efsanevi rock grubu.1965 yılında jim morrison ve ray manzarek tarafından kurulmustur.vokalisti jim morrison un 1971 de ölmesiyle grup müziğe devam etmiştir fakat bu sadece iki albüm gibi kısa bir süre olmustur. jim morrison: vokal robby krieger: gitar ray manzarek: klavye john densmore: bateri
Rock denildiği zaman her şeyiyle idol olarak sayılabilinecek bir gruptur.Vokalisti Jim Morrison'un rastlantı eseri,grubun klavyecisi ve basçısı Ray Manzarek'e Moonlight Drive şarkısını sölemesi ile grubun temelleri atılmıştır.
Ray Manzarek'in hem klavye hem bas seslerini aynı anda yönetebilmesi,gitarist Robby Krieger'in saçlarına bir türlü şekil verememesi de unutulmaması gereken noktalardır.
The Doors'un sadece Light My Fire'dan ibaret olduğunu sananlara 6 tane albüm dinlemelerini öneririm.
ilk iki albümleri (The Doors ve Strange Days)gerçek The Doors şarkılarını yansıtabilir niteliktedir.Ancak her ne kadar prodüktör baskısıyla da yapılmış olsa Soft Parade albümünde de dinlenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken şarkılar da vardır.Tabi Soft Parade'in bir önceki albümü Waiting For The Sun da yıllardır dinlediğim ve hiç bıkamadığım bir albümdür.
1971 yılında Morrison yüksek dozdan öldükten sonra grubun diğer elemanları kendi çabalarında albümler çıkarmışlardır.Dinlenmemesi gereken albümlerdir kesinlikle.Özellikle Full Circle albümünde Mosquito isimli bir şarkı vardır ki düğün dernek ortamlarında bile gayet rahat çalınabilir.Bunun yanında gitarist Robby No Habla isimli bir albüm yapmıştır ki akıllara ziyandır her türlü dumura uğratır niteliktedir.
Metal dinleyen gençliğin asla sevemeyeceği bir gruptur.
1991 yılında Oliver Stone bir filmini çekmiştir ki gayet güzel olmuştur.Val Kilmer da gayet güzel canlandırmıştır.
Jim Morrison demiş ki:Who controls media,controls brains.
ve tabi ki : I'am The Lizard King,I Can Do Anything...
Bu da Waiting For The Sun albümünden Yes,The River Knows isimli şarkının sözleridir.
Please believe me
The river told me
Very softly
Want you to hold me, ooo
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end
Yes, the river knows
Please believe me
If you don't need me
I'm going, but I need a little time
I promised I would drown myself in mysticated wine
Please believe me
The river told me
Very softly
Want you to hold me, ooo
I'm going, but I need a little time
I promised I would drown myself in mysticated wine
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end
Free fall flow, river flow
On and on it goes
Breath under water 'till the end
gelmiş geçmiş en iyi vokale sahip olan gruptur denilebilir.* o kadar üstün bir frontmane sahiplerdiki, o öldükten sonra grubun çıkardığı 2 albümde başarısız oldu ve dağıldı grup. (bkz: jim morrison)
bunun filmi de vardır ki filmde jim morrison karakterini canlandıran Val kilmer tıpa tıp soliste benzemektedir, hatta nerdeyse aynısıdır.1971 yılında Paris'te yüksek dozda uyuşturucu alarak ölen efsanevi The Doors grubunun solisti Jim Morrison'ın şarkılarını ilk kez Vietnam'da dinleyen ve grubun hayranı olan Oliver Stone'un yönettiği filmde başrolde Val kilmer' a meg ryan eşlik eder.
val kilmer' ın bir diğer filmi de 'ilk görüşte aşk' tır ki hastası olunası ve mutlaka izlenmesi gereken bir filmdir.
detay için lütfen
(bkz: val kilmer)
(bkz: ilk görüşte aşk)
zaman zaman blues esintileri taşıyan parçalar üretmiş grup.
belki de şimdi ki zamanların rock kültürü ile, o zamanların rock kültürünün değişimini gözler önüne seriyordur.
filminde devamlı asit içelim hadi hadi bi aşırılık yapayım muhabbetinin insanın gözüne gözüne sokulduğu grup.E abi tamam içiyosun olabilir ama bu kadada insanın gözüne sokulmaz ki canım...***
düşünüyorum taşınıyorum doors müziğinde çok da dahiyane şeyler bulamıyorum, yani akranları**** ile kıyaslıyorum müzikal olarak, yok, olmuyor. elimizde olan şey jim'in çığlıklarla süslü vokali ve ray abinin güzel klavyesi. yani tam anlatamadım galiba, diyorum ki bakıyoruz beatles'a dünyadaki pop/rock çizgisindeki hemen her müzik akımının öncüsü olmuş, bakıyorsun stones'a politik taşlamalar falan. doors ne politikaya bulaşmış ne yeni akımları yaratmış... (ama çok seviyorum orası ayrı)
ama işte aklımın yetmediği nokta zaten bu tespitlerden sonra başlıyor, geçen gece bilgisayarın başında dedim bir alem yapayım, açtım votkamı geçtim sandalyeye. açtım beatles'ı, çok güzel çerez merez yapmışım, bardaktan içiyorum... sonra bi kaç saat sonra bir baktım bardak yerde, çerez tabağını bulamıyorum, şişeden içmeye başlamışım farkında değilim. bir de baktım ki the doors çalmaya başlamış... işte böyle acaip bir ruhu var bu grubun, büyülerini anlamış değilim ama kesinlikle muhteşemlermiş.