the barz

entry194 galeri5
    44.
  1. bir köşe yazarı gibi tüm yazdıklarını takip ettiğim emek veren yazar. kalemine sağlık dostum.
    3 ...
  2. 43.
  3. 42.
  4. cahillerle yaptığı tartışmaları kaybeden yazar.

    tüm iddialarına/çıkarımlarına üşenmeden cevap verdim. devamında benim yazdıklarımdan vardığın çıkarımlara ulaşmak için elinde done olmadığını söyledim. demek ki bilgi sahibi olmadan benim hakkımda/yazdıklarım hakkında fikir sahibisin. yanlış çıkarımlara varıyorsun bu sana ifade edildiğinde bu çıkarımlara nasıl bir düşünce süzgecinden geçirerek ulaştığını açılayamıyorsun.

    hala "bülent arınç ın ağlamasına tepki" diyorsun "ensest" diyorsun. ne diyeyim okuduğunu anlamaktan acizsin!

    neyse güzel kardeşim gönlün olsun. senin eşeğin önde yürüsün "ağır bir ders verdin bana".
    sen beni güldürdün allah da seni güldürsün.

    edit: son cümlede "ağıt" değil "ağır" olacak yazım yanlışı düzeltildi.
    1 ...
  5. 41.
  6. terbiye sınırları içinde yapılacak her eleştiriye cevap verecek yazardır.

    fatihintakendisinin eleştirilerini yanıtlıyayım. (bkz: the barz/#19062272)

    öncelikle son 25 ile sınırlı kalmana gerek yok. fikir/kanaat belirttiğim, kendimce önemli bulduğum tüm yazılarım burada.
    (bkz: the barz/#18577774)

    1-(#19061925)arkadaşa ikiz kulelerin yıkılması olayını araştırmasını tavsiye ederim. terör bahanesi ile abd nin afganistan'a girmesi için daha iyi bir sebep olamazdı. bakalım biz bu olayı bahane derek neler yapacağız?

    2- 2-(#19059386)bu cümleden mutlu olduğum anlamını nasıl çıkarttın?
    "1665.dün itibarıyla rte istiklal marşının kıtalarını okumuş adı geçen şaşıtmamış yine ağlamıştır!"
    aynı cümleyi "fatihintakendisi akp'yi eleştirdiğim entry'ler sonrası şaşırtmamış beni eleştirmiştir"
    şeklinde yazsaydım beni eleştirmenden mutlu olduğum anlamını mı çıkaracaktın?
    -(#19059386)buradan yapabileceğin çıkarım yalnızca ve yalnızca bülent arınç ın ağlamasına şaşırmamamdır!

    3- -(#19057372) - mit imralı'nın mesajını kandil'e ulaştıracağı haberleri üzerine ironi yapılmıştır. mit in asli görevinin istihbarat toplamak olduğunu mesaj taşımak olmadığını düşünüyorum. ayrıca hakaret nerede?

    4- (#19050710) buradaki başlık/entry akp ye oy vermeyenlerle ilgili. buradan nasıl akp ye oy verenlerle ilgili çıkarım yapıyorsun anlamıyorum!

    5- -(#19050653) bir grup arkadaşın fikirlerine saygı duyduğumu, onlarla gündeme dair yazılarımı paylaştığımı belirttim evet.
    bu arakadaşların görüşleri benim için değerli. peki bunu söylememin kime ne zararı var? buradan nasıl bir yanlış anlama gerçekleştirdin acaba?
    senin de sözlükte mesajlaştığın ya da takip ettiğin yazarlar yok mu?
    (bkz: bursaray/#18202397)
    (bkz: rich man/#18842882)
    (bkz: fatihintakendisi/#18924864)
    görüldüğü üzere senin de kendi grubun var.

    6 -(#19049660)entry me "eğlenceli" diye not düşmüşüm. biraz gülelim istemişim. yoksa zaytung u kaynak gösterecek kadar acemi değilim!

