1951 yapımı klasik bilim-kurgu.uzaylı, insan ilişkisini irdeleyen yapımın yönetmen koltuğundaki isim ise Robert wise. Filmin yeni versiyonunda (2008) Keanu Reeves, Jennifer Connelly gibi isimleri izleyeceğiz. Yeni versiyonuna ait ilk tanıtım videosu için:
uzaylı meselesine en mâkul bakışlardan birini atan, müthiş göndermelere sahip, metropolis'ten sonra izlediğim en iyi bilim-kurgulardan biri. bunun sebebi -yine metropolis gibi- öyle efektleri falan değil, muhteşem gerçekçiliğidir. filmde verilen en anlamlı mesaj; "insanoğlunun hırsı daha başına çok bela açacak ey dünya" dır.
yenisini çekiyorlarmış, muhtemelen sıvarlar. 1951 yapımı olanı izleyin, izletin.
keanu reeves'in karizmasına karizma katan filmdir. başka birşey değil.
edit: ses efektlerinden hoşlanırım diyorsanız kaçırmadan sinemada izleyin. imax'in yapabileceklerini gösterdiklerini iddia ediyorlar. o yüzden the day imax stood still deniliyor.
kocaman bir fiyaskodan ibaret bir film. oynayan birbirinden yetenekli iki oyuncunun ismi, ve de ilk filmi bilenlerin karşılaştırma fırsatının dışında, belki de harcanan paranın ve de emeğin çok altında kalan bir filmmiş bu...
hatta, arkadaşlara sinemaya gidelim deyip, film çıkışı da, ''ulan nasıl bombokmuş derim ki acep?'' ler arasında filmden çıkmam bir olmuştur.
anlamadığım diğer bir mevzu ise, kardeşim holivud musun ne zamazingosun, o kadar imkanın var, piyasanın ta kendisisin; oyuncusundan tut, yönetmenine, senaristinden tut, senaryosuna kadar, piyasanın mına koymuşsun.. ne işin var ki, böyle yeniden çevrimler yapıp, filmin ilk versiyonuna hizmet edeceğin yerde, filmi piç etmek. bizde zaten böyle gelişmiş bir sinema pazarı yok, böyle teknoloji zaten yok. hatta, film başlamadan önce, şeytanın pabucu filminin fragmanı dönüyordu da, fragmanın sonunda fatih ürek koca bir siktir çekiyordu. bizler daha küfürden medet umaraktan milleti güldürmeye çalışırken, siz kalkıp da 51 senesinde yapılmış ve zamanın çok ötesindeki bir filmi yeniden çeviriyorsunuz.
--spoiler--
filmin ilk yarısı göz açıp geçene kadar geçti; araya girmeden de uykum geldi zaten. bu aradada, film ha gelişti girişti derken, bir de baktık, senarist amca, ana fikri yapıştırmış... hayır yapıştırmamış da; tamam, güzel... film mesaj içerikli, kol gibi eleştirileri sokuyorsun, ama bence böyle bir konu uygun değil, böyle bir bilim kurgu yaftası yapıştırılmış bir film hiç de değil, ki senaryo ile kurgu denen şey neredeyse sıfır. üzerinize afiyet atilla dorsaydeğiliz, ama elhamdülillah açtan hallice, çok film izlemiş tok bir sinema izleyicisiz. işte, buradaki noktada, filmin bir pop corn unsuru olduğunu unutup, sadece mesaj kaygısı güderek, araya iki tane bol sıfırlı dolarlara mâl olduğu belli olan efektleri serpiştirmesi.
--spoiler--
bu arada, 'değişmeliyiz' ana fikri ile, 'değişiriz' gazı son zamanların en büyük hayal bulutu; ütopya demeyelim, çünkü onun da bir açıklaması oluyor bir yerden sonra.
o değilde helen, jacob ve babasıyla olan durumu açıklamasaydı, hala helen'nin mahallenin zenci sütçüsüne verdiğini düşünüyor olacaktım. bembeyaz, süt gibi hatundan öyle çikolata kıvamı çocuk çıkar mı lan?
her bilimkurgu fanının izlemesi ve değerlendirmesi gereken film. 1951 yapımı olandan bahsediyorum.
"merhaba dünyalı biz dostuz" ve "uzaylıların dünyada ilk amerikaya gelmesi" klişesi bu filmle beraber oluşmuştur. hollywood zaten yıllardan beri bu bilimkurgu klasiğinin ekmeğini bol bol yemiştir. kalkıp utanmadan bu filmi bir daha çekmelerini hollywood senaristlerinin kabızlığına bağlıyorum.
the day the earth stood still'i önemli kılan şey sadece yaratmış olduğu klişeler değil bilimkurguya farklı bir soluk ve düşünce biçimi yerleştirmesidir. soğuk savaşın etkisi, birleşmiş milletlerin kurulması, ikinci dünya savaşı ve dünyadaki kaos ortamı senaristleri** karamsarlığa itmiş ve ortaya ciddi eleştiriler ve politik göndermeler yapan bu bilimkurgu çıkmıştır.
