sizlerle bir anımı paylaşma isteğime neden olan grup.
yıllar önce bir kız arkadaşımın odasında her ailenin şiddetle tepki göstereceği birşeyler yapmaktaydık. * bu eylemi gerçekleştirirkende doğal olarak doors dinlemekteydik. aniden, duman altı olan odaya kız arkadaşımın annesi girdi. önce havayı kokladı, bir yandan da müziği dinlemekteydi. çok korktuk. kadın bir pamuğu bile taşa dönüştürebilecek bakışlar attı bize ve "beyaz adamın yaptığı blues bu kadar olur." dedikten sonra kapıyı kapatıp gitti. o an bana çok önemli bir an gibi gelmişti. acaba kadın ne dinliyordu? bu sorunun cevabı hâlâ içimde ukte olarak durmaktadır.
68 kuşağının en önemli gruplarından olup, çalkantılı bir şelikde sahnelerden uzaklaşıp dağılmışlardır. rock soundunda protest müzik esintileri içinde huşu edilecek şrkıların sahibidirler.
kendileri 65'te kurulmuştur. 71'de de jim morrison'in ölümüyle grup dağılmıştır. pek şahane bir saykodelik gruptur. şimdi psychodelic rock tarihi dediğimiz şeye the doors diye anılan bu grubu katmadan bakmak, olsa olsa cahillik, bir tür pespayeliktir. o bakımdan;
doors 4 kişiden oluşan bir gruptur. sırtlayıcı elemanları klavyedeki ray manzarek ile vokalist olan efsanevi zat, jim morrison dir. bunun dışında gitarda robbie krieger ve davulda john densmore vardır. gerçi her ikisi de grubun jim ve ray'e göre silik kalan adamlarıdır.
her neyse işte, jim morrison ile ray manzarekkaliforniya üniversitesinde sinema okuyarak ortamdan ortama dolaşırken, bir gün jim moonlight drive diye güzelim parçayı alır ray'e okur, bu şarkının okunması da grubun kurulmasına vesile olmasının yanında kısacık bir vakitte, harikalar yaratan grubun başlangıcıdır.[hemen not geçeyim, jim morrison diğer efsanevi grupların vokalistlerine benzemiyor, liseyi dereceyle bitiren bi herif, sinema bölümünü de "zaten kimse orayı seçmiyordu, kimse seçmediği için de deneyeyim dedim" diye açıklıyor.]
morrison: grubun yükselmesini sağlayan baş aktördür. seksapelitesi yüksek bu adamın, ozan yönü bayağı ağır basar, ve dikkat ettiğinizde grubun tüm albümlerinde bir felsefe, böyle bir hava sezinlersiniz. hatta kendisinin "an american prayer" diye çok anlamlı bir şiir albümü vardır. gayet cazibelidir, hiççidir(nietzsche sağolsun), kertenkele kralıdır, her şeyi yapar. hatta hatırladığım kadarıyla çıktıkları ilk televizyon kanalını kapattırmışlardır, sahnede mastürbasyon yaptığı bile söylenegelmektedir bu kralın.
manzarek: klavyecidir. basçıdır. bazen klavyeci, bazen bas çalar. hatta bazen ikisini de aynı anda çalar. bi eliyle bas rifflerini kaçırmazken, klavyede ise solo atabilir. böyle bir adamdır. bazılarının söylediğine göre grubun lideri konumundadır. bazen lead vokal e geçer. ne diyeyim, hayvandır.
krieger: blues gitaristidir. kendine has bi tarzı vardır. hakikaten öyle, solo albümleri gayet başarılıdır. gariptir. fakat diğerlerine[ray ve jim] göre daha siliktir.
densmore: cazci davulcudur. çoğu şarkıda ritm unsurunu belirleyen bir basın olmadığı için zorlandığı söylenmektedir. ayrıca vefalıdır. krieger ile manzarek jim öldükten sonra buna "gel boşver şimdi, birini bulup gene kuralım doors'u" diyince hayır demiştir. sonra dava filan açmış, ismin kullanılmasının yasaklanmasına filan vesile olmuştur. vefalıdır.
işte böyle, uçuş ihtimali yüksek, halisünatif bi gruptur. bilinenle bilinmeyen arasındaki kapıdır. poetic rock'ın babasıdırlar.(aha yeni bir tür ürettim. poetic rock, oldu be)
süper $arkılar ortaya çıkarmı$ grup... birisi gelse hani dese ki "rock nedir?"... "yok elektro gitar ile çalınan, bas gitarla desteklenen, davulun yardımıyla gerçekle$tirilen..." gibi bi açıklama yapmaya çalı$mam. "al lan bunu dinle rock ne gör" derim. anlar o da.