    7- -(#19048811)bugün abdullah öcalan benim için terörist başıdır. bunu da çeşitli yazılarımda ifade etmiş "pazarlıkları" eleştirmiştim.
    buna rağmen bugün apo çıksa ve "allah birdir" dese bu onun "yalan" söylediği anlamına gelmez.
    demem odur ki mesele reha muhtar ı sevip saymam ya da reha muhtarın daha önce yaptıkları değildir.
    orada yapılan reha muhtar ın bir tespiti paylaşmaktır. düşüncemi sorarsan bence haklı tarafları var tespitin.
    af bir demokrasi gereği değildir! son afla hapishaneden çıkanların büyük kısmının aynı suçlardan tekrar hapse girdiği haberleri gazetelere konu olmuştu. demek ki af çözüm değil. fikrimi sorarsan da "affa karşıyım" son aftan sonra suç artış oranlarına da bakabilirsin.

    8- (#18992168) burada milli savunma bakanının görüşü kaynak gösterilerek verilmiş. bu görüşteki eksik nokta eleştirilmiştir.
    bu yazıdan benim "pkk'nın sadece bir örgüt olduğunu zannettiğime" dair çkarıma nasıl vardın merak ediyorum doğrusu?

    9- (#18653614) - öncelikle orada anlatılan "ensest" hikaye değil. son girdiğin hikaye sitelerinden aklında o kategori kalmış olabilir. bu beni ilgilendirmez. ama bana dair bir suçlama yapacaksan kelimeleri doğru kullanacaksın! o yazıda askerlikte kişisel temizliğini bile yapmaktan aciz hatta sapık insanlarla karşılaşılabileceğinden bahsettim. senin de eleştireceğin bu tip insanlardan zerre haz etmediğimi söyledim.

    --------------

    kardeşim ben sana düşman değilim. ama sen yazdıklarımı düşmanca bir tutum içinde okursan yanlış sonuçlara ulaşırsın.

    -------------

    şimdi ben senin bu entry ni alsam (bkz: namaz kılan öcalan imajı/#18127040)
    "6.yalan ve dezenformasyon içeren bir imajdır. " fatihintakendisi başbakan yardımcımız bülent arınç'a "yalancı" diyerek hakaret ediyor desem çok saçma olur değil mi?

    demek ki neymiş?
    - böyle saçma çıkarımlarla bir yere varılmazmış.

    ------------
    ayrıca ben yazdığım yazıların arkasındayım.
    özellikle kaynak belirterek yazıyorum ki (çoğu yazımda) herhangi bir yanlış anlaşılma olmasın!
    eleştirilerimi yaparken de herhangi bir siyasi partiye ya da mensuplarına küfür/hakaret etmiyorum. (zaman zaman ironi yapıyorum ama)
    kendimce doğru bildiğim hususları da eleştirmekten geri durmuyorum.
    4 ...
  7. 40.
  8. evlenmeyecek ve çocuk yapmayacak yazara sürekli kızın olsun da gör qqqqqq diyen bir kişi.

    evlenmeyeceğim kardeş mitozla mı çocuk yapayım?
    2 ...
  9. 39.
  10. benzer/karşıt görüşte olsalar dahi fikirlerine değer verdiği yazarların görüşlerine/eleştirilerine saygı duyan, trolcükleri / bilgisi olmadan yaftalayanları ve sanal dünyada ünlü olmak için her türlü maymunluğu yapanları önemsemeyen yazar.

    geçen de şöyle bir yazı yazmıştım. tam da uydu buraya.

    (bkz: hoca hocayı tekkede it iti dakkada bulur/#19050653)
    4 ...
  11. 38.
  12. onuncu nesil olmasına rağmen, sözlüğe, am göt meme ve nickaltı yalamalığı dörtgeninde seyreden 7,8,9. nesil pek çok yazardan daha fazla katkıda bulunan, daha fazla tuş basan, eklentiler yapan yazar arkadaşımız.

    meyve veren ağaç taşlanır. sen devam et kardeşim.

    ayrıca,
    (bkz: the barz/#18577774)
    girilerini bu şekilde kategorilere ayırması çok hoşuma gitti. keşke "ben" butonuna bu şekilde eklentiler yapılsa, entryler kategorilere ayrılsa.
    3 ...
  13. 37.
  14. gizlieşcinselleri kaale almayan yazar.

