alex proyas'ın yönettiği 1994 yapımı film. james o'barr 'ın aynı adlı gotik çizgi romanından uyarlanmıştır. türkçeye karga olarak çevrilmiştir. filmin başrolündeki brandon lee ( bruce lee'nin oğlu) yanlışlıkla doldurulmuş bir silah yüzünden çekimlerin bitmesine günler kala sette ölmüştür.
alex proyas'ın yönettiği 1994 yapımı film. james o'barr 'ın aynı adlı gotik çizgi romanından uyarlanmıştır. türkçeye karga olarak çevrilmiştir. filmin başrolündeki brandon lee ( bruce lee'nin oğlu) yanlışlıkla doldurulmuş bir silah yüzünden çekimlerin bitmesine günler kala sette ölmüştür. çok etkileyici, acayip güzel bir filmdir.
filmin sadece kendisi değil soundtracklarıda çok başarılıdır. ölüm ve sevgi teması tüm şarkılara başarıyla işlenmiştir. filmin gösterdigi başarıdan dolayı devamı çekilsede hiç biri brandon lee' nin oynadıgı ilk seri kadar başarılı olmamıştır. brandon lee de bu filmi babasının yolundan gitmedigini göstermek için kabul etmiştir.
Hayatımda izlediğim ve asla unutmayacağım birkaç filmden biri. Bunun faktörü de Brandon Lee ve Brandon Lee'nin ölümü gerçekten akıllara ziyandır; çünkü kim vurduya gitmiştir. böylesi güzel bir sanatçıyı böylesi talihsiz bir şekilde kaybetmek üzücü.
4 seriden, ilki, yani brandon lee'nin yer aldığı (bkz: ölümsüz aşk), seriler arasında en izlenesi filmdir.
ne çok deli dövüş sahneleri, ne harika efektler, ne de şaşırtıcı gelişmeler vardır bu filmde. ancak, her şeye rağmen film apayrı bir havaya sahiptir. izleyeni etkiler. replikler mi, yoksa karanlık atmosferi mi, yoksa daha farklı bir şey mi bilinmez. gizemli, gizemli olduğu kadar da hüzünlüdür.
en başarılı çizgiroman uyarlamalarından.alex proyas ın dark city ile birlikte en çılgın manyak süper filmidir.brandon lee nin öldüğü sahneyle ilgili çeşitli söylentiler vardır.biri evinde vurulduğu sahne diğeri ise mafya toplantısının ortasına daldığı ve masada vurulduğu sahnedir.
--spoiler--
Eğer sevdiğimiz kişiler bizden çalınmışsa onları yaşatmanın yolu,
onları sevmeyi bırakmamaktır.
Binalar yanar, insanlar ölür ama gerçek sevgi sonsuza kadar sürer...
--spoiler--
yılların ardından gelen bir garip hatıra. hayatımda kült kategorisine koyduğum ilk film. ilk izlediğim geceyi daha dün gibi hatırlıyorum oysa. ne kadar zaman geçmiş üzerinden meğer.
annesinden biraz daha geç uyumak için izin koparmış küçük bir kız çocuğu. bordo kadife kaplı kitaplıklı bir kanepe. bilmem bilir misiniz kitaplıklı kanepeleri? çok önemli değil bilmeseniz de olur...
el ayak çekilmiş, ev sessiz... annem mutfakta dayımla bir şeyler konuşuyor. hatırlıyorum. dayım o zaman benim yaşımda ve hayatta... çok sigara içiyor, duman geliyor televizyonun önüne, karanlıkta kıvrıla kıvrıla ilerliyor. küçücük daha kız oysa, hem de o kadar korkar ki ölmekten, kandan, karanlıktan... yine de izliyor filmi göz kırpmamacasına. yüzünü boyuyor yakışıklı adam, sırtında bir karga. kız kargadan korkmamayı öğreniyor filmin sonunda... ilk anda hatırladığı tek şey; koca bir karganın bir çakmakla ateş alması ve yakışıklı adamın karganın dostu olması.
gece geç olmuş, dayım geliyor içeri; o muzip gülümsemesi, tatlı sesiyle "yatsana kız" diyor, "hadi geç oldu artık"...
"film izledim dayı" diyorum, "çok beğendim hem de". "hangi filmmiş" diyor, ekrana bakıyor.
karga bu filmin adı diyor, bu çocuk öldü bu filmi çekerlerken. bruce lee vardı, ben onu çok severdim, bu çocuk onun oğluydu. öldü...
çok üzülmüştüm. çok yakışıklıydı filmdeki adam, çok korkusuzdu, çok aşıktı. aşk nedir o zamanlar çok bilmesem de; uğruna bunca şey yapılabilecek kadar önemliydi işte. gerçekten hayatta değilmiş meğer, gerçekten ölmüş.
şimdi sen de yoksun dayı. ben yine izledim karga'yı, hem de bu kadar zamanın ardından.
her şey filmlerde oluyor derdin ya, keşke sen de gelebilsen filmlerde olduğu gibi...
tanım; uzun zaman sonra yeniden izlenen ve paramparça eden kült film.