"yaşam, mutlak tutkularla dolu. yaşamı sevmekle birlikte ölüme alışmak da büyüyor, gelişiyor. güzellikler kazanıyor. bu sevgiyi nasıl rahatlıkla uğurluyorsam, yaşamı da o denli rahat, o denli güzel uğurlamalı. sevgilerimi doyumla devretmeliyim."
"çoğu tutucu insanlar. tüm düşünceleri para, ev, araba ve çocuklarının güzel geleceği. gizli sevgililer edinmeye çalışan ama kendilerini mutlu aile babaları, ileri bilim adamları göstermek isteyen, insanın özünü anlamaktan yoksun kişiler."
"...Ölümü denemekse, on sekiz yaşında intihar ettin,
güzel genç bedenin ile ölmek,
cesedini bulacak kişileri,
alın,
bu acımasız yaşam sizin olsun,demek istedin.
iyileştirdiler.
Sana daha da acımasız olduklarını yaşatmak istediler..."
"onu sevmeyi bir tutku haline dönüştürüyorum. bu sevgide tüm sevgilerim, sevebilme gücüm var. gelecekteki sevgileri de yaşar gibiyim. Geçmiştekileri de."
"Yabancısı olmadığım bir tek olgu var.
O da kendi varoluşum. Belki tek mutluluğum bu.
Tek bağlantım. Kendimi kavrayamazsam,
tüm varoluşum yitmiş demektir."
"her zaman yabancı insanlar bize dostlarımızdan daha çok sunan, veren kişiler. öyleyse yaşamımızı neden yalnız yabancılar arasında geçirmiyoruz. hiçbir beklenti olmadan, hiçbir yük olmadan ya da insanın kendi kendine mutluluk dediği kısa anlardan yoksun. tüm duyguların en güzeli duygusuzluk, öyle bir duygusuzluk ki, insanın tüm dünyayı ve tüm insanları kucaklayabileceği duygusuzluğun duygusu."
"karşı çıkmak istediğim evler, koltuklar, halılar, müzikler, öğretmenler var. karşı çıkmak istediğim kurallar var. bir haykırış! küçük dünyanız sizin olsun."
"Neden dost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz?
Bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması, çocukluktan engelleniyor.
saptırılıyor, çarpıtılıyor.."
"Bizi saran sıcaklığın. Soğuyan gecelerin.
Ve geceleri bürüyen yıldızların. Ve dolunayın.
Ve dolunayla birlikte uykusuz kalan insanların.
Dolunayla birlikte uykusuz kalınan gecelerin soluk,
sisli sabahlarında ölümü bekleyen insanların.
(Ölüm de bir günlük olay değil mi ? )
Bizi saran sıcaklığın. Soğuyan gecelerin.
Ve geceleri bürüyen yıldızların.
""iki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü olmalı evrenin.""
Sonsuza dek varan, var eden, yaşatan,
yaşamı ileri çağlara doğru devreden bu birleşme..."
"Karşı çıkmak istediğim evler, koltuklar, halılar, müzikler, öğretmenler var.
Karşı çıkmak istediğim kurallar var. Bir haykırış! Küçük dünyanız sizin olsun."
"o susarken, sigara içerken, bakarken, uyurken, severken, solurken. Sanki bunalımı bile rahatlatıcı. O varken ya da yokken. Teninin bu denli güzelliği sonsuz durgunluktan kaynaklanıyor ve bana bu sonsuz yeryüzünden, yaşamdan ve ölümden daha da sonsuz geliyor. işte bu duygu nedeniyle onunla olmalıyım, onsuz bile olsam."
"Yasam, şöyle bir yasanip gecmek icin varolmak degildir. Aksine insanlari, en insancil yasamlara ulastirmanin mucadelesinin verildigi bir olgudur." Diyen tezer ozlu, insanin toplumdan, dunyadan sorumlu bir birey oldugu gerceginin altini cizen ve kelimelerin buyulu dunyasina yolculuk yapma imkanini da saglayan yazar.
içsel dünyası ile dış dünyası örtüşemeyen yazar. acılarını bastırmak için hep kaçmak istemiş nereye gideceğini bilmeden. hiçbir yere zamana ait olmamayı benimsemiş, hayattan öylecene geçip gitmiş.
her şeyin sonundayım kitabında ferit edgü'ye yazdığı bir mektubu ve genel olarak mektuplaşmaları çok hoş nüanslar içermektedir.şöyle ki ;
''Odanın içinde geziniyorum. Bazı bazı burada gezinmem gerekiyor. Resimlere, duvarlara, kendi resmime bakıyorum. Hep Bachın süitlerinin ilk kısmını dinliyorum.
Hiç yemek yemedim bugün. Öyle sanıyorum ki artık hiç yemek yemeyeceğim. Uyumayacağım. Çünkü uyuyan ve yemek yiyen ben değilim.