"Kendimize sahici bir asıl arıyorsak hatırdan çıkarmayalım ki, aslımız başlangıcımızdır. işin başında şahadet getirerek Müslüman oluyoruz. Kur’an nâzil olmadan “Kelime-i Tevhid” bahis konusu olabilir miydi? Hayır. O halde bin yılı aşkın senedir bilgiyi imandan, imanı yani imana vasıl olma hadisesini mesuliyetlerini yerine getirmekten uzaklaştıran ne olduysa ona “gayr-i Müslim” dediğimizi kavramakta gecikmeyelim. Dünya hayatına meyleden zevata hükmeden yetke dâhice marifet gösterip dört reşit halife döneminden şimdilere kadar aklı imandan, imanı mükellefiyetlerden ayrı tutup ümmet-i Muhammedi bölük pörçük kıldı. Aynı yetke tarihte olduğu gibi halen de gemisini Müslümanı Müslümana düşüren ayrımcılık rüzgârıyla yürütmektedir. Ne halde olduklarını, kendilerinde yeni bir istiklâl Harbi verecek mecal kalıp kalmadığını merak ettiğimiz Türkler yerlerini tarih sahnesinde alarak ayrımcı çarpıklığın kıyamete kadar devam etmesine engel çıkarmışlardı. Sözünü ettiğim engelin neyi ihtiva ettiğini anlamak Türk olmak için, giderek kalın Türk olmak için yeter. Keyfiyetten-mahiyete doğru yol almak isteyen herkes Türklük ile Müslümanlık arasındaki münasebeti kendi şahsiyetiyle kıyas etsin." (ismet ÖZEL)