--spoiler--
fimde aslında uzaylıların yani Klaatu'nun abd yi temsil ettiği yönündeki tartışmalar yıllardan beri yapılıyor. bana kalırsa Klaatu aslında şiddetten ve faşizmden yana değil. liderlerin politik saçmalıkları yüzünden derdini anlatamıyor, kaale alınmıyor. bu noktadan sonra Klaatu "siz sadece şiddetten anlıyorsunuz başka türlü kendimi ifade edemiyorum" mottosunu çakıyor. nereye çekerseniz oraya gidiyor aslında bu noktadan sonra senaryo.
Klaatu, gerçekten barış isteyen bir uzaylı mı? yoksa aba altından sopa gösteren bir diktatör mü? başta attığı iyi niyetli adımları gözönüne alırsak ikincisini söylemek ağır herhalde...
zaten filmi güzel-efsane yapan bu! insan, basit bir uzaylı filmi izlemiyor. politik felsefi hatta yer yer -ki bence gereksizdi- dini göndermeler filmde bolca mevcut. düşünmeye ve sorgulamaya teşvik ediyor sizi hikaye...
--spoiler--
gittim efendim ben bu filme. ne yazık ki. evet gittim. yapacak hiçbir şeyimiz yoktu o an. arkadaş aradı gel lan dedi alıyorum sana bilet. iyi lan geliyorum dedim. meğersem bu filmi izlemek yerine yapılabilecek o kadar şey varmış ki. boş bir testi gibi evin duvarlarını seyretmek dahil buna.
son 5 sene de izlediğim en kötü filmdi. 80 lerde bile bu denli seyirciyi küçük gören, salak saçma fantastik filmler yoktu. ben bunu anladım.
çok berbattı yahu. ha bişe olacak ha şimdi olacak diye bekledim durdum. ne mümkün. film başladığı gibi bitti. üstelik bir dolu saçmalıklarla.
reeves de bitmiş artık yahu. bakışlar oyunculuklar hep aynı. gerçekten varolma savaşı veriyor artık.
bir uzaylı filmi... 2008 yapımı olandan bahsediyorum.
(#4386795) nolu entryimde 1951 yapımı filmden bahsetmiştim ve demiştim ki "bu filmin bir daha çekilmesini hollywood senaristlerinin kabızlığına bağlıyorum." harbiden ya adamlar şaka maka the birds ü bile yeniden çekiyorlar. -sözün bittiği yer-
bu filmi tertemiz bi' film olmuş. mis gibi. pırıl pırıl. bombooş bir film. teneke!..
ulan bi' mirasa bu kadar mı ihanet edilir anlamak mümkün değil? yaptıkları tek yenilik -farklı bakış açısı- teknolojiyi kullanmaları olmuş. özellikle robot harbiden süper olmuş *. ama tüm bunlar t.d.t.e.s.s'yi* sadece bir uzaylı filmi yapmaktan öteye götüremiyor.
--spoiler--
film izlerken epey bir stres attım aslında. o küçük piçe nasıl küfürler ettim anlatamam. duyanda beni ırkçı falan zanneder. lan ağzını yüzüne sıçtımının veledi bu kadar mı gıcık olur! 1951 yapımı filmdeki çocuk ne tatlıydı lan öyle. mantıklıydı akıllıydı. bu bebe tam bir embesil. dünya yok olacak babasını canlandırmaya gidiyor mezarın başına cibiliyetini senin!.. gıcıklık sadece onla mı sınırlı kalıyor peki? hayır. bir senaryo nasıl bu kadar ucuz hale getirilir ve nasıl klişeler donatılır anlamak mümkün değil. lan bu adamlar ne para kaldırıyor ha! yaptığınız işe sizin. her boku duygusal temele dayandırıyorlar. bir bilim kurgu şahaseri, Klaatu'nun insanlar için söylediği şu sözlerle yerle bir oluyor;
- sizin farklı bir yanınız var.
ay nasıl duygulandım anlatamam:(( ulan bu mudur yani? bu filmi kült yapan Klaatu'nun bütün insanlığa yaptığı konuşma nerede peki? sıçarım duygunuza duygusallığınıza ucuz herifler.
