kozan da başörtülü öğrencinin kürsüden indirilmesi olayının yaralanan, gururu ve kalbi kırılan çocuk aktörüdür.
kırılan kalbini az biraz olsun tamir edebilmek, bu ülkede ona ve özgürlüklerine sahip çıkabilecek insanlar olduğunu göstermek için pazar günü saat 15.00'te kendisine genç siviller tarafından ödül verilecektir.
babasından alınan son bilgilere göre psikolojisi bozukmuş, kendisini kürsüden indiren garnizon komutanı ve kaymakam insan içine çıkamıyormuş, sınavları da bu aralar yoğunmuş.
eğer vakit bulunabilirse pazar günü tören düzenlenecek.
mekan bilgi üniversitesi dolapdere kampüsü veya taksim'de bir otel olacaktır.
törende kendisinin kompozisyonunu dinleyip kendisini alkışlamak, isterse kendi hediyesini ve ödülünü de vermek isteyen herkes davetlidir, özgürlük için herkes sesini bu törende yükseltmelidir.
insan diye ortada gezenlerin vicdanını bir kez daha görmemizi sağlamış gencecik bir kız.
sokağa çıkıp şöyle bir ayaklara bakalım. gençlerin yüzde doksanının ayağında o malum ayakkabılar; converse. acaba o çocuk denecek yaştaki kızın ayağında da o converseler olsaydı, "çıkar onu üzerinde kırmızı yıldız var, siyasi simge taşıyan şeylerle bu kürsüye çıkamazsın denseydi" kimbilir kaç kişi tutuşmuş gibi savunmaya koşardı o kızı. ha şimdi de bazıları derki "converse halka malolmuş bir giyim aracıdır, siyasi bir anlam içermez". e be samankafalı illa şu klişe genellemeyi mi yaptıracaksın? amaç başı örtmekse ha türban bağlamışım, ha poşet geçirmişim, ha yazma takmışım çok mu farklı? hazmedilemeyen başka birşeyse bunu da söyleyin bari delikanlı gibi, hakkın hukukun arkasına saklanmayın.
devam edin, bu kafayla cumhuriyeti de kurtarırsınız siz(!), sizin gibiler yüzünden değil mi zaten kardeşin kardeşle kavgası, devam edin...
bu küçük kız aslında olayın en dehşet noktasını salondan dışarı ağlayarak çıkarken göstermiştir. Bir tarafta annesi bir tarafta öğretmeni salondan çıkarken, yüksek sesli bir şekilde ve ağlayarak şunları söylemiştir hocasına " Allah'ın adaletine karşı çıkıyorlar... Sanki ben mi istedim başörtüsünü". Evet, sorunun asıl kaynağı budur, sanki o mu istemiştir başörtüsünü. Birileri bu genç kızı, "kadınların imam olması"na en çok karşı çıkanlar olarak "imam hatip okulu"na gönderiyor. Sonra bu birileri bu kızın başına bir örtü geçirip Allah'ın adaletini sağlıyor, muhtemelen şu anda gösterdiği "hatip"lik başarısı da 18 yaşına gelmeden üniversiteye gitme şansı kalmadığı için kocasının cübbeli hocamızın bahsetiği fantazilerine dur demekten ibaret kalacak. O mu istemişti bütün bunları. Birileri Allah'ın adaletini sağlıyordu, o mu istemişti bunları. Birileri onu kürsüden aşşağı indirmiş, yaptıkları ayrı bir ayıp, ayrı bir sorun ama en azından küçük kıza hayatının en özgür konuşmasını yaptırmışlardır. "Sanki ben mi istedim başörtüsünü"
bu küçük kız aslında olayın vehametini salondan dışarı çıkarkan ağlayarak sarfettiği tepki cümlesini yanlış anlayanlar üzerinden tüm aydınlığı ile göstermiştir. cümle üzerinden dezenformasyon yapılmaya çalışılıyor desem, bu bile bir kalite ister. basit bir duyduğumuzu anladık mı testi sonrası ortaya çıkacak o dehşet noktayı görelim;
küçük tevhide'nin bahse konu cümlesi şöyle: "allah'ın adaletine karşı çıkıyorlar. sanki ben mi istedim başörtüsünü...?"
cümle bu, iğdiş edilmiş idrakle tasviri ise şu: "baba zoruyla kapanmış. yazık"
tevhide ve tevhideler için ise gerçeği şu: "allah'ın adaletine karşı çıkıyorlar. allah'a savaş açıyorlar. başörtüsü benim isteğim dışında islam'ın emir ve yasaklar bütününün bir parçası olduğu için başımın üzerinde. bu benim tasarrufumda olan bir şey değil. salt allah'ın emir ve yasaklarına ram olmak meselesi." demek ki tevhide birilerinin bilmediğinden haberdar. yani; kur'an ı kerim'deki örtünme emirlerini içeren ahzap ve nur surelerini okumuş, kabul etmiş, uyguluyor ve her şeyin farkında.
15 yaşında bir kızın cümlelerinin tercümesine soyunulduğunda farklı bakış açıları ile izahatları bu şekilde. akıllı olan istediğini seçsin. bundan sonrası hakaretamiz yaklaşımlardan başka bir şey olmaz çünkü; karşıt önermeler bitti.