    ah be çılgın!
    madem fake bi hesap açıyorsun, kendine kadın süsü veriyorsun bari entry lerinin yarısı futbolla ilgili olmasın!
    inandırıcı ol!
    4 ...
  15. 36.
  16. insanların üstünden prim yapmaya çalışan aciz yazardır, sen millet ile ilgili tespit gireceğine biraz da bilgi içeren entry gir burası sözlük!
    1 ...
  17. 35.
  18. 34.
  19. (bkz: uludağ sözlük ün azgın yazarları/#18743795)

    (bkz: uludağ sözlük ün azgın yazarları/#18730235)

    bence eksik var kardeşim. inançlara saldıran köpekleri yazmayı unutmuşsun.
    0 ...
  20. 33.
  21. sözlüğe gelmesiyle fenomen, kült , diyojen olan bu yazar, bir yazardır.

    gerisi için okuma zahmetine girişmeniz gerektir. bakınız (bkz: the barz)

    çoğumuzun dağınık yazarlığına istinaden o tertipli ve düzenli yazılar yazmıştır.

    eğer ki onun yazılarını okumuyor, eleştirmiyor ve şu yada bu şekilde katılım sağlamıyorsanız,

    korkutmak için değil de yazacağınız ve ayar vermeye çalışacağınız zaman güzel ve ince yazın, o da zevk alsın,

    yoksa o zevk vermesini bilir.
    1 ...
  22. 32.
  23. son kurgu denemesi aşağıda olan yazar.

    --------- Sorumluluk ---------

    Yapmanız gereken şeyleri tereddütsüz yapmanız gereken zamanlar olmuştur. Planlı, detaycı hatta acımasız olmanız gereken... onun da olmuştu.

    Babasız bir yuva, üniversiteyi memleketinden dışarıda okuyan bir abi ve hayata tutunma savaşı veren bir anne. Sırtlanın ağzını sulandıran bir üçlüymüş...

    tutunacak dal arayan bir kızı kendine aşık etmek kolaydır. yeterli zaman, para, tecrübe ve kötü niyet varsa daha kolay...

    Aynanın karşısında saatlerini harcamaya başladığında küçük kardeşinin birine aşık olduğunu anlamıştı. Lise aşkı diye düşünmüştü eski günlerini hatırladığı mütebessim ifadesiyle. Küçüğünün asileşmeye, kendini olduğundan büyük göstermeye çalışmasını gözlemlemesiyle birlikte anlamlandıramadığı ama hissettiği bir çok şeyle zehirlendiğinin farkına vardı. ikna ve doğru yolu gösterme çalışmaları istenilen hızda sonuç vermediğinde yarı dönem tatilinde memleketine giden ağabey için daha radikal önlemler almak gerekti. Çünkü varlığında iyileşmeye başlayan yaraların yokluğunda kaşınacağına emindi.

    Bir kez karar verene kadar birkaç gün çok zor geçti. Saniyeler yıl oldu. Karar verdikten sonra ise gerisi çorap söküğü gibi geldi. Tatil süresince normal davrandı, alelade, sıradan ya da nasıl ifade etmek isterseniz... ilk günler aileyi ziyaret etti. Alışverişe çıktı. Siyah kotunu ve ayakkabısını siyah sweatshirt ve siyah şapka ile tamamladı. iskenderun'daki kuzeninin gece vardiyasında olduğu zamanı öğrendi. Köyüne halasını ziyarete gitti. Klasik aile ziyaretlerindendi yalnız bir farkla. Ziyaret dönüşü çantasında keser vardı!

    Sonraki günler izledi...

    Voleybol hocası olacak çakalın evli olduğunu, çocuğu olduğunu buna rağmen sadece takımındaki değil çevresindeki küçük kızlara karşı da ilgili(!) olduğunu gözlemledi. Mahalleyi, apartmanı inceledi. Orta halli bir mahalleydi. Akşam oldu mu ailelerin evine çekildiği, gece geç saatte dönenlerin birkaç kart zampara ile akşamcılardan ibaret olduğu mahallelerden.

