak aynı: bu müzik kanallarında yer edinmek, çok satmak, daha çok satmak... bunun için de her zaman en kolay yol her zaman pop müziğin kıçını yalamak. bu altın kurala uyanların kimisi başarılı oluyor. kimi arada kaynıyor gidiyor. yalnız müzik piyasası dünyanın her tarafında hızla akıp giderken, boston'da bir çocuk katıldığı ev partilerinin birinde bir kızla karşılaşıyor. kız bir yandan piyano çalıyor, bir yandan şarkı söylüyor. o anda çocuğun aklından şu cümle geçiyor: "oh my god!"
herkesin içinde böyle bir his vardır. sanırsınız ki tanrı'nın sizin için yarattığı kişi, şu an dünyanın herhangi bir yerinde onu keşfetmenizi bekliyor. sizin varlığınızdan habersizce yediği yemeğin üzerine geğiriyor ya da başka bir şey... umudunuzu yitirmeyin; eninde sonu onu bulacaksınız. yalan! öyle bir çift bir taneydi. onlar da birbirini buldular! evet, işte brian ve amanda'nın hikayesi böyle başlıyor. amanda kendinden geçmiş bir vaziyette şarkılarını söylerken, brian da aynı yoğunluğu hissediyor. oğlan, ilk görüşte aradığı insanın "o" olduğunu anlamanın verdiği emin duyguyla kızın yanına gidiyor. "müzikal ruh eşini buldun!"
... " [basatap'ın 2006 mart sayısından]
ayrıca; (bkz: yes virginia)