the curious case of benjamin button

    11.
  1. son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri.Film bana Can yücel'in şiirlerinden biri olan 'hayatı tersten yaşamak'ı hatırlattı. O kadar örtüşüyor ki filmin verdiği mesajla şiirin teması..

    Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
    Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel,
    Hatta mükemmel olurdu.
    Nasıl mi ?
    Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
    sandık içersinde, Herkes karsınızda
    saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
    ve tüm haklar helal edilmiş
    vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
    Olgun ve ağırbaşlı olarak.
    Herkes etrafınızda, büyük bir
    itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
    Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
    Doğar doğmaz devlet size
    maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
    alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
    Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur
    içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
    kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün
    çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün
    size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın
    kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük
    veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
    insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda
    el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler
    de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
    Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
    fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor...
    Derken bir gün patron size artık üniversiteye
    gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya
    çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi
    bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe
    bakar misiniz ?
    Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden,
    su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler,
    kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi
    götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok
    artık....
    Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur,
    keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
    Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı
    bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
    ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
    Derken anneniz bir gün size süt verme
    kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
    Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
    hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama
    giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya
    dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
    sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir
    ortamda yasıyorsunuz.
    Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
    hücre halini alıyorsunuz.
    Ve günün birinde müthiş bir
    Olayla hayatiniz bitiyor...
    34 ...
  2. 101.
  3. tersine işleyen bir saat ve bu zamanın içine sıkışmış bir aşk hikayesi...

    bazı insanların iyi kulağı vardır, piyano çalar,
    bazı insanlar sporcudur, yüzmeyi sever,
    bazı insanları yıldırım çarpar,
    bazı insanlar ressamdır,
    bazıları düğmeden iyi anlar,
    bazı insanlar iyi dans eder,
    bazı insanlar annedir,
    bazıları da benjamin button dır.

    bunları yazarken bir sineğin pencereme çarptığını hissettim, dışarı baktım, bir sineğin hiç bu kadar yükseldiğini görmemiştim...
    30 ...
  4. 136.
  5. forrest gump filmini hatırlatan film. şimdi "neden hatırlattı lan sana bu film forrest gump'ı tırrık?" dediğinizi duyar gibi oluyorum. sayayım o zaman:

    --spoiler--

    1) ikisinde de tuhaf yaşamöyküsü var. o kadar ki filmin adı the curious case of forrest gump olaydı kimse ne la bu? demezdi.

    2) ikisinde de belli belirsiz olan bir aşk var. kavuşamama sürüp gidiyor. diceksiniz ki forrest gump'a aşık olunmadı. bence olundu amma seçimler sevileni hep başka yollara itti. ayrıca forrest'ı brad pitt oynıyaydı, bakalım jenny napıyodu?

    3) ikisinde de insanları olduğu gibi kabul et ve hayallerinin peşinden git mottoları sabittir. şimdi de "lan zibidi bunlar pek çok amerikan filminde var" diceksiniz. kabulümdür, ben de hatırlatayım dedim.

    4) ikisinde de sevilen kadınların ölümü filmlerin sonlarına tekabül ediyor.

    5) ikisinde de erkeklerdeki devasa ve ölümsüz aşk gözümüze çarpar. kadınların özlemlerinden faydalanıyo ipneler.

    --spoiler--

    not: "ikisinde de" yazarken kopyala-yapıştır yapmadığıma dair yemin ederim*.

    bir de daha önce bir arkadaş belki de bahsetmiştir bu durumdan, çok fazla entry vardı, okuyamadım, kusuruma bakmayınız.

    not 2: bir de bu filmle birlikte, türk gençliği olarak "itörnıl sanşayn of dı sıpotlıs maynd" tan sonra tekerlememsi, kişiliğe ve entelektüelliğe güç katan bir film adı daha öğrenmiş olduk. etrafta görüyom, küryus muryus diyen gençleri, mutlu oluyorum.

    hayvani eklenti: genelde yapmam ama gözümden büyük bir benzerlik kaçıvermiş. lan ikisinin senaryosunu da eric roth yazmış*.

    uyarmayan arkadaşlara teşekkürler.
    16 ...
  6. 1.
  7. yeni bir david fincher-brad pitt ortaklığı. cate blanchett ile birlikte üstelik.

    filmde 50 yaşında olduğu halde birden gençleşmeye ve 30 yaşındaki bir kadınla aşk yaşamaya başlayan Benjamin* in ilginç hikayesini anlatacakmış david hoca.

    buyrun elli yasındaki benjamin...