    Cuma günü üniversiteye dönüyorum diyerek annesi ve kız kardeşi ile vedalaştı evinden ayrıldı. Kardeşlik bağıyla bağlı olduğu arkadaşlarından birinde kaldı. Ertesi gün akşama kadar dışarı çıkmadı. Dinlendi. Dinç olması lazımdı...

    Bir cumartesi günüydü. süleyman nazif'in kara bir gün diye nitelendirdiği cumartesilerdendi. Neyse ki acemi hırsızdan daha şanslıydı. ince ince yağmur yağıyordu ama en azından dolunay yoktu. Kendisi de gece gibi karalara bürünmüştü.

    Bekledi... Biliyordu ki çakal mahallenin aşağısındaki kahvehanede takılıyor, gece yarısına doğru eve geliyordu.

    Çakal diğer günlerden daha geç kalmıştı. Beklerken "sen sabret çünkü nasıl olsa zaman sabretmez" sözleri geldi aklına. Bir yanda beklerken diğer yanda planı gözden geçiriyordu. Tek bir şansı olacaktı. Başarılı olursa, hızlı ama dikkat çekmeden uzaklaşacak, iki sokak arkada arkadaşından ödünç aldığı arabaya atlayacak ve durmaksızın iskenderun'a gidecekti. Dışarıdan bıçak almamıştı. Üniversiteli bir bebenin bıçak aldığını hatırlayabilecek kadar güçlü hafızalı bir esnafın oluşturacağı riski göze alamazdı. Zaten var olan bir şeyi kullanırsa soruşturmayı yürütecek polis buradan bir şeye ulaşamazdı. Silahla iş görmek daha garantiydi ama silahı edinmek için bağlantıları yoktu. Ayrıca temin edeceği silah daha önce pis işlerde kullanılmış da olabilirdi. Bu durumda yakalanırsa üzerine başka suçlar da yıkılırdı. Hatta kendi işini görmeden de saçma bir suçtan içeri alınabilirdi. işini keserle görecek, iş bitiminde keseri de yanına alacak, kanıt bırakmayacaktı. Bu iş için kullandığı keseri halasından almıştı. Tabi ki halasının bundan haberi yoktu. Ailesinden kimse o gün adana'da olduğunu bilmiyordu. izmir'e (üniversiteye) beraber gitmek için sözleştikleri arkadaşına biletleri kendi alacağını söylemiş, sonrasında Cuma gününe kendi adına otobüs bileti almış, O bileti izmir'e gidecek arkadaşına vermiş, arkadaşı adına kesilmiş cumartesi günkü izmir biletini de kendi almıştı. Arkadaşına bir işi çıktığını zaten otobüste kimlik kontrolü yapmadıklarını söylemiş, rahat bir yapıda olan arkadaşı fazla sorgulamamıştı.

    Çakal sallana sallana geliyordu. Demlenmişti belli. Bunu görünce istemsizce ve fakat şeytanca gülümsediğini fark etti. O apartmandan içeri girerken kendi de bir yandan hızlı adımlarla apartmana yöneliyor diğer yandan sessizce çantasının fermuarını açıp keseri sapından kavrıyordu. Adamın hemen arkasından seri ama sessiz adımlarla çıktı. Adamın evi 3. Kattaydı. Adam 3. Kata ulaşmadan ve kendisini fark etmeden işi bitirmeliydi. Kalp atışlarının hızlandığını, yüzünün kızardığını, elinin titrediğini fark etti. Yine de vazgeçmedi. O başladığı işi yarım bırakanlardan değildi. ikinci katın ortasına doğru adamla arasındaki mesafeyi kapattığında keseri çantasından çıkarmış ve hamle yapmaya hazır bir halde bekliyordu. Ya herro ya merro diye mırıldandı içinden. Hızını aldı. Sıçradı. Keseri savurdu...

    ...

