buraya ''sıkıcıydı, uzundu'' gibi çiğ entry giren ergen yazarları dikkate almadan izleyin dediğim film.
uzun zamandır bir film için entry girmemiştim, bu filmi az önce izledim ve hemen kendimi sözlükte buldum.
spoiler vermicem ama tam bir psikolojik gerilim filmi diyebilirim, insan; e hadi artık vur şunları diye kendini yeyip bitiriyo arkadaşlar, filmi izleyin ne demek istediğimi anlarsınız.
2007 yapımı 160 dakikalık biyografi/suç/dram kategorili, andrew dominik'in yönettiği, roger deakins sayesinde sinematografisinin muazzam olduğu(oscar adaylığı ile yetindi malesef) nick cave bezeli soundtrack'leri ile muhteşem bir film. Görsellik/müzikler/oyunculuk enfes, süresinin uzunluğu gram sıkmaz. Kesinlikle arşivlik ve özellikle alt yazılı izlenmeli. 2 oscar adayı/25 ödüllü filmin imdb notu 7.5 https://galeri.uludagsozluk.com/r/1342806/+
Baş rollerinde; brad pitt, casey affleck, sam rockwell ve jeremy renner yer alıyor.
--spoiler--
Casey'in performansı mü-kem-mel! zaten robert ford karakteri ile 2008 de oscar'a aday olmuştu. casey, 19 yaşlı robert ford'u 32 yaşında iken canlandırmıştır. önce robert karakteri için jeremy renner düşünülmüştü ama yaşlı göründüğü için rol casey'ye verildi.
robert Bir an ezikliğin zirvesine çıkarken, bir anda sinsi aynı zamanda korkak olabiliyor ve tüm bunları sadece gözleri ile yapıyor https://galeri.uludagsozluk.com/r/1342813/+
Göründüğü her sahne harika ama özellikle 3 tanesi müthiş.
1. Topluca yemek yedikleri ve robert'in jesse ile olan benzerliklerini saydığı sahne. Jesse'e öyle hayranlıkla bakıp anlatıyordu ki! Sen 1.75 boyundasın ben de, gözlerin mavi, benim de.. devam ettikçe gülümsüyor gözlerini kaçırıp utanmaya başlıyor, sonra jesse küçük bir hikaye anlatıyor. O anda robert'in yüzünün değişmesi ve sinirlenerek jesse ile konuşması çok iyiydi.
2. Robert'in jesse'in evinde yalnız kalma sahnesi. Onun bardağından su içmesi, gömleğini giyip yatağına uzanması, göğsündeki kurşun yaralarını hissetmeye çalışması, parmağını bükmesi..https://galeri.uludagsozluk.com/r/1342821/+
akabinde pencereden içeri dolan güneş ışığında robert'in gözlerinin parlama anı muazzam! Burda Görüntü yönetmenine tekrar değinmem gerekiyor, çekim açıları fevkalade.
3. Jesse'in her şeyi bildiğini anladığı an. O korku anı, sandalyeye oturuşu, sesinin içine kaçması, jesse'e bakışları anlatılamaz..https://galeri.uludagsozluk.com/r/1342814/+
Bir de bonus olarak gece aynı odada kaldıkları ve robertin kalkıp silahı almaya çalıştığı sahne var! Casey'nin ne denli şahane oyuncu olduğunu görmek için sadece ordaki yüz ifadesinin görülmesi yeter. Adam oynamıyor yaşıyor ve her sahnede kendini aşıyor, sırf bu yüzden aşık oldum ona..
Brad pek sevdiğim bir oyuncu değil fakat jesse olarak şahane performans sergilemiş. Nerdeyse izlemediğim filmi kalmadı, bu yüzden rahatlıkla en harika performansının bu olduğunu söyleyebilirim. Robert'in başını okşadıktan sonra boğazına bıçak dayadığı ve bağırarak konuştuğu sahne çok etkileyici. Mimikleri, değişen ses tonu ve bakışları, sonrasında attığı kahkaha falan on numara. O sahneyi ne zaman izlesem "oha lan" tepkisi veriyorum. Vurulma sahnesindeki doğallıktan bahsetmiyorum bile..https://galeri.uludagsozluk.com/r/1342818/+
--spoiler--
Uzun zamandır hakkında yazmak istiyordum, zira yazmadan rahat edemem. Izleyin izletin, durağan ilerlemesine ve 160 dakika olmasına da aldırmayın. Şahsen, "Sıkıcı yea" diyenlerin ağzına terlikle vuruyorum.
Western filmi bekleyenlerde yüksek oranda hayal kırıklığı bırakmış bir film. Keza dramı bu derecesine her sahnesinde hissettiren, çaresizliğin kahkahalar içinde kaybolduğu, en güçlü anın belki de en zayıf anındır diyebilen, sorgulatan, düşündüren bir film.
Oyunculuk garip bir meslek!
Bu konuda düşüncem her zaman sabittir aslında. Bir oyuncu ne kadar iyi o role bürünmüşse, o rolü ne kadar iyi oynuyorsa ya çok iyi bir oyuncu ya da o rolde ona ait bir şeyler var. Kendini bulduğu, belki kendinin dahi bilmediği şeyler.
Bu konuda brad pitt iyi bir oyuncu olabilir lakin mimiklerinde, gözlerinin her doluşunda o hüznü bize hissettirdiği sahneler var. casey affleck, robert ford'u yeniden hayata döndürmüş diyebiliriz. 19 yaşında birinin gel gitlerini, dengesiz ve kendini kabul ettirme, ispat etme ruh halini bize çok iyi yansıtıyor.
Robert Ford rolüyle ruhunun derinliklerinden aslında bize bir mesaj veriyor. Her insanın bir dönem kendini kabul ettirme dönemleri vardır. Bu kimi zaman anne baba, arkadaş, örnek aldığın x bireyi, ya da bir sevgili vs.
Hayranlık ile takıntılı olmak arasındaki ince çizginin sınırlarını belirliyor kimi zaman.
Filmin ilk sahnesinden itibaren anlatım yolunu seçerek biraz belgesel biraz da görüntünün sözlerle ahengini hissettiriyor. Jesse james'i kısaca tasvir eden girişiyle jesse'yi yavaşça aklımıza kazıyor.
Robert Ford'un önce frank james'e kendini kabul ettirme çabası, olumsuz yanıta rağmen jesse ile bu ısrarını sürdürmesi kendini ispatlamak için hayran olduğu kişilerle birlikte olabilmek için çabasını gösteriyor.
Aslında bize ilk sahnede Robert'a dair sinyaller veriyor, kendisini yüksekte gören, aslında olduğu kişiden çok farklı olduğunu söyleyen ve hırsı için neler yapabileceğinin ip uçlarını bizlere veriyor.
Başarısız bir tren soygunu girişiminden sonra iki kardeşin yollarının ayrılması ve frank'in jesse'ye son defa bakması, onu son defa görmesi ve büründüğü ruh hali hüznü litrelerce enjekte ediyor damarlarımıza.
Jesse'nin bahçede frank giderken oturuşunu düzeltmesi ben hala güçlüyüm izlenimi vermeye çalıştığını söyleyebiliriz.
Jesse o andan itibaren aslında yalnızlığı hissederek paranoyaklık ve güvensizliğin temellerini atıyor. Çevresindeki insanların dürüst olmaması, abisinin onu dengesizlikleri ve değişen ruh hali yüzünden bırakıp gitmesi jesse'yi tamamen farklı bir kişi olarak gösteriyor bize.
Filmin en çarpıcı bir diğer sahnesi buz tutmuş gölün üzerinde jesse'nin aslında yalnızlığın ve çaresizliğin dibe vuruşunu intihar girişimiyle anlatıyor.
aslında jesse'nin bu tavrı ölümü çoktan kabullendiğini bir göstergesi lakin yine de final sahnesinde jesse'nin kendini öldürmelerine göz yumması tamamen senaryolaştırmanın ürünü olduğunu düşünüyorum. Kim bilir belki de bezginliğin açığa çıkmasıdır.
Atına sarılıp ağlayan bir kovboy ne kadar kulağa ilginç gelse de yorulmuşluğun ve pişmanlığın, çaresizliğin jesse'ye tekrar hatırlatıldığı bir sahne olmuştur.
Robert Ford'un verebileceği zararı tahmin edebilen ama ne yapacağını kestiremeyen jesse onu yakınında tutmaya karar verdiği an aslında onun ya da kendisinin ölüm fermanını imzalamıştır.
Filmin arasına serpiştirlen sahte gülüşler aslında insanların taktığı maskeyi simgeliyor. 3 maymunu oynarken role iyi bürünüp kendinden bir şey katan sahneler.
jesse'nin her şeyi bildiği halde onların dürüst davranmasını beklemesi aslında hala birilerine güvenebilme hissini aşılıyor bize. Ne yazık ki bu davranışı çabadan öteye gitmiyor.
Jesse'nin robert ford'a silah hediye ettiği sahne ölümü kabullenişinin, buna rağmen robert'la kedinin fareyle oynaması gibi oynayan jesse'nin bir gün verdiği silahın kendisine doğrultulacağını bilmesi intiharın bir başka çeşidir diyebiliriz.
Jesse james'in ölüm sahnesi film için, oyunculuk adına zirve olmuştur. Robert'ın abisinin dostuyla kardeşi arasında kalması, robert'ın başarısız çabalarından sonra jesse'yi öldürmek için eline bir fırsatın geçmesi ve jesse'nin kendi ölümünü istediği şekil ve zamanda belirlemesi. Kısaca intiharı.
Robert Ford karakteri jesse james'in ölümünden sonra olgunlaşması ve pişmanlığı her anında yaşaması, onu aşkışlayacaklarını düşünmesi ve hayatl kırıklığı.
Gençken öngörüsünün olmadığı için yaşanacakları tahmin edemediğini söylediği sahne duyduğu pişmanlığın tasviriydi adeta.
Film müziklerine gelecek olursak bu kadar hüznü, aksiyonu hissettiren en önemli araçlardan biriydi. Müziklerin sahnelere tam olarak oturtulması ve ehr sahnenin o duygusunu bize hissettirmesinde önemli etken olması nick cave'e hakkını vermemiz gerektiğini düşündürüyor.
Bar sahnesinde gitarıyla oyuncu olarak da katkı yapmış son zamanların en önemli soundtracklerine imza atan adam.
Sonuç olarak güzel izlenmeye ve arşiv yapmaya değer bir film.
The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford
harika bir filmdir. aynı şekilde oyuncularda çok başarılıdır. brad pitt e bir şey demeye gerek yok zaten. her zamanki gibi usta oyunculuğu ile filmi bir adım öteye taşımış.
ahh bu film. izlerken böylesine ruhuma ızdırap çektiren inanılmaz film ve harika oyunculuklar. jesse, asla böyle bir adam olmak istemeyeceğim bir karakter. suç ve ceza romanından sonra en büyük çözümleme. raskolnikov nasıl ki sizi karanlık bir kabusun kuytusunda kıstırıp bıçağı gırtlağınıza dayayıp sizi çaresiz bırakıyorsa jesse de öylesine tehditkar ama yine o da rodian kadar tükenmiş. bu film de suç ve ceza kadar somut ve yaşayan bir heyuladır. çarliyi sorguya çekerken sanki olduğum yerde ben bütün içimdeki pişmanlıkları ve işlediğim suçları sayıştırdım. ed miller ı önüne kattığı sahne de aslında hayatın dayattığı tüm zorbakları hatırladım ve kin doldum. finali ise acımasız ama hakedilmiş bir tükeniş. izlediğim hiçbir filmde karakterlerin bu denli baskısına mağruz kalmadım. çünkü gerçek kadar baskındılar. sanırım bu filme böylesine duygusal taraf oluşum bu yüzden. tavsiye etiiğim film ötesidir kendisi...
dehşetle izlediğim filmdir efenim karakter analizleri kişisel çatışmalar ve daha nicesi bana uzun zamandır güzel bir film izlemediği hatırlattı ayrıca müziklerin dehşet olduğunu söylemeden geçemicem ve tabiki cassey affleck'in şahane oyunculuğunu da eklemek gerekir. film ağır durgun sularda işleyen düşündüren filmdir.
müzikleri apayrı bir başlıkta incelenmesi gereken, brad pitt'in oyunculuğuna ve duruşuna, yüzüne, gözüne her bir yerine yine hayran kalınan, uzun ama asla sıkmayan harika film.
bence, bir tek karakterin*birçok derin psikolojik hissiyatı, bir film boyunca izleyiciye aktarabilmesi, bu filmi eşsiz kılmıştır. ayrıca; casey affleck'in performansı da fena değildir. "baba bi ekşın film koy da izleyelim" diyenler olursa bu filmi koymayın derim.
casey affleck performansı ve brad hatrına izlenilen ama bu kadar boktan olması beklenmeyen film. lan yazmamışsınız da izlemeyin sıkar gece gece diye. güzelim filmleri yedik bunun yüzünden.
başrollerinde brad pitt, casey affleck ve mary-louise parkerin yeraldığı 2007 yapımı film.
adını duyduğumuz zaman ister istemez "ucuz bir film gibi, başından sonu belli." filen diyebilmekteyiz efendim. ama esasında olayı buna indirgememek lazım. zira bu önyargı, bu harika filmi kaçırmakla sonuçlanabilir.
160 dk kadar biraz ağır ilerleyen bir film. bu sebeple eleştiriler alması normal. hele bir de brad pitt var ekşın var diye izlenirse sıkılmamak elde olmaz heralde. bu da 2.önyargıyı çürütme çalışmasıydı.
brad pitt ve casey affleck bu filmde zirve yapmış denilebilir. karakterlerle öyle bütünleşiyorlar ki, bir zaman sonra onlar gibi hissetmeye başlıyorsunuz kendinizi. jesse james kadar nefret dolu ya da robert kadar loser oluyorsunuz.
ha müziklerini es geçmek olmaz. nick cave ve warren ellis imzalı harika bir müzik şöleni sunuyor film.
--------------spoiler------------------
filme getireceğim tek eleştiri, jesse james in gözlerindeki rahatsızlıktan dolayı gözlerini normal bir insandan daha çok kırptığı söyleniyor başta. çok dikkat ettim, jesse james ten daha çok göz kırptığıma kanaat getirdim.
----------------------------------------
uzun lafın kısaltılmış hali, bu film izlenmeli. gerçekten güzel çünkü.
jesse james adamlarını tek tek öldürmekten ziyade onları cezalandırmayı seçip fani hayattaki nefeslerine son verir. çünkü kurallara karşı gelmiş hatta hayatlarını adadıkları kişinin arkasından iş yapmaya kalkışmışlardır. bu işleri planlarken dahi rahatsızlık duydukları halde dönekliğe devam etmeyi tercih edip zevk almaya çalışmışlardır. lakin bu zevk ten daha çok tüm benlikleriyle hissetikleri korkuya sebep olur. sonlerının ölüm olacağını -jesse james i arkadan vurma, yakalatma gibi niteliksiz düşüncelere girdiklerinde- kendileri de biliyorlardı. yazık ki buna engel olabilme erdemine erişecek kişilikte değillerdi.
--spoiler--
jesse james öldürülmek istendiğini anladığında kendi içerisindeki tutarsıkları sebebiyle sonunun böyle olması gerektiğine inanmış ve yenilgiyi(kazanmayı) tercih etmiş olabilir. yani bunu hakettiğini düşündüğüne inanıyorum. yoksa her ikisini de pek tabi haklayabilirdi. arkasından vuruluyor olmayı tercih eder çünkü bu, onu vuranların değersizliğinin daha iyi ifadesidir.
jesse nin adamları, korktukları ve karşı gelemeyeceklerini bildikleri için ölmüştür. ama jesse, sonunun böyle olması gerektiğine inandığı için öldürülmüştür.ben bu kanaatteyim.
