Az önce ne izledim ben?
Böyle şeyler karşında kelimeleri nasıl kullanacağımı unutuyorum. Müthiş bı kurgu, mükemmel oyunculuklar ve hepimizin cevabını aradığı onlarca soru. Filmin Başında kesin şizofren çıkar bu adam diye düşünüp hayal kırıklığına uğramıştım ama film bittiğinde büyülenmemek elde değil. Filmin sonundaki müzik de çok güzeldi, şuraya bırakayım.
“Sana tanrı hakkında bir iki sır vereyim. Tanrı seyretmeyi sever. O bir oyunbazdır. Bir düşünsene, insana içgüdüler verir sana bu olağanüstü yetiyi verir, sonra ne yapar dersin? Sırf kendi eğlencesi için, kendi özel kozmik komedi filmi için tam zıttı kurallar koyar. Gelmiş geçmiş en büyük gaf. Bak, ama dokunma. Dokun, ama tatma. Tat, ama yutma. Ve sen sekip dururken, o ne yapar? Hasta, kahrolası kıçıyla güler! Cimrinin tekidir! sadisttir! görevi başında bulunmayan bir derebeyidir! buna tapmak mı? asla! Cennette hizmet etmektense, cehennemde hüküm sürmek daha iyidir. neden olmasın? her şey başladığından beri burada, yeryüzünde her işe burnumu sokuyorum! insanoğluna bahşedilen her duyguyu onda yeşerttim! istediklerini ona sağladım ve onu asla yargılamadım! neden? çünkü onu asla reddetmedim. bütün kusurlarına karşın! ben insanoğlunun taraftarıyım! ben hümanistim. belki de son hümanist. aklı başında olan kim 20. yüzyılın tamamen benim eserim olduğunu inkâr edebilir ki? tamamı, kevin! tamamı. benim eserim."
Charlize Theron'un en güzel olduğu zamanı bu filmdedir ama Connie Nielsen öyle bir sexydir ki herkesin Charlize Theron'dan fazla ilgisini çekmiştir. Ben şahsen Connie Nielsen'i son sahne de görünce Charlize Theron'u unuttum o kadar sexydi.
hayatımda izlediğim en güzel film; her ne kadar ateşli sahnelerde ''ulan işte bu sahnede subliminalin anasını sikmişlerdir kesin'' diyerek başıma ağrılar girmiş olsa da...
10 doğrunun yanında kakalanan 1 yanlışların çoğunu yakalamış olsam da bana birşeyler kattı bu film.
filmi yarısından izleyince çarliz teronun karakterine acıdığım ama filmin başındaki kibirli hallerini gördükten sonra iyi olmuş menfaatçi kaşara dediğim filmdir.
ne zaman izlesem, al pacino nun şeytan performansından tırsıyorum. adam tüylerimi diken diken ediyor hala, çok etkileyici filmdi. keanu reeves bir başka güzeldi, saf bir kötü ve yakışıklı masum bir yüz. sonunu izlerken, al pacino abi gibi bağırasım geliyor, her izlendiğinde aynı etkiyi yaratabilmek oldukça zordur ama bu film onu başarıyor.
tanrı yoksa şeytan var mıdır?
tanrı her şeyi biliyorsa neden kendisine ve peygamberlerine itaat etmeyecek olan birini yaratır?
tanrı iyiyse neden kötü şeylerin olmasına izin veriyor?
tanrı şeytan'a neden şans veriyor?
şeytan insanlar için bir imtihan mı yoksa insanlar tanrı için birer vitrin mi?
bunun gibi yüzlerce sorunun çıkış noktasını belirten bir filmden daha fazlasıdır.
ilk izlediğim zaman sanırım 2003'ün son aylarıydı.
o zamanlar benim için sıradan bir filmden farkı yoktu.
ama sonraki izleyişlerimde aslında filmin ne kadar da geniş bir yelpazeye yayıldığını fark ettim.
dün yine izledim belki beşinci belki de altıncı izleyişimdi.
ama sanki filmi hiç izlememişim gibi hissettim.
filmin afişine bile bakmak bir film izlemiş gibi hissettiriyor.
gerek diyaloglarlar gerek de al pacino, keanu reeves, charlize theron ve connie nielsen'in muazzam oyunculuk performanslarıyla muazzam bir film.
oyunculuk performansı diyorum çünkü son sahnede al pacino ve keanu reeves karşılıklı oyunculuk dersi veriyor izleyiciye. o sahneyi hatırladınız mı?
muhteşem diyaloglarla ve hayranlık uyandıran performanslarıyla, dünyanın düzeninin temel taşlarının, şeytanın planını, kibir gibi insani içgüdüsel kavramların ne denli insanı empoze edişini, hemen hemen dinin nasıl bir silah haline geldiğini, paranın gücünü ve elbette ki cinselliğin nasııl etki yarattığını gösteren o muhteşem sahne.
yönetmen amcamız taylor hackford'ın en iyi filmi.
ki filmin muhteşem olmasının bir nedeni de yönetmendir her zaman.