    Zaman durmuştu sanki. Keser adamın kafatasını delerken çıkardığı kemik sesini duymuştu. Düşüp ses çıkarmasın diye keseri bırakıp adamı tuttu. Duvardan destek alarak ağır ağır yere oturttu. Adamın gözlerinde tuhaf bir ifade vardı. Yaşayıp yaşamadığını da bilmiyordu. Nabzını kontrol etmek aklına gelmedi. Daha sonra bunun önceden planlamadığı için aklına gelmediğini anlayacaktı. Keseri çıkarması lazımdı ama o kadar sert saplamıştı ki çıkaramıyordu. doğrudan çıkaramayınca keseri yerinden oynatmayı denedi. Keser oynadıkça kemik sesini hissediyordu. Tiksindi ama yılmadı. Keseri adamın kafatasından kurtardığında pislik fikirlerinin kaynağı beynini de görüyordu. Kan oradan sızarken bakakaldı. Neyse ki kendini çabuk toparladı. Keseri çantasının içine hazırladığı poşete koydu. Bir yanda hızlı adımlarla ve olabildiğince sessiz olmaya çalışarak merdivenleri inerken diğer yanda çantasının fermuarını kapatıyordu.

    Hayat her zaman adil olmasa da yitirdiklerinizi ikame ettirecek fırsatları önünüze sunar. Bunu apartmanın kapısından dışarı adımını atarken yaşadığı tesadüflerle idrak etti. Adana'nın yağmuru her zamanki gibi birden hızlanmıştı. Merdivenlerden inerken duyduğu uğultunun kendi kurgusu olmadığını yağmurdan olduğunu anlayınca kontrolünü kaybetmediği için sevindi. Bu sevinci bölgenin elektriğinin kesilmesiyle doruğa ulaştı. Yağmuru hep severdi ama bugün bir başka seviyordu. Kahkaha atmamak için kendini zor tutarak hızlı adımlarla apartmandan uzaklaşıyordu. iki sokak ileriye park ettiği arabaya uçarcasına gitmek istiyordu. Ama dikkat çekmemek adına içindeki koşma isteğini dizginliyordu.

    Birkaç dakika içinde arabaya vardı. Çantayı -planladığı gibi- bagaja valizinin yanına yerleştirdi. Arabayı çalıştırdı yola koyuldu. Bir süre gittikten sonra şehirden çıkmadığı halde 80 ile gittiğini gördü. "Aptal" dedi kendi kendine "dikkat çekmemelisin. isteyeceğin en son şey hız nedeniyle polisin seni durdurmasıdır." Tekrar kontrolü eline aldı. Şehirlerarası yola çıkana kadar 50 yi geçmedi. Bir gözü hep hız ibresindeydi.

    Şehirlerarası yola çıktığında bir nebze olsun rahatlamış, hatta refleks olarak radyoyu bile açmıştı. "bir ihtimal daha var. O da ölmek mi dersin" çalıyordu günün anlam ve önemini belirtircesine. Keyifle eşlik etti şarkıya bitiminde radyoyu kapattı. O kadar anlamlı bir şarkıydı ki ondan sonra gelecek şarkıların anın büyüsünü bozmasını istemedi.

    iskenderun'a vardığında bölgedeki demir çelik fabrikalarının birinde gece vardiyasında olan kuzeninin yanına gitti. Binlerce derece sıcakta eriyen metal tam da aradığı şeydi. Kuzeniyle birbirlerine sarıldılar. Kısa bir sohbetten sonra üstünü değiştirmesi gerektiğini söyledi. Çantasının büyük gözünden yedek eşyalarını çıkardı. Çorabına hatta iç çamaşırına kadar üzerindeki herşeyi soyundu. O günden geriye hiç bir şey kalmasın istiyordu. Ayakkabısını ve saatini bile çantanın içine özenle yerleştirdi. Adeta bir seremoniyi gerçekleştiriyordu. Çantasının keseri koyduğu gözüne bakmamaya çalışıyordu. Sanki orası pandora'nın kutusuydu ve açılmamalıydı. Daha sonra kendini bile ürperten bir sakinlikle giyinirken kuzeniyle eskilerde yaptığı bir konuşmayı hatırladı "demir çelik kazanı öyledir ki insan bile düşse sadece cısss sesini duyarsın. Saniyesinde yok olur." Aradığı da tam da buydu... işlediği günah su ile temizlenemezdi. Pisliği ateş ile yok etmek lazımdı. Cehennem ateşiyle...

