Sözlük dışında henüz ablayım, sözlükte teyze deniyor. Bilemiyorum, belki bayram yaklaşıyor diyedir. Bayramda bez mendil arasında 5'er dolar ateşlerim, nereden baksan iyi para.
divan-ı lügati't türk'de eze diye bir kelime vardır ki büyük kız kardeş manasına gelir. maraş'ta da kullanıldığına şahit olmuştum. kökü eze olması muhtemel türkçe kelime.
Annenin kız kardeşi olması ötesindedir. Özlenendir. Anlamsızca elinin telefona gitme sebebidir. Kahvene eşlik edendir. Aklındam hiç çıkmayandır. Pek çok şarkıda anı bırakandır. Telefonun ucundaki sessizliktir artık.
canından candır. gidişinin üzerinden on yıl geçmiş olsa bilr bilinçsizce eline telefonu alıp aramaya kalkarsın. ve ne yapıyorum lan ben dülüncesiyle kimsesiszliğinize ağlamaya başlarsınız. öyle de yalnızlık hissi doğurandır.
teyzem cok iyi huylu biri ben teyzeme cok seviyorum sizde severseniz teyzenizin dogum gununde ona hediy alin en iyisini ve en sevdiklerinden. teyze sevgisi insanlara saygi duymak demektir bir insan teyzesini nekadar severse okadar daha iyi ve saglikli. sizde iyi huylu hatunlar ve beyler olun.
benim için teyze, dolabımı talan edip beğendiği her şeyi aşıran kadınlar demek. geçen sene alıp da hiç giymediğim elbisemi teyzemin dolabında buldum mesela, çeşitli tişört ve pantolonları saymıyorum bile.
bayram tatili için getirdiğim üst baş da an itibarıyla bitti, kapanın elinde kaldı.
Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. Artık sana bunu söyleyemiyor bile olsam biliyorsun.
Arayıp sesini duymak,senle konuşmak,sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki!!!
Ama...
Geçmişten içimde kalan en güzel insansın. Üzüldüğüm tek şey seni özlediğimde artık yanında olamamak,arayamamak,teyzem geliyorum diyememek. Ve seni bir daha göremeyecek olmam.
Bazen öyle birini tanırsın ki hayatın boyunca yüzün gülümseyerek hatırlarsın. iyi ki tanımışım dersin. Sen en güzel iyikilerimden biriydin.
hamileydi kızı ve oğlu askerdeydi. köyde yaşıyordu, tarlayla uğraşır, peynirini bile kendi yapardı. tertemiz bir kalbi, kimsede olmayan bir merhamet duygusu vardı. daha 40lı yaşlarındaydı. oğlunu evlendirecekti askerden dönüşünde. birkaç ayı kalmıştı anneanne olmasına. onun heyecanını yaşıyordu. ne güzel patikler yelekler örmüştü gelecek torununa. bir yaz günüydü. köyde yakında bir düğün vardı komşunun ve onun davetiyeleri dağıtılacaktı. hemen komşuya yardıma gitti kadın. aldı birazını. yanında başka bir kadınla beraber köyü ikiye bölen ana yoldan karşıya geçecekti. tam yolun ortasında iken kocaman hain bir kamyon çarptı kadına. yanındaki kadının sadece kolu kırılmıştı lakin bu kadın yerde öylece yatıyordu. hemen ambulans geldi hastaneye kaldırıldı. kırıkkale iyileştirememişti ankaraya sevk edildi. tam 22 gün uyudu. ve ben tam 22 gün bazı geceler hiç uyumadan yoğun bakım kapısında bekledim o kadını. 18. gündü. geçirdiği üçüncü ameliyattan sonra bir ameliyata daha götürülüyordu. o zaman gördüm sadece 10 saniye. saçlarını kazımışlardı. o nurlu yüzü gülüyordu ama uyuyordu. iyi olacaksın yine ben senin gözlemelerini yiyeceğim yine bana ayran yapacaksın diyordum ve inşallah duyuyordur diye yalvarıyordum allaha. 22. günün sabahı doktorlar bir hışımla girdiler içeri koşuşturmaca vardı içeride ama o kadınla ilgili değildir diye düşünüyordum zira bir iki kişi daha vardı yoğun bakımda. 15 dakika sonra doktorumuz çıktı. yerde oturuyordum. çöktü yanıma. "kaybettik" dedi. gözlerine baktım doktorumun. yalan söylüyorsun o daha çok güzel günler görecek beni kandırıyorsun dedim. sarıldı bana. "başın sağ olsun" dedi. kaldım öyle. bir şey diyemedim. çok uzun zaman olmuştu ağlamayalı. yine ağlamayacaktım ve dimdik duruyordum ağlayanlara üzülenlere inat. çünkü inancım tamdı. iyileşecek bana yine gözleme yapacaktı. o an hakim olamadım gözlerimden akan yaşlara. durduramıyordum ve kızıyordum, bağırıyordum. nasıl gidersin nasıl braakırsın beni diye. kalmıştım öyle. kıpırdayamıyordum. sanki üzerimde 10 tonluk bir yük vardı. nefes almakta zorlanıyordum. sonra gelenler oldu beni teselli etmek için. sadece gidin dedim. bırakın beni. çıkardılar yoğun bakımdan yüzünü göremiyordum artık kapatmışlardı beyaz örtüyle. yanımdan geçerken sadece nasıl gidersin diyebildim. peşinden gidemedim. morga indirdiler. bir kadın geldi yıkamak için. sadece 2 dakika geçti ki yakınlarından iki kişi gelsin ben yıkayamayacağım diyordu kadın. ben ve abim girdik. gözyaşlarımı gözlerinin üzerine dökerek yıkadım. hala kan akıyordu kafasından. kefenlemekte çok zorlandı kadın. sonra geldiği yere bana gözleme yaptığı ellerinden ayran içtiğim yere evinin önüne geldik. helallik alındı ve namazından sonra defnettik. kabrinin içindeydim ve kefeninde kan vardı. kimse görmesin diye montumla kapatmıştım. ellerimle toprak attım üzerine. canı çok acır diye yavaş yavaş atıyordum toprağı. herkes duasını etti ve gitti ben kaldım yanında. oğlu kızı eşi bile yoktu sadece ben vardım. kızdım bağırdım en sonunda hüngür hüngür ağladım kabrinin başında. hani sen benim annemdin annem kadardın nasıl gittin dedim. ben değil miydim sadece senin elinden bir bardak ayran içebilmek için helalliğini alabilmek için taa antalyadan senin yanına gelip ilk uçakla geri dönen? hiç oldu mu şimdi bu yaptığın? torunların oldu şimdi kocamanlar. ama ben hala ufacığım be teyzem. o yoğun bakımın önünde kaldığım gibiyim. ufacık. hiç büyüyemedim. allah kabrini nurlarıyla donatsın inşallah. seni çok özlüyorum teyze çok.
Anne yarısi bu dünyada sizi sevecek sizin için üzülecek nadir insanlardan tam bir saattir annemle iki teyzemin namaz sohbetlerini dinliyorum acaba bundan yirmi yıl önce olsa ne konuşurlardı cevap veriyorum dedikodu.