2009 yapımı 115 dakikalık dram/fantastik/gizem filmi, 5.6 imdb ve 6 ödüle sahip filmin senaristi/yönetmeni richard kelly'dir. 16 milyonluk bütçe ile çıktıkları yolda, 15 milyon hasılat elde etmişler. cameron diaz her filmde olduğu gibi, bunda da etkisiz olmayı başarmıştır. Rol kabiliyeti sıfır, sadece görüntü var yetenek yok.
ankara-bursa arasında yaptığım bir otobüs yolculuğu sırasında izleme imkanı bulduğum bir film. başrolde cameron diaz'ı izlemek gayet keyifli. filmi izlerken birden yüzünün yarısı fena halde yanmış bir adam görüyorsunuz ve bu adamın bir aileyi ne hale getirdiğini izliyorsunuz sonunda kadın ölüyor sanırım ve yanık yüzlü adam görevini tamamlamış edasıyla poz veriyor birde itici bir dingil var filmin içinde, bu piç sınıfta kadının ayağıyla dalga geçiyor sonra bir davette kocasının suratına suratına acayip şekilde sırıtıyor işte bu çocuktan biraz tırstım birde adam kütüphane gibi bir yere girince arkasından 3-5 adam gelmiyor mu işte birazda o sahneden tırstım o kadar başka da korkunç bir yanı yok ama gayet güzel zevkli bir film.
nam-ı diğer "kutu". tam olarak türk telekom şebeke bağlantı kutusudur. öyle büyük öyle yüceki yeni binalara taşınan benim gibilerin korkulu rüyası. herşey onun için. bütün çabalar onun için. the box apartmanımıza gelecek ve biz, biz artık telefon ile konuşabileceğiz, internete bağlanabileceğiz. the box. iletişim kurmamızın tek yolu. bul beni.
richard kelly gerçekten de çok acaip bir yönetmen. 3 büyük filmi için de aynı eleştiriyi yapabiliriz; karışık, eksik, tartışılabilir; ama çok zekice.
bu filmde bence harika başlıyor sonra kötü gidiyor ve tam batırmış diyebileceğiniz anda öyle bir final geliyor ki adama bir kez daha hayran oluyorsunuz.
Richard Kelly tarafından hem senaryosu yazılan hem de yönetilen 2009 yılı yapımı oldukça ilginç bir gerilim filmi. 2010 yılında Bilim kurgu fantastik ve korku filmleri akedemisi tarafından iki dalda ödüle aday gösterilmiş ama kazanamamıştır.
cameron diazın yapmacık durduğu film olmuş. konusu, kurgusu senaryosu filan idare eder, boş vaktiniz varsa izleyin. filmde uzun saçlı bi lise öğrencisi var ki çok güzel rol yapmış hacıto. pis pis sırıtışına on puan virdim.
annihilatorın 1994 çıkışlı king of the kill albümünün ilk parçası. jeff waters isimle alakalı olacak vokallerde kutu reverbü kullanmıştır. ayrıca jeff waters albümde davul hariç tüm enstrümanları çalıp üzerine vokalide yapmış olduğundan gaz bir bass gitar introsu bulundurur.
sözleri ;
I am the box, I am a screen
I'm every nightmare, I'm every dream
I am the window over your land
So turn me on, come take my hand
Don't push me
I offer you scandal, I offer a wealth
Of grafuitous violence, hazerdous to your health
I give the vision, of how life should be
I choose your heroes, come follow me
It's just a box, It's just a screen
It's only a nightmare, It's only a dream
We give the vision, of how life should be
We choose our own heroes, come follow me
donnie darko nun yönetmeni richard kelly den mükemmel bir film! bilim-kurgu severler bu filmi kaçırmamalı.
----spoiler----
ilk kısım biraz can sıkıcı olsa da kesinlikle filmin ikinci kısmına zemin hazırlıyor. yavaş yavaş işlenen kurgu filmin sonlarına doğru çözüldükçe insanı hayran bırakıyor. filmde küçük çocuğun performansı ve siyah saçlı gotik ergenin surat ifadesi aklınızda kalacak.
filmde tek kötü şey ise cameron diaz olmuş, mimiklerine hiç gitmeyen bir rolde oynamış, oynayamamış, yakışmamış.
----spoiler---
iyi kötü konuyu bilerek filmi izlemeye başlıyoruz; film sıkıcı ve beklendik başlıyor fakat olaylar devam ettikçe filmin çok enteresan ve değişik olduğunu görüyoruz sonunu çok merak ederek filmi heyecanla izliyoruz ancak sonu hiç te beklendiği gibi bitmiyor bir sürü soru işaretleri ve açık kapılar görüyoruz ve son olarak ta filmin son 30 dakikası çok sıkıcı.
biraz önce izlemeyi bitirdiğim ilginç bir gerilim bilim-kurgu filmi. konusu zaten üstte kısaca yazılmış. film gayet hoş. film bana biraz karmaşık geldi. daha doğrusu açık bırakılmış noktalar mevcut. sonuçlar böyle böyle diyor ama neredeyse hiçbir nedenden bahsetmiyor.
---spoiler---
darko ve norma çifti ellerine geçen bu kutu sebebiyle kararsız kalırlar. ya kutudaki düğmeye basacaklar ve 1 milyon dolar alıp tanımadıkları bir kişinin ölümüne yol açacaklar ya da hayatlarına devam edeceklerdir. aslında kutuyu açtıklarında bunun tahta bir kutu olduğunu görürler. bu kutu olayının gerçek olup olmadığından da emin olamazlar. kadın nasıl olsa tahta boş bir kutu diye düğmeye basar. ama basıldıktan sonra düğme yukarı doğru hareket eder ve gizemli adam steward gelip 1 milyon doları verir ve bunlar da bu olayın kesn olduğunu anlarlar. parayı geri vermeye kalkarlar ama nafile. adam düğmeye bastınız der ve gider. çift paraya evde saklar. sonra çift kısa araştırmalar yapmaya kalkar. ama adam bağlantılarım! çok güçlü diyerek bunları yapmamaları konusunda kendilerini uyarır.
gel zaman git zaman bu adamın bir elçi (ki bu adam bir astronottur ve kendisine yıldırım çarpmıştır. birçok yetenekler kazanmıştır. başka insanların beyinlerini de kontrol edebilmektedir. cıa, fbı, nasa gibi bir çok kurumu da kontrolü altına almıştır) olduğunu ve darko ile norma gibi pek çok çifte bu kutuyu götürüp seçim yapmalarını istediğini ve bunu da yüce bir varlık adına yaptığını anlarız. tabi bu varlığın ne olduğu hiç açıklanmaz. uzaylılarmıdır? yoksa tanrımıdır? ya da başka bir şeymidir? bilemeyiz. bu seçimi yapmalarını istemelerinin sebebi ise insanların (insan neslinin) buna nasıl tepki verecekleri yani hangi ahlaki seçimi yapacaklarını öğrenmektir. yani bu insanlar için bir testtir. böyle bir testi geniş perspektifte hangi amaçla yaptıkları yani yüce varlığın asıl amacını söylemiyor film. söylediyse de ben anlamadım!
neyse işte! böle böle derkene filmin sonuna geliriz. en sonunda bu aileye seçim hakkı tanınır. ya çocukları duyularından yoksun kalacaktır ya da koca darko düğmeye basan eşini yani normayı öldürecektir ve çocuklarının duyuları geri gelecektir. bu seçim bütün deneklerde böyledir ki bu seçim sahnesinde başka bir aile de kutuyu açmış bassak mı basmasak mı diye düşünmektedirler ve düğmeye basarlar. darko ve norma çifti de oğullarının duyularını geri kazanmasını tercih ederler ve ağlaya sızlaya darko normayı vurur. çocukları düzelir. darko polislerce tutuklanır (gerçi bu stewardın adamları da darkoyu polislerden teslim alır.) filmde bu şekilde kötü bir sonla biter.
bence gayet güzel bir film. konu çok marjinal (gerçi sanırım bu konu eskiden orijinal olarak alacakaranlık kuşağı adlı dizide button adlı bölümde işlenmiş. tabi o bölüm 20 dakikalıkmış.) ben daha çok gerilim filmi bekliyordum ama bu film bilim-kurguya kaydı gittikçe. yani uzaylılara kadar falan götüreceklerini beklemiyordum. ayrıca birçok bilinmeyen şey vardı filmde. mesela mars olayları, büyük gücün kim olduğu gibi şeyler. bunlara rağmen izlenmelik bir film. cameron diaz da filmi izlenmelik kılan diğer bir etken.
---spoiler---
son olarak da ilgimi çeken başka bir şey var. mesela bu düğmeye basanlar sürekli olarak kadınlar oluyor. neden böyle olmuş senaryo? ilginç!
Taksim'de bulunan Batu Mutlugil'e ait mekandır. Harleyci abilerin sağlam rockçıların uğrak yeri olmakla birlikte popüler isimlerinde arzı endam eylediği rock bardır. ist Cafe'nin yanındaki Zambak sokakta AKSANAT'ın hemen yanında bulunur. Özellikle cuma geceleri ve haftasonları keyifli saatlerin geçirildiği mekandır.
donnie darko'dan sonra çektiği kıyamet öyküleri ile yergiyi ve övügüyü aynı bünyede toplayan Richard Kelly'nin üçüncü film serüveni. başrolde cameron diaz ve james marsden var.
filmde bir kutu satın alan evli çiftin hikayesi anlatılıyor. satın aldıkları kutunun üzerindeki düğmeye basmaları karşılığında yüklü miktarda para ödenecek fakat düğmeye bastıklarında dünyanın herhangi bir yerinde hiç tanımadıkları insanların ölümüne sebep olacaklar.
kelly'nin öyküsü ile ilgi çeken filminin ne zaman gösterime gireceği ise her zamanki gibi muamma. 2008 diye yazmış imbd. ayrıca imdb'deki board kısmında kıyamet öyküleri'nden daha iyi bir film izlemeyi umuyorum şeklinde geyiklerin döndüğü filmdir.