    Üstünü değiştirdikten sonra elinde günah dolu çanta olduğu halde kuzenine doğru yürürken çantayı birden kaldırdı. Atacağını anlayan kuzeni dur diyemeden çantadan "cıss" sesi gelmişti. Kuzeninin eli havada soran gözlerle bakarken. "Sorma!" dedi. Öyle derin söylemişti ki kuzeni bunu ilahi bir emir kabul etti. Ağzını mühürledi.

    Sarıldılar ayrıldılar.

    Fazla zamanı yoktu. Arabayı arkadaşına teslim edip izmir otobüsüne yetişmeliydi. Planladıkları gibi arkadaşı otogarın çıkış kapısının karşısına gelecekti. otogardaki kameralarda kaydı olması ihtimaline karşın böyle bir buluşma yeri seçmişti. Zamanında yetişti. Anahtar ile ruhsatı arkadaşına teslim etti, valizini alıp vedalaştı. Otogarın çıkış kapısındaki otobüsü durdurdu. Muavinin "neredesin seni bekliyorduk" şeklindeki söylenmelerine rağmen ses etmedi. valizini muavine teslim ettikten sonra şapkasını biraz daha eğdi. Sessizce ve dikkat çekmemeye çalışarak yerine oturdu.

    Ömrünce unutmayacağı bir gün geçirmişti. Pür dikkat kesilmesini sağlayan aşırı adrenalin normal seyrine dönünce derin bir uykuya daldı. Gözünü açtığında Kula'da mola yerindeydi. Tuvaleti gelmişti ama gidemezdi. Yüzü kamera kayıtlarına takılmamalıydı. Çünkü otobüs kayıtlarına göre "dün" izmir'e varmıştı. Dişini sıktı. Kardeşini, ruhunu kirletecek kadar çok seven bir ağabey olarak biraz daha sabretti.

    izmir otogarı gördüğünde hiç bu kadar sevinmemişti. Şapkasını olabildiğince eğdi. Valiz sırasını bekledi. Otobüs firmasının servislerine yönelmedi çünkü orada da kameralar vardı. En alt kattaki dolmuşlara doğru gitti. Bornova'daki Kredi yurtların yurduna vardığında o boktan yer hiç olmadığı kadar güzeldi. Valizini yerleştirmeden ya da çarşafını sermeden pis yatağa atladı. Ne de olsa o leş yatak bile kendi kadar kirli olamazdı.

    Yaptıklarından, sevdikleri için yapabileceklerinden korkarak ama huzurla uykuya daldı...
    3 ...
  24. 31.
  25. 30.
  26. takip ettiğim ender yazarlardan biridir. doğru düzgün entryler girer.
    1 ...
  27. 29.
  28. "perşembe perişanlıktır" (bkz: sözlük yazarlarının tespitleri/#18910536) gibi olağanüstü bir tespiti, analizi, öngörüsü, kültürel birikimi olmadığından "spoiler yazarlığı" olarak nitelendiirilen türde yazılar yazan yazar.

    çok çalışırsam belki bir gün ben de soldier of utopiareformguards gibi über bir yazar olabilirim.
    umudunu kaybetmemek lazım değil mi?

    yine 1 bkz 1 gbkz var. neyse ki bu sefer kendi yazılarıma yönlendirmiyorum.
    5 ...
  29. 28.
  30. son denemesi aşağıda olan yazar

    ------- beni neden sevmedin -------

    o zamanlar anlamamıştım. toydum. sanki sorarsam kendimde eksikliği öğrenecektim. neyi yanlış yapıyordum acaba?

    çıktığı çocuklarla kıyaslıyordum kendimi. evet onlar sporcuydu ama ben onların sporcu olduğu takımın kaptanıydım. onlar derslerinde iyiyse ben okulun derece öğrencisiydim. onlar yakışıklıysa ben de hiç fena sayılmazdım.

    ayrıca ben espriliydim. ben espri yapardım "o" gülerdi. öyle güzel gülerdi ki içim erirdi. güldükçe gözleri kısılırdı görünmezdi. ama ben bilirdim ki o gözler bir yerlerden bana bakıyor. ışıl ışıl parlayarak.

