Birlemektir, allahın isim ve sıfatlarında hiç kimseyi ortak kabul etmemektir. Rezzak, rızık nimet veren bağşeden demek olup rızkımı felanca veriyor yada anlımın teri bileğimin gücüyle kazanıyorum derse kişi bu sebeplere tapmaktır.rızkı veren yaratıcıyı yok saymaktır.
TEVHiD, tektanrıcılığın islam'daki karşılığıdır.(oneness of god-tanrı'nın tekliği)
gücü tek elde toplamanın inanca çevrilmiş halidir. orta doğu'da demokrasinin oturamamasının sebeplerinden birisidir.
Allah ın hakları vardır insan üzerinde. bizi yarattığı yaratan olduğu rızıklandırdığı için üzerimizde tasarruf hakkı da vardır. bize emredip yasaklama hakkı da vardır. fakat bu zevatlar 'allah dostu' dedikleri haşa tabiki zibidilere tabi olur el eteğini öperler ve onun emir yasaklarına uyar onları 'yetiiiiş ya gavs' diye çağırır rızık dilerler şeylerinin kendilerini bir kavanoza koyup cennete sokacağına dahi inanırlar ete kemiğe bürünüp mahmut diye göründüğüne inanırlar allah'ın haşa sonra kalkar bunlar böyle yeaa derler. allah'ın bu mutlak haklarını kendi hakkı gibi satan müşriklere kendini peygamber as ile görüşüp konuşuyor diye tanıtan şerefsiz iftiracılara inanmakta şirktir. utanın.
edit: ayrıca bizi tevhid yanlısı olmakla 'suçlayarak' kendinin tevhid akidesine sahip olmadığını söylemş oluyorsun. akabinde tövbe şart. etmezsen mürtedsin.
tevhid anlayışından bugün çok uzakta müslümanlar türkiyede. lafta allah bir der herkes ama ya şeyhini allah'a ortak koşar ya şeyhinin kitaplarını. ki bu şeyh dediklerimde zaten kendileri müşrik. işte malesef türkiyenin müslümanlaşması hindistandan gelen horasandan gelen sapkın tasavvufçularla olunca mayası bu sapıklıkla yoğurulunca böyle olmuş.
peygambere ise allahın elçisi olduğundan pek tabii saygı gösterilir fakat o da sizin gibi beşerdir. ilah değildir. peygamberi ilahlaştırmak şirke girer. peygamber yaşasaydı bu durumun karşısında ilk başta kendisi olurdu zaten.
ve hele ki "idraksizlik", "paradoks" "şerareri" gibi tanımlamalarla cümle müşriki, ateisti filan "cevab veremedi" durumuna düşüren kelimedir.
şu kelimelere bak şu kelimelere!... ne ilim ama! ırmak gibi çağıldayarak geldi ve bizleri firavun gibi boğdu. çaresiz kaldık, nutkumuz tutuldu, "cevab" veremiyoruz...
-alıntı-
5 duyu ve duyu ile ifade edilemeyen yetiler dahil hissedilen ne varsa/yoksa hepsinin kaynağı 'bir' dir. (bu tuşlara basmak, düşünmek, okumak dahil)(havl ve kuvvet).
Müthiş bir paradoks!!! bir helezon bir döngü, zincirleme, akıl üstü, ürperten bir farkındalık...tan geçme hali...
idrak ve idraksizlik şuaları, şerareri ile; zihin-dimağ-algı zemini yorgunluktan azad olup, teslimiyet dışında yaptığı ve yapacağı birşey olmadığı ifade üstü bir hal ile 'sarılmak' 'sarmalanmak' erimek (çaya dokunan küpşeker..)...
Yüksek yoğunluklu denizin vücudu kaldırması ve nefes almayı mümkün kılması gibi bir geri dönüş var bu halden;
Yeniden bir doğuş, yeni bir bakış, bir görüş... bir lütuf...
(bkz: hamd, muhammeden resulullah,)
.
.
-insanları ve insanlığı bu yönelişten mahrum etmeye çalışan kalabalıkça bir saldırı, ifşaat... her yerde; yolda sokakta, televizyon, internet, komşu, kardeşe, ana, baba, hatta sevdiğimizden... 'o'nu bilmeden, anmadan, hatırlamadan, farkındalıksız yöneldiğimiz yer yandan/yüzden/cihetten....