düşünüyorum taşınıyorum doors müziğinde çok da dahiyane şeyler bulamıyorum, yani akranları**** ile kıyaslıyorum müzikal olarak, yok, olmuyor. elimizde olan şey jim'in çığlıklarla süslü vokali ve ray abinin güzel klavyesi. yani tam anlatamadım galiba, diyorum ki bakıyoruz beatles'a dünyadaki pop/rock çizgisindeki hemen her müzik akımının öncüsü olmuş, bakıyorsun stones'a politik taşlamalar falan. doors ne politikaya bulaşmış ne yeni akımları yaratmış... (ama çok seviyorum orası ayrı)
ama işte aklımın yetmediği nokta zaten bu tespitlerden sonra başlıyor, geçen gece bilgisayarın başında dedim bir alem yapayım, açtım votkamı geçtim sandalyeye. açtım beatles'ı, çok güzel çerez merez yapmışım, bardaktan içiyorum... sonra bi kaç saat sonra bir baktım bardak yerde, çerez tabağını bulamıyorum, şişeden içmeye başlamışım farkında değilim. bir de baktım ki the doors çalmaya başlamış... işte böyle acaip bir ruhu var bu grubun, büyülerini anlamış değilim ama kesinlikle muhteşemlermiş.
filminde devamlı asit içelim hadi hadi bi aşırılık yapayım muhabbetinin insanın gözüne gözüne sokulduğu grup.E abi tamam içiyosun olabilir ama bu kadada insanın gözüne sokulmaz ki canım...***
zaman zaman blues esintileri taşıyan parçalar üretmiş grup.
belki de şimdi ki zamanların rock kültürü ile, o zamanların rock kültürünün değişimini gözler önüne seriyordur.
bunun filmi de vardır ki filmde jim morrison karakterini canlandıran Val kilmer tıpa tıp soliste benzemektedir, hatta nerdeyse aynısıdır.1971 yılında Paris'te yüksek dozda uyuşturucu alarak ölen efsanevi The Doors grubunun solisti Jim Morrison'ın şarkılarını ilk kez Vietnam'da dinleyen ve grubun hayranı olan Oliver Stone'un yönettiği filmde başrolde Val kilmer' a meg ryan eşlik eder.
val kilmer' ın bir diğer filmi de 'ilk görüşte aşk' tır ki hastası olunası ve mutlaka izlenmesi gereken bir filmdir.
detay için lütfen
(bkz: val kilmer)
(bkz: ilk görüşte aşk)
gelmiş geçmiş en iyi vokale sahip olan gruptur denilebilir.* o kadar üstün bir frontmane sahiplerdiki, o öldükten sonra grubun çıkardığı 2 albümde başarısız oldu ve dağıldı grup. (bkz: jim morrison)
Rock denildiği zaman her şeyiyle idol olarak sayılabilinecek bir gruptur.Vokalisti Jim Morrison'un rastlantı eseri,grubun klavyecisi ve basçısı Ray Manzarek'e Moonlight Drive şarkısını sölemesi ile grubun temelleri atılmıştır.
Ray Manzarek'in hem klavye hem bas seslerini aynı anda yönetebilmesi,gitarist Robby Krieger'in saçlarına bir türlü şekil verememesi de unutulmaması gereken noktalardır.
The Doors'un sadece Light My Fire'dan ibaret olduğunu sananlara 6 tane albüm dinlemelerini öneririm.
ilk iki albümleri (The Doors ve Strange Days)gerçek The Doors şarkılarını yansıtabilir niteliktedir.Ancak her ne kadar prodüktör baskısıyla da yapılmış olsa Soft Parade albümünde de dinlenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken şarkılar da vardır.Tabi Soft Parade'in bir önceki albümü Waiting For The Sun da yıllardır dinlediğim ve hiç bıkamadığım bir albümdür.
1971 yılında Morrison yüksek dozdan öldükten sonra grubun diğer elemanları kendi çabalarında albümler çıkarmışlardır.Dinlenmemesi gereken albümlerdir kesinlikle.Özellikle Full Circle albümünde Mosquito isimli bir şarkı vardır ki düğün dernek ortamlarında bile gayet rahat çalınabilir.Bunun yanında gitarist Robby No Habla isimli bir albüm yapmıştır ki akıllara ziyandır her türlü dumura uğratır niteliktedir.
Metal dinleyen gençliğin asla sevemeyeceği bir gruptur.
1991 yılında Oliver Stone bir filmini çekmiştir ki gayet güzel olmuştur.Val Kilmer da gayet güzel canlandırmıştır.
Jim Morrison demiş ki:Who controls media,controls brains.
ve tabi ki : I'am The Lizard King,I Can Do Anything...
Bu da Waiting For The Sun albümünden Yes,The River Knows isimli şarkının sözleridir.
Please believe me
The river told me
Very softly
Want you to hold me, ooo
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end
Yes, the river knows
Please believe me
If you don't need me
I'm going, but I need a little time
I promised I would drown myself in mysticated wine
Please believe me
The river told me
Very softly
Want you to hold me, ooo
I'm going, but I need a little time
I promised I would drown myself in mysticated wine
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end