    bana güvenirdi. bilirdi ki ben onun için gözümü karartırım. ondan rahatsız eden biri oldu mu bana söylerdi. o süt çocuğu erkek arkadaşlarına söylemez bana söylerdi. ben de gider önce rahatsızlık veren kişiyle konuşurdum. bu konuşma işe yaramayacak olsa ikinci de dövmeye/dayak yemeye gideceğimi anlarlardı. ikinci konuşmaya gerek kalmazdı...

    dertlerini benimle paylaşırdı. öğüt verdiğim zaman dinlerdi. ailesi de beni çok sevmişti. hatta annesi komşularına "müstakbel damadım" diye tanıştırırdı. en sevdiğim yemekleri yapar beni ağır misafir olarak eve çağırırdı. gururum okşanırdı... ailesinde herkes beni çok sevdi. bir tek o hariç. aslında o da çok sevdi ama benim istediğim gibi değil. benim onu sevdiğim gibi değil...

    sonra anladım, bu sorunun ona niçin aşıksın sorusu kadar saçma olduğunu. beni neden sevmedin sorusuna cevap verilemeyeceğini. ne cevap verilse beni tatmin etmeyeceğini. ne zaman benim için herşeyi yapacak kızlar beni sevmeye başladı ama ben onları sevmedim, istesem de sevemedim. o zaman anladım. kendimi sordum onu neden sevemiyorsun diye o zaman anladım.

    sormamak lazımmış. düşünmemek lazımmış. sevmek hele hele o yaşlarda sevmek bir anmış. o an kaçarsa ne kadar didinirsen didin kendini sevdiremezmişsin.

    daha da acısı didinerek elde ettiğin kız senden fazla didinen ya da senin verebileceklerinden fazlasını verecek birini bulduğu anda kolayca satarmış. allah'tan bunu görerek anladım. yaşayarak anlamadım. yoksa dayanamazdım.
    3 ...
  31. 27.
  32. son denemesi aşağıda olan yazar.

    ilk aşık olduğu kişiden (babası) ihanetin ne olduğunu öğrenene kadar çocuktur. Bu ihanet babanın başka bir kadına gitmesi, anne öldükten sonra başka bir kadınla evlenmesi, başlık parası için kızını satması ya da ölmesi olabilir. Sonrasında istemeye istemeye büyür. Sancılı bir büyümedir bu. Büyüdüğünü göstermek, belki de yaptığı hatalarla babasının canını acıtmak adına ısrarla hatalar yapar. Nasıl olsa en çok güvendiği kişiden hayatının kazığını yemiştir. Daha kötü ne olabilir ki? şeklinde düşünür. Ama yanılır... Daha yaşanacak çok şey yapılacak çok hata varken boyundan büyük laflar etmemek gerektiğini düşe kalka öğrenecektir.

    Soğukta yalın ayak dolaşmanın hasta edeceğine ne kadar eminse piçlerle takılmanın piçlikten başka bir şey getirmeyeceğine o kadar emindir. Buna rağmen masumiyetini yitirmekten çekinmez. Sobaya yaklaşan bebek gibidir. Ne "dur"dan anlar ne de "cıs"tan. Yanana kadar durmayacak, durduğunda geç olacaktır. Aslında kaybedilmiş bir şey yoktur. Nasıl ki erkeklerin istediği yere sokma hakkı varsa onun da istediğini içine alma hakkı vardır. Yalnız, bu açıklama kendini bile tatmin etmez. Yine de arayıştan çekinmez. Babanın kokusunu başka tende aramaktan yılmaz. Ondan gördüğü şefkati başkasının ilgisiyle ikame etmekten çekinmez. Her seferinde kullanıldığını hissetse de "belki" demekten vazgeçmez.

    "Piç" bir yanılsamadır. Herkes kendi piçinde yitirdiklerinin kötü bir kopyasını görür. Buna aldanır... aslını yaşatan kopya yıllar geçse de unutulmaz. Daha da beteri kopyanın kötü tarafları da hafızaya nakış gibi ince ince işlenmiştir. Bu nedenle ondan sonra gelecekler ondan kat be kat iyi olsalar dahi kalıcı olamazlar. Kalıcı olmak için kötü yanlarının da daha karanlık olması gerekir. Ancak bu kadar iyi ve bu kadar kötüyü bünyelerinde barındıranlar yalnızca "hasta"lardır. Ve onlar fırtına gibidir. geçer giderler ama neden oldukları yıkıntılar yıllarca onarılmaz.

    Bir süre sonra, kız çocuğu büyümüş olduğunun farkına varır.

    Dışarıdan bakıldığında çok güçlüdür öyle güçlü ki kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. En ölümcül hatayı işleyenler ona herhangi bir konuda yardım etmek isteyenlerdir. Kimseye ihtiyacı olmadığını kendine her ispatladığında hissettiği yalnızca gurur değildir. Kesif bir eziklik de vardır. ihtiyacı olduğunda kimseye sığınamayacak kadar güçlü olmanın neden olduğu eziklik...

    Bazılarının ömürde yaşayamadığı kadar çok şeyi ömürle karşılaştırıldığında kısa denilebilecek bir zamanda yaşayan kız çocuğu artık olgunlaşmıştır. Ancak zamansız olgunlaşan her meyve gibi yalnızca ve yalnızca çürümeye mahkumdur...
    4 ...
  33. 26.
  34. 25.
  35. kendi nick altını kendi dolduran nesildaş yazar. *
    1 ...
  36. 24.
  37. kimsenin umruna takmadığı yazar.

    tamam kardeş, senim hatrına amlı götlü başlık açmayalım. (bkz: bsg)
    0 ...
  38. 23.
  39. bakire/laik/izmirli kadın türü başlıklardan bıkmış yazardır. bunları gördükçe sinirlenmekte ve kendince tepkisi ortaya koymaktadır.

    özel mesajdan sormuştun cevap vermiştim ama buraya yazınca buradan da cevap vermem gerekti.

    ------------

    rahatsız oluyoruz bu tür başlıklardan.
    belki bir grup genç eğleniyorsunuz ama bizi irrite ediyor.
    bu konuya çok daldım ama sizlerle uğraşmaktan başka yazı yazamıyorum.

    ve evet her seferinde kendi yazılarımı kaynak göstermek hoş değil ama bu konuyla ilgili mücadele ettiğimi göstermek istiyorum.

    sana yazdıklarım şahsi değil. bu tür yoz bir eğlence anlayışına karşıyım.

    -----------

    (bkz: uludağ sözlük ün azgın yazarları/#18730235)
    (bkz: sözlüklerin sarmaşığı/#18462486)

    (bkz: kindar nesil/#18754793)
    (bkz: uludağ sözlük atatürk ü karalama timi)
    (bkz: hayata at gözlükleriyle bakan yazarlar/#18621415)
    (bkz: kocasını aldatan kapalı kadın/#18669092)

    (bkz: nerede o eski troller/#18750977)
    (bkz: eski trolleri isteyip yenisine izin vermemek/#18817122)
    (bkz: troll ile otobüs yolculuğu/#18829267)

    bunlara bakınca bayağı bir yazı yazmışım çakma trollerle ilgili.

    sizler sıçmaya devam ettikçe ben de tepkimi koymaya devam edeceğim.
    1 ...
  40. 22.
  41. muhteşem yazar!

    yazmayayım yazmayayım diyorum ama nereye kadar. her trollü entrysinde şu yazıları gündeme getiriyor. o yüzden muhteşem dedik.

    şimdi biz yazılan entryleri görüyoruz, yani sen yüzlerce defa aynı entryni yazınca muhteşem yazar olduğunu sanıyorsun değil mi.

    (#18831099)
    (#18829591)
    (#18829519)
    (#18829267)
    (#18826761)
    (#18821226)
    (#18817122)

    yeter gayri, ben aramaktan yoruldum.
    1 ...
  42. 21.
  43. benimde annemden akdeniz anemisi taşıyıcısı olmam son hikayesinde başıma gelebilecek bir şeyi bana tekrardan hatırlattı. çok kötü bir durum, başıma gelmesinden çok korkuyorum böyle bir kurgunun.
    0 ...
  44. 20.
  45. sözlüğün başarılı kalemlerindendir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük