Oscar wilde'ın hayatının bir bölümünü geçirdiği zindanda idam edilen bir mahkum için yazdığı uzun şiiri.
(bizim edebiyatımızda balad türü olmadığı için çeviride balad türüne ait özellikler de yok. Bu nedenle uzun şiir ya da manzum öykü ifadelerini kullanabiliriz.)
Kitap altıkırkbeş yayınları tarafından basılmış ve Özdemir asaf tarfından çevrilmiş. (asaf, baladı orijinal dilinde okuyacak düzeyde ingilizce bilmediğinden metni, Fransızcası üzerinden orjinalini de sözcük sözcük takip ederek çevirmiş. Yıldız moran )
Kitabın ilk baskısı 1968 yılında yuvarlak masa yayınları tarafından yapılmış, sonraki baskı ise mart 1996'da altıkırbeş yayınları tarafından yapılmış.
Kitaba eklenen fotoğraf ve çizimlerin yanında albert camus'nün yazdığı hapisteki sanatçı incelemesi, olayın öyküsü adlı kısa yazı, baladı n öyküsü, baladı n ötesinin öyküsü ve Özdemir asaf ın çevirisi üzerine, başlıklı bölümler son derece açıklayıcı.
Kitaptan:
Kırmızı ceketini giyemiyordu artık,
Çünkü şarap kırmızı ve kırmızıydı kan da,
Ellerine de şarap, bir de kan bulaşmışdı
Ölünün başucunda onu bulduklarında,
Sevdiği kadıncağız, sevgilisiydi ölen,
Öldürmüşdü kadını vurarak yatağında. (25. sayfa)
oxford örencisi olan "lord alfred douglas" ile "ahlak disi iliskiye girmesi" suclamasiyla iki yil hapis cezasına carptirilan oscar wilde in, hapishanede tanistigi; "sevdigi insani oldurmek" sucundan idam edilen bir mahkuma ithaf ederek yazdigi siir kitabi... ayni zamanda yazarin son eseridir...
kitaptan bir kac satir:
"kabil in habil i öldürdügü
günden beri hic dinmedi acilar.
cünkü insanlarin insanlar icin
koymus oldugu tum yasalar;
tipki adaletsiz bir kalbur gibi
taneyi eleyip samani tutar."
....................
"kulak verin bu sözlerime iyice,
herkes öldürebilir sevdiğini.
kimi bir bakışıyla yapar bunu,
kimileri dalkavukça sözlerle.
korkaklar bir öpücükle ölüdür;
yürekliler kılıç darbeleriyle. "
reading zindani balladi. ozdemir asaf turkceye cevirmistir. ama oscar wilde'in orjinal eserinin okunmasi tavsiye olunur. ne demis ustad? he who lives more lives than one, more deaths that one must die.
mahkumiyeti sırasında, eşini öldüren kraliyet muhafız alayı süvarisi charles thomas wooldridge'in idamına tanık olan harika insan oscar wilde tarafından kaleme alınmış eserdir.
654 dizelik bu baladta oscar wilde, şiddeti, dehşeti, korkuyu, açlığı, yanlızlığı, dayanışmayı ve hapishane gerçeğini dile getirmiştir.
not: en fazla 45 dakikanızı alacak olan bu eseri okumanızı tavsiye ederim!
kırmızı ceketini giymiyordu artık
çünkü şarap kırmızı ve kırmızıydı kan da,
ellerine de şarap, bir de kan bulaşmıştı,
ölünün başucunda onu bulduklarında.
sevdiği kadıncağız, sevgilisi idi ölen,
öldürmüştü kadını vurarak yatağında.
(...)
kemanların sesi ile dans etmek tatlı,
aşk ve yaşam birlikte yeşerdiği zamanlar:
fülüt, latva sesleri arasında dans etmek
ne kadar da güzeldir, insan binde bir tadar:
ama tatlı olmuyor böyle 'kaçamaklısı',
'titrek adımlı danslar'!
(...)
o, yatmış, rüya gören biri gibi, uzanmış,
sanki hoş bir kırlıkta serilmiş uyuyordu,
gözcüler kolluyordu onu bu uykusunda,
hemen hepsi şaşırmış:
nasıl bu kadar tatlı uyuyabiliyordu,
ölümün kapısında!
(...)
sonunda görür oldum, gölgeli demirlerin,
kurşunlardan örülmüş kafesleri andıran,
kireçli duvarıma çarpan gölgelerini
döşeğimin yanından,
anladım ki 'dünyanın bir yerinde o sabah
tanrı'nın korkunç günü başladı' kırmızıdan.
(...)
ve onu öylesine sarsan bütün acılar
acı haykırışında,
o sonsuz pişmanlığı, döktüğü kanlı terler,
'kimseler bilmez bunu benim bildiğim kadar:'
bir yaşamdan fazla bir yaşamla yaşayanlar
'ölürler bir-den fazla.'
(...)
ve ben hiç görmemiştim bu kadar dertli adam.
böyle dalmış gözleri,
küçük mavi örtüye,
zindandaki bizlerin gökyüzü dedikleri,
o mutlulukla geçen, süzülen bulutlara,
o tüm özgürlükleri.
(...)
kireç, bir an durmadan
eti yer, kemiği yer
kemiği geceleyin,
gündüzleri eti yer,
bir eti, bir kemiği
'ama her an yüreği'
(...)
ama ne süt beyazı gül ve ne de kırmızısı
tutuklular evine yerleşip açabilir;
çakıl,kırıklar, bir sürü taş parçası,
orada yanlız bunlar bize verilmiştir.
bilinir ki çiçekler, bir çiçek koklaması
'düz bir insanda bile -umutsuzluk- giderir.'
(...)
ne şarap kırmızısı, nede beyaz bir gülün,
yaprakları düşecek,
o toprakla kum tümsek
tiksinç duvar dibinde,
oradan geçenlere
'tanrının oğlu öldü sizin için' diyecek.
(...)
huzur içinde yata şimdi --o mutsuz adam-
huzur içindedir o, yada olmak üzeredir.
onu çılgın kılacak birşey yoktur orda.
orada gündüzleri yoktur korkudan eser,
o yatmaktadır artık ışıksız bir toprakta,
'ne güneş doğar ona, ne ayışığı düşer'
(...)
papaz dua etmedi,
şerefsiz mezarının önünde diz çökmedi:
kutsamadı meazrı isa'nın işareti,
'oysa ki o işaret -günahkarlar- içindi!'
oysa ki bu adamda onlardan birisiydi.
've isa'da onları kurtarmaya inmişti.'
(...)
önce parmaklıklarla bozup güzel ayı
sonra da saklıyorlar güneşi insanlardan:
iyice örtmek için o -cehennemlerini-
çünkü onun içinde öyle şeyler olur ki,
'ne tanrının oğlu, ne de bir insanoğlu
göremesin içini'
(...)
ve kırılan her yürek,
hücre yada avluda
o kırık kutudur ki bağışlanmış severek,
nesi varsa tanrıya,
cüzzamlılarım bile kirli yuvalarında
o esmiştir değerli bir sümbül kokusuyla.
'Ah! mutludur onlar ki kırılabilir kalbi
af katına ererler!
hem insan başka türlü yolunu nasıl bulur,
ve günahlarından nasıl ruhunu çekip siler?
kırılmış yüreklerden başka nasıl, nereden
efendimiz isanın ruhuna süzülüp girer?'
(...)
o da kan gözyaşıyla elini temizledi.
çeliği tutmuş olan;
'çünkü yanlız ve ancak kanı kan temizlerdi
yanlız gözyaşlarıydı yaralarını saran'
ve taa kabilden gelen o kırmızı lekeydi
isanın kar beyazı, isada ap pak olan.
(...)
isa çağrısına dek, ölülerin orada,
o, sessiz yatacaktır:
-hiçbir gerek yok artık aptalca gözyaşında-
ve onun için sızlanmak artık boşunadır.
-sevdiği bir kadını öldürmüştü bu adam,
bu yüzden asılmıştır.-
'ama herkes gene de sevdiğini öldürür
bu böylece biline,
kimi bunu yüklü bakışlarıyla yapar,
kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
'''''korkak olan, bir öpücükle'''''
yüreklisi kılıçla, bir kılıçla öldürür. ***