--spoiler--
t.d.t.e.s.s'i ve bilimkurguyu sevenlere sesleniyorum. hacılar hüsrevler 2008 yapımı filmin senaryosu şöyle olsaydı nasıl olurdu? başlıyorum anlatmaya;
- ilk filmin senaryosunu takip etseydi keşke hikaye. hatırlatalım;
klaatu, 1951 yapımı filmde insanlığı uyarıp tekrar uzaya yelken açıyordu ve insanlık ağzı açık bir şekilde kalıyordu "ee şimdi ne yapmalıyız diye?" işte tam bu noktadan hikayeyi ele alıp, enfes bir distopya-bilim kurgu senaryosu yazılabilirdi.
klaatu, insanlığı uyardıktan sonra yıllar geçmiş ve takvimler 2063 göstermişti.* insanlar klaatu'nun uyarısını dinlemeyi bi yana bırakın dünyanın hmna daha da çok koymuştu. dünyanın tüm emperyalist güçleri* yeni bir savaşın eşiğine gelmek üzereydi. su savaşları!..*
küresel ısınma iyiden iyiye etkisini göstermiş, ozon tabakası delinmiş ve çevre yok olmuştu. fakat dünyayı kurtarma için bir umut vardı. bu umutun cevabı da klaatu'nun uygarlığındaydı. her konuda gelişmiş bir medeniyet olan klaatu'nun uygarlığı dünya'yı kurtarmak için tekrar ziyarete gelecekti. fakat güçten başka hiçbir halt düşünmeyen emperyalist köpekler tüm acizlikleri ile onlara karşı koyacaktı. bu noktada da sorularımız ve göndermelerimiz şunlar olacak;
"dünyayı emperyalist güçlerden mi arındırmalıyız? yoksa insanlığın tümünden mi?"
klaatu uygarlığı ayrıca şunun cevabını da arayabilir hatta kendi aralarında da bir husumet başlayabilir. böylece üçüncü filme de yol açılır;
"dünyadaki emperyalist laftan ve şiddetten başka bir şey anlamayan zavallıları yok mu etmeliyiz yoksa çıkarlarımız dahilinde köle olarak mı kullanmalıyız."
klaatu'nun medeniyeti yoksa faşizme yelken mi açacak? cevabını üçüncü filme saklı tutarız. medeniyet içinde ayrılıkçı bir grup yaratırız bunlarda özgürlükçü sınıfsız toplum hayali kuran insanlarla işbirliği yapar ve yeni bir direniş ruhu doğar.
galiba burada bitirmem lazım. gaza gelmişim farkında değilim. son lafım hollywood senaristlerine;
lan buradan izinsiz bir kelime çalarsanız sadece telif haklarımı almakla kalmam ona göre!..
son derece sacma bir film olmuş. keanu'dan robot olmamış bu bir... insani duygularimiz var diye yok olmaktan kurtulmuşuz bu 2... sosyal mesaj kaygısı taşidiği için vasat bir film olmaktan oteye gidemeyecek bu da üç.
halbuse yok olsaydi dünya, bir grup insan robotla birlikte gitseydi, filmin ikincisi çekilseydi. neyse. iyi değil, ama izlenebilir.
filmin baştan senaryosu iyi değil, kurgusu da iyi değil. oyuncular ve oyunları gayet iyi. keanu revees robot için iyi bir seçim mi tartışılır ama karizmasına karizma katmış. filmde beğendiğim sahnelerden birisi çocuğun wow oynamasıydı. onun dışında filmin geneli sonlarına doğru devasa savaş sahneleri vaadetmekle fakat sonunda ufak kara böcek robotlarının bir anda herşeyi yiyip bitirmesi rekabete şans payı tanımamasıyla bu sahne hayalleriniz yıkılıyor gibi. velhasıl vasatın üstüne çıkamamış.
keanu revees'in olduguna inanamadigim bir filmdir. 'gol evi', 'matrix' uclemesi, 'seytanin avukati', vs. filmler ceviren, bircok filmde bizi hurkleten ve hoplatan adamin filmi midir bu? dedirten bir filmdir.
sonu böyle bitmemeliydi dediğim film. Yine insanoğlu duygusallığı ile uzaylıyı bile dize getirdi vesselam. meğerse biz neymişiz. Filmin sonuna kadar herşey görsellik olarak güzel konu olarak vasattı ancak sonu olmamış. Ne demişti stephan kingsecret window adlı kitabında " bir öykünün en önemli kısmı nasıl sonlandığıdır. "
--spoiler--
sen koskoca uzaylılar birliği olarak karar al, "dünya gezegeni çok önemli, yaşamı destekleyen az sayıdaki gezegenden birisi, siz insanlar onun anasını bellediniz, bu nedenle sizi yok edeceğiz" argümanınla gel.
1951 yapımı versiyonu şahane olmasına rağmen, 2008 versiyonu acayip boktandır.
ayrıca bu uzaylıların "gezegeninizi yokediyorsunuz, yapmayın etmeyin" mesajlarını vermesi şahsımı inanılmaz derecede ayar etmektedir. kendileriyle bir gün karşılaşıp "gezegen benim değil mi lan? sana ne oluyor amua goduum! siktir git kendi gezegenine!" demeyi çok isterim.
update halini indirirken kullandığım mb, bandwith vs için herkesten özür dilediğim film. ilki içinse her yeniden seyretmek istediğimde yeniden indireceğim film. helal olsun o bandwithe.