belki de bu dünyada yapılmış en iyi 10 filmden biridir. aksiyondan ziyade dikkatimi çeken bir adamın dramı ve gerçekçiliğidir. gerçekten muazzam bir hikaye bu şekilde anlatılması sanattır.
aksiyon izlemeyi tercih etmeyenlere, aksiyon filmi vurdulu kırdlı filmler olarak düşünenlere, bu filmlere bakış açısını değiştirecek, farklı bir açı kazandıracak düzeyde güzel bir filmdi.
--spoiler--
bourne polis aracında arkasındaki tetikçi de bizim elemanı kovalıyor. neyse çarpıyor ediyor polis aracı kağıt gibi oluyor. bizim elemanın da bu hareketten birkaç saniye önce yan koltuğa yatıp oradaki emniyet kemerine de yüklendiğini, sonrasında da arabadan topallayarak çıktığını görüyoruz.
--spoiler--
işte burada gülerek ağızdan dökülen lafsa a*ına koduğum terminatörü gene ölmedi oluyor. başlıktaki girdimin son cümlesinin küfür içerikli olmamasını istedim. ondan şimdi bunu yazdım. zira son cümle çok göze çarpıyor, itici oluyor. neyse.
An itibariyle bitirdiğim son yarım saatte aksiyonun bokunu çıkarsada yinede güzel filmdi. Bu arada Matt Damon ilk iki filmde kötü değildi eyvallah ama başkasıda oynayabilirdi benim için vazgeçilmez değildi yani ama bu filmde bildiğin Jason Bourne olmuş hakkiten çok iyidi Matt reis.
--spoiler--
faslı cia ajanı ile bizim bourne reyiz arasındaki dövüş sahnesi ile nefes kesen, sonundaki "bourne'nun cesedi bulunamadı" haberiyle nicky ile beraber sırıtmamıza neden olan serinin en iyi filmi. şu pam landy ve vosen'in ayrı ayrı bourne ile yaptıkları telefon görüşmeleri de ağzımızı açık bıraktırmıştır.
umarım sonunda ölmeyen bourne, nicky ile beraber tekrardan karşımıza çıkar.
--spoiler--
izlemeyenler çok şey kaçırır, güzelliğini ancak size şu şekilde anlatabilirim.
yer izmir, bornova, küçük park.
ev arkadaşına film söyle diyoruz, o da bize bu filmi öneriyor. bak film kötü çıkarsa kiralama ücretini senden alırım diyorum o da kabul ediyor. izliyorum ve istersen ben sana bir film kiralayayım diyorum. o derece güzel. belki kim bilir 3 sefer bitirebilirsiniz bu film serisini.
son sahnesiyle suratta yayvan bir gülümsemeye neden olan film. çok iyiydi ya. ben var ya ben, neyse bir şey demiyorum. devamı gelsin artık.
(bkz: extreme ways)
roman uyarlaması olarak makus kaderine boyun eğmek zorunda;
kitabın tekrarı hem de çoğu yönüyle eksik tekrarı olmak.
nedense roman uyarlamalarından okurken aldığım hazzı alamıyorum.
tek bir istisna söyleyebilirim size;
yüzüklerin efendisi.
sinemanın en arka sıralarında bilet almanızı tavsiye ettiğim filmdir. çok yakın çekmişler filmi en önde oturunca baş dönmesi yapıyo. özellikle perde büyükse baya bi arkadan izleyin derim ben.
Noah Vosen: [in car, on cell phone] Perhaps we can arrange a meet.
Jason Bourne: Where are you now?
Noah Vosen: I'm sitting in my office.
Jason Bourne: I doubt that.
Noah Vosen: Why would you doubt that?
Jason Bourne: If you were in your office right now we'd be having this conversation face-to-face.
Noah Vosen: [arabada, cep telefonu ile] Sanırım bir buluşma ayarlayabiliriz.
Jason Bourne: Şu an neredesin?
Noah Vosen: Ofisimdeyim.
Jason Bourne: Sanmam.
Noah Vosen: Neden sanmayasın?
Jason Bourne: Eğer şu an ofisinde olsaydın, bu konuşmayı yüzyüze yapıyor olurduk.
mükemmel senaryo, mükemmel oyunculuk sergileyen bir robert ludlum kitabı beyaz perde uyarlaması. tek sorun başrol oyuncumuzu fazla rambolaştırmak, filmin bir kısmında çok istedim esmer arkadaşın oyuncumuzu marizlemesini sonra sarı hatunun kurtarmasını ama olmadı. inşallah bir dahaki sefere.