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/24464/+
    15 ...
  8. 67.
  9. hayatımda büyük boşluklar vardı. mesela son zamanlarda adam gibi bir film izlememiştim ve hayatımda hiç tek başıma sinemaya gitmemiştim. bu ikisini birlikte aynı gün ve filmde yapabilmiş olmam bu boşlukları biraz doldurdu. bazı filmler vardır sayısı da azdır. insanın hayatını etkiler, yeni kararlar yol almasına yol açar, ağlatır, sevindirir. hani hep duyarız da farklı sebeplerle izleyemeyiz. mesela benim sebebim üşengeçlik. otamatik portakal, hayat güzeldir, dövüş kulubü, forest gump, rain man, geleceğe dönüş, the truman show, esaretin bedeli. işte bu tip filmlerde biri bu da. olmuş, bir şeyler başarılmış, tebrik edilesi. uzun süre etkisinden çıkılamayacak filmlerden. ne övdüm bu arada. hakediyor yalnız. sinemaya gidip izlesin bence herkes. indirilip izlencek bir film değil, tam sinema filmi. insanların ortak değerlerinde biri ya bu sinema olayı. bizde şanslı nesilleriz en azından bizden öncekilere göre. işte bu hayatımızda ölüp gitmeden önce bu tip filmleri izleyelim de öyle gidelim. filmi güzel yapan şeylerden başlıcası konu tabii. insanın duyunca "vallaha aklıma geldi lan" dediği bir konu bu. insan gençleşse hep falan. güzel konu işte. ama güzel de işlemişler. bir anlatım halinde film izlediğim güzel filmler genelde öyle oluyor zaten biri anlatıyor. arkada film oynuyor. araya insanın içini burkan hayat hikayeleri de eklemişler ve dadından yenmez hale gelmiş. oscar garanti bence. bu arada bu kadar, duygusal, iç burkan bir filme böyle skik bir yazı yazdığım için özür.
    8 ...
  10. 100.
  11. --- spoiler ---

    david fincher in beyaz melek çekeyim lan deyip başladığı, akabinde mahsun kırmızıgül'ün çektiğini öğrenince yaş hikayesine kıvırdığı filmdir.

    --- spoiler ---

    yok lan kesinlikle izleyin. uzun zamandır izlemediğim kadar ender güzellikte bir film.
    8 ...
  12. 104.
  13. ıssız adam'a gidip ağlayalım , recep ivedik ve arog'da gülelim diyen güdük seyirci zihniyetine sahip değilseniz izlemenizi tavsiye edeceğim güzel bir film.

    filmin hikayesi konu olarak çok çarpıcı olmasada iyi işlenmiş.film uzun fakat bu uzunluğu çokta farkettirmeycek kadar akıcı.filmdeki şifacı karekterin olumlanması çok sık rastlanan birşey değil.Cate Blanchett'a araba çarpması sahnesi ise bana amelie'yi anımsattı.oyunculuk olarak brad pitt vasat cate blanchett iyi sayılır.

    gidin izleyin pişman olmazsınız.
    7 ...
  14. 285.
  15. ' ormanlar ağacaa , ağaçlar fidanaa , fidanlar tohumaa dönmeli yurdumda.
    - benjamin button.
    8 ...
  16. 94.
  17. adında da belirtildiği üzere "tuhaf bir hikaye"nin anlatıldığı filmdir.
    13 dalda oskara aday olduğunu duyduktan ve sınav haftası sonrası biraz da stres atmak için büyük beklentiler içinde gittiğim "uzun bir filmdir".benim gibi olsun lan olsun uzun olsun diyenler için bile uzundur.
    hikayenin tuhaflığı hatta biz buna orjinalliğini de ekleyip diyebiliriz ki hayatın tersten yaşanmasıdır.yaşlı olarak dünyaya gelmek ve bebek olarak dünyadan göçmek ve tabi ki arada geçen dönemler de cabası.
    beklentinin yüksekliğindendir mi bilmem hikaye uzasa bile hep heyecanlı bir an beklediğimizden olsa gerek ve ayrıca brad pitt'in o yaşlı haliyle geçen filmin uzunca bir kısmı aslında sıkılmadan geçiyor.ancak o beklenti yok mu beklenti insanı filmden çıktıktan sonra "tuhaf" bir hale bırakıyor.filmi ne 13 dalda oskara aday olarak göremiyorsunuz ne de çok uzun olmasına rağmen sıkıcı bulmuyorsunuz.
    bazen filme ekstra hız katacak sahnelere yer verilse de insanı hem izlerken hem de izledikten sonra filmi tekrar düşünürken "tuhaf" bir huzur kaplıyor.ne çok duygusallaşıyorsunuz ne de çok romantizme doyuyorsunuz.hatta brad pitt'in onca haline rağmen ona küçük emraha acır gibi acıyamıyorsunuz.hikayenin tuhaflığına kapılıp da peri masallarına da dalamıyorsunuz.hani tıkanıp kaldığınız da çok şey söylemek isteyip de söyleyemediğiniz ve sonunda "hayat işte"yle noktaladığınız haller vardır ya filmde öyle bir şey.
    13 dalda olmasa da oskar alma ihtimali yüksek bir filmi izlemek isteyenler için gidilebilir filmdir nihayetinde.
    8 ...
  18. 103.
  19. hikayesi şu masal tekerlemesinden çalınmış film:

    develer tellal iken
    pireler berber iken
    ben dedem benjamin'in beşiğini
    tıngır mıngır sallar iken
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük