the bridges of madison county

entry10 galeri0
    1.
  1. başrollerini clint estwood ve merly streep'in paylaştığı, 1995 yapımı romantik dram. yanılmıyorsam yönetmen de clint estwooddur.

    hayatını kocasına ve çocuklarına adayan bir kadının hiç beklemediği anda aşık olmasını anlatır. aşkı en iyi anlatan filmlerdendir kanımca. bu aşk sadece 3-4 gün sürer, kadın büyük aşkına rağmen çocuklarını ve kocasını bırakıp sevdiği adamla gitmez.
    1 ...
  2. 2.
  3. holywood usulü olmayan aşk filmlerinin en iyi örneklerinden biridir, kanımca en güzel yanları sadeliği, o yaştaki insanların ilişkilerini anlatışındaki gerçekçiliği ve beklenenin aksine hüzünlü bir sonla bitmesidir.
    0 ...
  4. 3.
  5. --spoiler--
    meryl streep'in eşi ve çocukları için önce işinden ardından yıllar sonra karşısına çıkan aşkından vazgeçen kadını oynadığı film.
    --spoiler--

    oysa ne çok istemiştik clint eastwood la gitmesini.
    3 ...
  6. 4.
  7. bu hayatta izlenebilecek en gerçekçi, kaliteli ve sade aşk filmlerinden biri. selvi boylum al yazmalıma benzer bir finale sahip. francesca'nın ailesi ve aşkı arasında bir tercih yaptığı sahne filmin en hüzünlü anı. sade amerikan aile hayatını, küçük bir kasaba da nasıl sıradan bir hayat yaşandığını ve kaderin insanlara gerçek aşkı çok geç de olsa sunduğunu oldukça akıcı bir şekilde anlatan film.
    0 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. 4 gunu dolu dou yasanan ve sonrasi ozlemle dolu olan bir askin oykusu.
    clint eastwood' un harika filmlerinden bir tanesi.
    0 ...
  11. 7.
  12. italyan aksanlı ingilizcesiyle francesca (meryl streep) ve yok edilmesi mümkün olmayan karizmasıyla robert kincaid (clint eastwood) filmin son sahnesine kadar müthiş bir oyunculuğa imza atmışlar. 4 gün sürüyor tüm bu hengame, o 4 günde de sanki 40 yıllık bir ilişkinin özeti var, bir tanışma, alevlenen aşk, ilk fikir ayrılıkları, gitmek zorunda olanlar, kalmak zorunda olanlar, ilk kavgalar, kalan, giden, terkeden, ihanet eden... her şey.

    mahalle ağzıyla "bir kadın var evliliğinde mutsuz tamam mı, sonra şehre yakışıklı bir adam geliyor, o da buna tav oluyor" diye başlangıcı özetlenmeye çalışılsa bile çok güzel detaylara ve repliklere sahip filmdir. francesca avrupa'nın bağrından kopup abd'ye gelmiş ve nedense kimsenin aklına "ama onun kocası çocukları var"dan önce "ama o buraya, abd'ye ait değil" demek gelmiyor, bir "insan"ın yerinden yurdundan her ne sebeple olsun kopuşunun mutlaka içinde bir gün geri dönme isteğini alevlendirebileceğine dikkat edilmiyor.

    robert alabildiğine karizmatik ve 45 yaşında bir ev hanımının dahi karşı koyamayacağı bir mizaca, yaşayışa ve dile sahip. tüm bu büyük farklılıkların yanı sıra çok minik detaylarla da onun kasabadaki, yani francesca'nın hayatındaki herkesten ne kadar farklı olduğu ince bir şekilde işleniyor filmin byük bir bölümünde. aklıma takılan iki sahne şöyle, ilkinde francesca yemek hazılamış ve evin dışındaki kocası ve çocuklarını yemeğe çağırıyor ve yine herkes içeri girerken kapıyı çarpmaktan geri durmuyor, hem de francesca önceden defalarca uyarmış olsa bile. diğer sahnede ise yine francesca mutfakta iken robert dışarıdan geliyor, francesca kendini kapının çarpma sesine hazırlarken bu kez farklı bir şey oluyor ve kapı robert tarafından çarpmadan yavaşça kapatılıyor. sadece bunun bile o şartlarda yaşayan francesca'nın zihninde ne kadar yer eden bir davranış farklılığını görmemek olanaksız. ailesiyle, çiftliğinde yaşayan fakat "yalnız" olan francesca'nın dışarıdan gelen böylesine bir yabancıya kapılmaması zaten mümkün değil, ne kadar ortada kaldığı ve ruhsal bir çatışma içerisine girdiği de filmin sonlarına doğru kendisi eşinin yanında arabadayken karşıda arabasında bekleyen robert'ı gördüğü anda anlaşılabiliyor.

    ne açıdan bakarsak bakalım bu film tek cümlede özetlenecek alelade bir hikayeden ibaret değil, ilişkiler, anlayış, karşındakine değer verdiğini gösterebilmek ve fedakarlığın ne olduğunu görmek adına izlerken harcayacağınız 2 saate ve sonrasında üzerinde düşünmeye ayıracağınız tüm zamanlara değecek bir film, umulur ki her izleyen, sonrasında tüm hikayeyi bir çok açıdan irdeleyebilisin...
    1 ...
  13. 8.
  14. 9.
  15. filmde baba ve çocuklar gittikten sonra meryl streep evin köpeğiyle baş başa kalır. fakat clint eastwood'la tanıştıktan sonra ev içi sahnelerde bir daha köpeği görmeyiz. ta ki baba ve çocuklar eve dönene kadar.
    1 ...
  16. 10.
  17. türkçeye "yasak ilişki" diye çevrilerek ucuzlaştırılmış olsa da izlenebilecek en iyi aşk filmlerinden. çünkü gerçekçi ve "ay çok ayıp" diyemeyeceğiniz kadar da içten.

    bulunduğu kasabaya ve yaşama bir türlü 'fit in' olamayan * meryl streep ve tozlu yolların uzak dağların ardından karizmasıyla kış güneşi gibi beliren clint eastwood. ancak bu aşkın yalnızca clint eastwood karizmasından kaynaklandığını düşünmek, aşk-ı memnu'yu diziden öğrenmek kadar saçma olur. kaldı ki film boyunca başroldeki ablamızın bir kaçış isteği içinde olduğu da görülmektedir. dolayısıyla başrol abimiz bir yandan saf aşkın timsaliyken, bir yandan da aranan kurtarıcı görevi üstlenmektedir.

    spoiler vermeden bitirmek gerekirse; aslen amerikalı olmasına rağmen hiç sahte durmayan italyan aksanlı ingilizcesiyle ve olağanüstü karakter oyunculuğuyla 135 dakika oyunculuk dersi veren meryl streep için izleyiniz hiç olmazsa. pişman olmazsınız.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük