herşey gelenek görenek içinde yapılır. sabah içtimasına çıkar ve tek tek herkesle vedalaşırsın. sonra tüm bölüğün önünde sıraya geçersin. bölükten bir asker öne çıkar ve komut verir; ''şınav vaziyeti al''. ''bir ki komando!''diyerek şınav vaziyeti alırsın. çekeceğin şınav sayısı o arkadaşının insafına kalmıştır. komut gelir ''annen için''sen devam edersin '' komando '', ''vatan için'' yine devam edersin ''komando'' 35.. 40.. sayı kaç olursa olsun sana koymaz. artık bu son şınavlardır çünkü.kalk komutu gelir ve sen son kez '' bir ki komando'' diyerek kalkarsın. sonra da son komutu duyarsın ''ömür boyu istirahat et! '' sağol diyerek nizamiye kapısından çıkarsın. en yakın arkadaşların senin biraz daha uzaklaşmanı bekledikten sonra '' bir daha gelmeyin'' diyerek valizini atabildiği kadar uzağa atarlar.
çıkar çıkmaz yakılan bir sigara ve bitti ulan repliği...mutluluk içinde çıkıp gitmek...küfür ederek değil gurur duyarak...küfürü hakeden bireyler hariç tabi...
Terhis olmama yakın, son bir ayda üç kez havadaki helikopter vurulduğundan -içindeki adamlar da yaralanmıştı tabi, hatta bi gün telsizden herkes yere yatsın helikopter düşebilir anonsu yapıldı ya la.- , helikopterleri geceye aldılar.
Terhis mahiyetinde iznimin başlamasına 7 gün var daha ama onr bugün gidiceksin dediler haber öğleden sonra geldi. Tugay Komutanıyla Kurmay Başkanıyla vedalaşmalar. Bölük Komutanıyla birbirimizi fazla sevmişiz sanırım. insan üzülüyor. Vallahi üzülüyor. Zaten konvoylarda bi ton zaman kaybedicekmişim ondan gidiyormuşum. Saat 20.00'de helikopter pistinde beklemeye başladım. Bölük komutanımda geldi benimle beklemeye başladı. Muhabbetler. ayrılık burukluğu. Sonra helikopter 01.30'da geldi. Şans, helikopter ilk sortide aldı beni. Bölük komutanıyla son kez helalleştik -daha önce müteaddit kereler helalleştiğimizden bu sonuncusu biraz buruk oldu haliyle- Dağ Komandoya bıraktı bizi. Hakkarideydim artık. Nedensiz kendimi güvende hissettim. Malum Hakkari Çukurcaya göre baya bi güvenli. Gece 02.00'de dağ komandonun lojistik şubesine koşturuyorum Lojistikçi üsteğmen orada. Konvoy ne zaman dedim. Demedim haykırdım. Adam güldü haliyle. Nerden geliyosun sen diyebildi. Çukurca dedim. Çay ısmarlamalar filan. 6 gün var konvoya dedi. Hayallerim yıkıldı.
baktım olmuyor saat 03.00 gibi sor soruştur bi uzmandan bi taksi numarası buldum. O saatte de aradım. Hakkariden vana taksiyle gidicem. Artık gitmeliyim çünkü. Sokaklarda rahatça yürümeyi özlemeler. Taksiciyle anlaştık. Sabah 06.00'da dağ komandonun önünde olacak. Uyku tutmadı.. 05.30'da Dağ komandonun nizamiyesinden çıkıyorum. Asker nereye dedi? Tğm.Onr dedim. özürdilerim komutanım buyrun...
Elimde valizim. 8 ayın sağ salim geçtiğine inanamıyorum ama -bir daha buraya gelmem mümkün olmayacak yada büyük konuşmamak mı lazım?- içim nasıl buruk.
terminatorde arka planda arda arda patlamalar olurken, gozluklerini takmış gayet cool bir sekilde yuruyen arnold schwarzenegger tadını yaşadım. taksiye binerken. Evet.
Sonra taksiyle gitmeler. Takside gerilla gerilla şarkıları. Aç abi diyorum aç son ses aç. Allah belasını versin buranın. Adam gülüyor. Gülüyoruz. Her virajda bi gerginlik. Lan bu virajın arkasında yolu kestilermiydi tamam diyorum. Ama kesmiyorlar. Kesmiyorlar. Vana kadar kesmiyorlar hatta. 09.45'de varıyorum. 10.15'de izmir uçağı var. Uçağa biniyorum. -hayret ki yer var- 2 saat sonra ülkenin öbür tarafındayım. tezkereyi alıp nizamiyeden çıkmışım ama böle bi yarım çukurcada sanki.
hay diyorum nerden geldim. bi yandan da diyorum ki lan olm saçmalama. öyle yani.
güzeldir, bitmiştir artık "salla kolları çek dizleri" rezilliği.eğer nöbetçi subay gıcık olduğunuz biriyse aylardır içinizde kurgulayıp kurgulayıp kendinize tekrar ettiğiniz "sivilde çıkma karşıma keserim göthünü" klişesini söylemenin tam zamanıdır nizamiyeden çıkma anı, tabi yerse.ha unutmadan bir de çok kullanılan şu söz vardır; * "urfa bir liman, bense bir gemi, bir daha uğrarsam s*ksinler beni"*