martin scorsese' nin tam anlamıyla oscar almak için yaptığı film. mesela black swan' da öyle bir filmdi. ama şöyle bir durum var. bu filmi ilk izlemeye başladığınızda öyle çok karmaşık ve zor bir senaryosu yok gibi geliyor. fakat filmin sonundaki o vuruculuk ancak scorsese' den çıkabilirdi. ayrıca jack nicholson ne kadar büyük bir oyuncu. hani saygısızlık olmasın ama jack nicholson yerine tom hanks' i koysan o role olmaz. işte o kadar cuk oturmuş. işte böyle izlenesi bir başyapıt.
filmde comfortably numb çalan sahnede şarkıyı oraya koymayı kim akıl ettiyse tebrik ediyorum, ellerinden gözlerinden alnından öpüyorum, yıldızlı pekiyi veriyorum. bir şarkı ancak bu kadar doğru bir seçim olabilirdi.
maalesef daha yeni izleme şansı bulduğum güzel film.
öncelikle filmin sonuyla ilgili spoiler veren arkadaşları kınıyorum. en azından başına-sonuna bir spoiler ibaresi koy be densiz.
neyse sakinim. filme geri dönersek jack nikholson'a methiyelerimi ayrıca kendisinin başlığına yazmayı düşünüyorum o yüzden diğer oyunculuklarla ilgili yazmak gerekirse leonardo dicaprio çok iyiydi. kendisinin izlemediğim tek filmi buydu, buradaki oyunculuğunu da görüp tekrardan takdir ettim. ya en iyisi ben leo'ya ilişkin övgülerimi de derleyip onun başlığına yazayım, burası yeri değil. sahi ben buraya neden yazıyorum, hah evet film... bu arada belirtmeden geçemeyeceğim mark walhberg filmdeki küfürbaz polis rolüne acayip yakışmıştı, ben bu kadarını beklemiyordum. küçük bir roldü fakat çok iyiydi şahsen favori karakterim.
yalnız imdb puanına baktım bu filmin, 8.5 puan almış. bana biraz fazla geldi, the secret in their eyes filmi bile 8.3 puan almış, v for vendetta 8.2... bu filmleri düşününce(özellikle senaryo bakımından) o kadar da iyi değildi diye düşünüyorum fakat oyuncu kadrosunun doluluğu ve martin scorsese'in başarısı sayesinde olsa gerek tam 151 dakika severek izliyorsunuz.
süper filmdir.matt damon'ın oynadığı karakterin süper olması ve oyunculuğunun da bir o kadar iyi olması filmin bendeki etkisini arttırdı. dahası matt damon filmde ki oyunculuğu aslında o kadar iyi oyuncuların arasında hakikaten çok iyi. jack abi zaten filmdeki rolü insanı güldürüyor arada sırada ve aslında. siyasi bir mesaj kaygısı olmayan, yozlaşmalara örnek veren ve bunu tüm organlara yayan, önemli olanın kişiler değil olaylar olduğu mesajını veren nadide filmdir. aynı değerde kıyaslanacak çok az film vardır. filmde sırıtan tek kişi mark wahlberg. yakışmıyor ne rolüne ne de bu filme.
kadrosunun kusursuzluğuna rağmen bir takım klişelerle donanmış amerikan polisiye filmi.
klişelerden kastım; bir tane mafya,bir tane iyi polis,bir tane kötü polis,bir tane herkese verme eğilimli yollu kadın vs.
matt damon,leo dicaprio,jack nicholson falan işi güzel kıvırmışlar ama benim şahsi fikrimce filme damgasını vuran kişi staff sergeant dignam karakteriyle bütünleşen mark wahlberg'dir.
çünkü adam filmin klişeye kaçmayan, tek orjinal karakteri. zira mark wahlberg reyiz gerek küfürleriyle gerek hareketleriyle gerek akıcı konuşmasıyla sahnelerine çok büyük lezzet katmış. rol süresi daha uzun olabilirdi,böylece izlerken keyif aldığımız süre de artardı.
çok deli filmdir. her izlenişinde ilk defa izliyormuşsunuz gibi olur. iki buçuk saatte ölmeyen neredeyse herkes son 5 dakikada ölür böyle bir filmdir, herkes izlemeli.
lan filmden aklımda kalan en baskın şey, lan kot güzelmiş nerden aldı acaba olmuştu.
öncesinde de nerdeyse aynı senaryoyla çekilmişi mevcut ama bunu izleyin siz yine.
--spoiler--
leonardo kurşunu yiyince yerimde zıplamıştım lan yalan yok, kahrol sahne al sana bomba.
--spoiler--
bazı filmler vardır şiddete maruz kalan kız doğruca polise gitmez kendi başının çaresine bakmaya çalışır siz de dersiniz ki "polise gitsene salak kız, polise git." bu film öyle bir film değil fakat yine de bazı bazı bu tarz bir cümle kurdurtabilecek bir film. rahatsız edici mi? hayır.
o zarfın içindekini merak ettiren filmdir. bu yönüyle pulp fiction a benzemektedir. tabiki bir pulp fiction değildir ama kendi tarzındaki filmler içinde en iyilerden olduğu kesin.
oyuncu kadrosunun göz doldurduğu filmdi. jack nicholsonun oyunculuğu leonardo ve matti gölgede bırakmıştır.
mark wahlbergin oyunculuğu değil replikleri akla kazınmıştır.
oyuncu kadrosunun şaşası insanı ister istemez beğenmek zorunda bırakıyor. ama nihayetinde sıçmamıştır.
amerikan klişeleriyle, sıradanlıklarla ve mantık hatalarıyla dolu film. en abartı filmlerden biri olduğu kanaatindeyim. Esas kızımızın her iki köstebeğe de vermesi, kimden hamile kaldığının belli olmaması, castello'nun eylemleri gün gibi ortadayken tutuklanmaması, leonardo'nun dizini kurşunladığı adamın kafasına isa tablosuyla vurması, yine leonardo'nun cenazesinde amerikan bayrağı'nın katlanması, matt damon'un, çok zeki olmasına rağmen, dinlendiğini ve kayıt altına alındığını farkedememesi, filmin sonunda esas kızımızın büyük bir aşkla sevdiği ve evine taşındığı adamı ölüme göndermesi gibi saçmalıklar, mantık hataları ve subliminal mesajlar içermektedir. çok daha iyisi için (bkz: infernal affairs).
filmin en güzel yanı, oyuncuların performanslarıydı. sadece performanslar ve oyuncu isimleri için abartı puan aldığını düşünmekteyim. Tıpkı memento gibi. kişisel notum: 5.5.
''when i tell you to dump a body in the marsh, you dump him in the marsh. not where someone from john hancock goes every thursday to get a fucking blowjob...''
baldwin ve wahlberg'in dialogları adamı öldürür cinsten filmdir. o nasıl küfürleşmedir, o nasıl bir takılmadı arkadaş? sırf o dialoglar için tekrar tekrar izlediğim filmdir. filmin dili çok serttir. bu da filmi çok keskin yapmış. köstebek mevzusuna hiç değinmiyorum bile. soğuk savaşın hiçbir zaman hiçbir istihbaratta bitmeyeceğini gayet güzel vurgulamışlardır. sonu da olması gerektiği gibi. birileri mutlaka kaybedecektir. böylesi pis bir işte kahraman yoktur, sonsuza dek mutlu yaşayacak *