fade to black iskeleti üzerine yapılmış metallica şaheseri.şarkının atasından * farklı yönü bu sefer bridge kısımlarına daha çok kasılmış elemanların enstrüman hakimiyetinin artması bunun sebebi olabilir ancak bu durum şarkıyı inceden bir riff yığını haline dönüştürüyor.james hetfield ın vokali load dönemini anımsatıyor.şarkının solosu yeterince etkili değil ama gaz olmuş.ciddi anlamda eleştirilecek yanı ise davulları lars ulrich in st.anger döneminden kalma davul tonu konsantre dinlendiğinde rahatsız edici olabiliyor hele ki böyle özensiz ve tekdüze ise.
Metallica'nın işimiz henüz bitmedi dediği şarkılarından biridir. Grup döktürür, bizi de coşturur. Hatta öyle ki solo kısmında mp3 oynatıcımın sesi açıldıkça açılır. Aksiyonun tavan yaptığı Gerard Butler filmi ''Gamer''a da bir video klip çıkar bu şarkıdan. Nasıl? Olmuş mu? http://www.facebook.com/video/video.php?v=451649329395
ağır bir şekilde girmiş olmaları bu şarkıya aşık etmiştir beni. tıpkı fade to black ve the unforgiven iii'deki ya da mama said ve turn the page'deki gibi bir hava katmış. daha sonra hızlandıkları şarkıları nedense daha çok seviyorum, ayrı bir yerleri oluyor ben de her zaman, ama yine de bu biraz daha garip bir şarkı olmuş bana göre.
yani neredeyse hiçbir şarkıda ritimlerini bu kadar sık değiştirmiyorlar, ilk dinlediğimde de çok kez şaşırmışımdır şarkı mı değişti diye atlamışlığım olmuştur. evet, bu garip kılıyor, ama yine de james'in ses tonu her zaman güzelleştirdi bu şarkıyı. ek olarak solosu da kendisine aşık etmiştir, yenilebilecek bir solusu vardır. bu da kesindir arkadaş.
james hetfield'ın gitarda at koşturduğu şarkı. adam 25 yılı aşkın metallica kariyerinde ilk defa legato solo atıyor, sonlarında doğru o ride the lightning'i andıran solo hariç hepsini james çalmış. kısaca adam kariyerinde belki de ilk ve tek defa gitarının bu kadar her telini kullanmış.
the day that never comes ile ilgili gerek sosyal platformlarda, gerek mesaj panolarında, klibinin de etkisiyle amerika karşıtı propaganda yaptığına dair tartışmalar yapıldı. halbuki, şarkıya bakıldığında klibin sadece şarkının sözlerinin yarattığı bir metaforun eseri olduğu açıkça görünüyor.
bence, death magnetic'deki en anlamlı sözlere sahip şarkı the day that never comes. şarkıda düşünülenin aksine, güçlü tarafın güçsüz tarafı ezdiği bir ilişki, güçsüz tarafın gözünden anlatılıyor. (bu ilişki baba-oğul, peder-hristiyan ilişkisi olabilir) bunu anlayana dek türkçeleştirilmesi çok zor bir şarkıydı; fakat bu referansı gördükten sonra sözler anlam kazanıyor.
son bölüme dikkat çekmek gerek. orijinali "love is a 4 letter word" (love, 4 harfli bir kelimedir) olan bu bölümdeki referans inanılmaz derecede anlamlı. love kelimesi, ingilizce'deki çoğu küfür/aşağılayıcı ifade içeren kelime(shit, fuck, cunt, slut vs) gibi 4 harfli ve şarkıda, bu love(aşk) kelimesinin, ezilen kişinin ezildiği bu ortamda bu küfürlü/aşağılayıcı kelimelerden hiç farkı olmadığı anlatılıyor. türkçe'ye olduğu gibi çevirmekte bir beis görmedim zira tıpkı aşk 3 kelime olduğu gibi, türkçe'deki bazı küfür sözcükleri de üç kelimedir (göt, sik vs).
disclaimer: bu çeviriler, kafiye amacı güdülerek, birebir çeviri yapmak amacıyla yapılmış çeviriler değil; tamamen şarkının derinindeki anlamları yakalayabilmek adına, düz yazı amaçlanarak yapılmış çevirilerdir. bazı şarkılarda, şarkının yapısıyla paralel bir şekilde kafiyeler görülebilir. katkıda bulunmak, yanlış olabilecek bir yeri işaret edecek yazarların eleştirileri, daha doğrusu iyi/kötü tüm eleştiriler kabuldür.
--spoiler--
seni itip kakmak için doğmuş o,
baş kaldırmasan iyi olur.
kaçmaya çalışıyorsun.
bedenine vuruyor,
yere düşüyorsun.
yalanlarla dolu sözleri,
görmeni istemiyor gerçeği.
kapat gözlerini.
dua etmeye devam et.
sadece bekle.
bekliyorken o günü,
hiç bir zaman gelmeyen o günü.
ayağa kalkıp o sıcaklığı hissetmek istediğinde,
güneşin hiç doğmadığı günü.
güneşin hiç doğmadığı.
itiliyorsun, artık çizgiyi aşmışlar
bu seferlik baş kaldırma.
gösterme duygularını,
kendi içinde yaşa,
senin de zamanın gelecek.
yemin ederim, ödeyecekler
alacağım intikamımı
bunların hepsi bitecek,
bu gri hayata renk katacağım.
bekliyorken o günü,
hiç bir zaman gelmeyen o günü.
ayağa kalkıp o sıcaklığı hissetmek istediğinde,
güneşin hiç doğmadığı o günü.
güneşin hiç doğmadığı.
aşk, 3 harfli bir kelime
ve burada adı geçmiyor bile
aşk, 3 harfli bir kelime sadece
bu hapishanede.
artık buna katlanmayacağım!
işte söylüyorum burada:
yemin ediyorum!
bu çocuk parlayacak!
yemin ediyorum!
yemin ediyorum!
buna yemin ediyorum!
--spoiler--
mükemmel bir metallica şaheseri. sonlara doğru gitgide güzelleşir.
şarkının bitişi ise biraz gariptir. en az 1-2 saniye kulağınız çınlar.
ama öyle böyle değil harbi iyi parça lan, dinledikçe güzelleşiyor...
ne metallica ne de metal dinleyen insanın bile genelde "aa ben çok seviyorum bu şarkıyı" dediği şarkıdır. müziğin ne kadar harika bir olay olabileceğini kanıtlayan şarkılardandır.
klibinde verilen mesaj üzerine pek çok teori atılmış şarkıdır. kimisi amerikan propagandası yapıyor metallica iyice sistem yanlısı olmuş one'ı yapan metallica nerede bu nerede derken, bir kesim de kadının gücünden bahsedildiğini savunur. bazıları da sadece klibin ve şarkının tadını çıkarır. ayrıca bazı kişiler james'in "taking back one day" dediği yerde yaptığı el hareketi ile rapçilere benzediğini savunmuştur.