--spoiler--
bu bana biraz da jack london ın cinayet şirketi adlı romanını hatırlattı. kurallar her zaman geçerlidir her ne olursa olsun!
--spoiler--
ayrıca robert ford un açısından bakacak olursak aşık olduğu, idol olarak neredeyse taptığı jesse james in kendisini öldürmesinden çok o nun eşsiz gücünden korkmuş ve kendisine yenik düşmüştür. her ne kadar bu yenilgiden çok sonra pişmalık duysa da.
--spoiler--
bu nedir biliyor musunuz? sonunu düşünmemek dolayısıyla öngörüsüz olmak, gerçeklere tek taraftan bakıp kahraman olacağını sanmaktır. kısacası ahmak olmaktır.
kim bilir belki de ahlak böyle oluşmuş ve oturmuştur. neden, çünkü halk tüm işkence ve yaptığı hırsızlıklara rağmen jesse james i kahraman ilan etmiştir. belki kahraman olmasının ardında dürüstlüğüne yenik düşmesi yatıyordur. fazla abartmış olabilirim. henüz etkisinden kurtulamadım.
insan, içgüdüsel olarak rahatsızlık ya da olmamışlık hissettiği şeylerden uzak durmak yerine, rahatsızlık duyduğu şeye ya da kişilere karşı yüzyüze durmayı tercih ediyor. yani bu kişinin yanında olmasından tuhaf bir zevk alıyor ya da rahatsızlık duyduğu şeyi yapmaktan çekinmiyor. filmden kendime çıkarım yaptığım ana tema bu.
spoiler olabilir:
yoksa ileride bir gün robert ford un jesse james in başına bela açmasından hiç kuşkulanmadı derseniz, filmden hiç bi halt anlamamışsınız derim. hiç bir şeyden korkmayan her türlü oyunu çözümleyen jesse, robert ın ne yapacağını merak etmiş ve bu merakından zevk almıştır. robert ın tutarsız davranışları hem bizi hem de jessi yi meraklandırmıştır. jesse james in hastalıklı hali ise sonunu yaşamasına boyun eydirmiştir. spoiler bitti
film, daha önce müziklerine kaptırılmış bir kalpte olduğum için, bakıyorum, fakat gözüm görmeden, kulağım duymadan, zihnimin ön plana çıkmayan taraflarından bünyeme yayılan, vakıf olma hissini yaşattı. sanki sahneleri biliyormuşum da şimdi su üstüne çıkarıyormuşum gibiydi. filmle aramda farklı bir yakınlaşma oldu. biraz ürkütücüydü. ama gerçekti işte.
filmin kahramanı jesse james ti evet. bunu işlerken jesse nin acımasızca çocuğu yumruklaması, kulağını koparmaya ramak kalasıya kadar çekmesi onun güçlü fakat bir okar da zaaflarına yenik düşmesiyle açıklanabiliyor bünyemde. peki ara sıra da olsa zaaflarının esiri olmak güçzüslük belirtisi değil miydi? hayır değildi. bu olsa olsa ihtiraslarının su üstüne çıkmasıydı. her ne kadar bu sahneyi görmekten rahatsızlık duymuş olsamda filmin en başarılı yanı olan tarafsızlığını bu şekilde sunmuş olmasından da hoşlandığımı dile getirmek zorundayım.samimi buldum da diyebiliriz.
trende paraları almadan önce adamı tamamen duygusuz bir şekilde yaralaması hatta bayıltması da bu sahnelerden bir diğeri.
--spoiler--
nick cave filmin sonlarına doğru robert fort un sinirlenmesine sebep olan jesse james in şarkısını söyleyerek gitarıyla sahnede boy gösteriyor.
sonuç: önce müziklerini dinleyin ve filmi izlerken kendinizi zihninize bırakın.