zerre takatin kalmasa da devam etmeye mecbur olduğunu bilmektir. bazı zamanlar gerçekten başıma kötü bir şey gelse de yazmaya devam etmesem diye düşünebilir insan.
eger ki sallama bir universite icin yaziliyorsa kaypaklik ogrenilir.
eskilerden nasil tez araklarim, nasil kopyala yapistir yaparim, nasil fotokopi cekip duzenlemesini yaparim gibi kisayollar tez hazirlarken ogrenilir ve ileride is hayatinda yeri geldiginde cok lazim olur bu tecrube.
not: tecrubeyle sabittir!
on parmak yazmanın önemli olduğu, sabır ve akademisyenlerin ne zorluklar çektiği. şu hayatımda 3 kere tez yazdım. lisans, yüksek lisans ve doktora, allah düşmanıma bile vermesin diyorum o derece yani. hele doktora tezi ölümlerden ölüm beğen düzeyindedir.
aslında üniversitenin pek bi halt olmadığı. copy paste sayesinde yıllardır araştırmaya, düşünmeye yeteneksiz olduğumuzu bunların hepsinin birer formalite olduğu öğrenilmiştir.
nasıl yazacağım diye düşünüp, sürekli kafada bir şeyler kurup, uykusuz kalıp sinir stres yapmaktansa, her gün masa başında düzenli oturup yarım saat de olsa yazmak süreci kolaylaştırıyor.
Mükemmeliyetçi biriyseniz, işiniz çok daha zor. Ama çok da şey yapmamak lazım esasen, "yeterince iyi" düsturu ile ilerlemekte ve şunu hatırlamakta fayda var; "Bitmiş iş mükemmelden yeğdir"
tez gerçekten de kişini ilgilendiği ve sevdiği, araştırmaktan keyif aldığı bir konu üzerine olmalı. aksi halde çekilecek dert değil.
eğer teziniz doktora tezi değilse, o kadar uğraştım, kriz geçirdim ortaya çıka çıka bu argüman mı çıktı , bunu söylemek için miydi o kadar laf kalabalığı diye düşünmeyin. Piyasadaki çoğu yüksek lisans tezi böyle zaten...