kimisinin "milli (!) ve manevi değerlerimizdir" gerekçesiyle hatırlatma gereği duyduğu farzdır.
bu zihniyette olanları şu tür başlıklar altında (bkz: faiz helaldir) göremiyoruz nedense? akp iktidarıyla birlikte faizi helal saymaya başlayanlardan olsalar gerektir.
keza tesettürü bunca savunanların ekserisi, tesettürlü kadınların yabancı erkeklerle bir arada olmasına, yöneticilik yapmasına, evlerini bırakıp, market tezgahlarında çalışmasına, yanlarında eşleri veya mahrem seviyesinde erkek akrabaları olmadan 90 km'den uzak yola gitmesine, miras dağıtılırken erkek kardeşlerine düşen çift paya riayet etmemelerine, kocalarından bezdiler mi soluğu laik tc mahkemelerinde almalarına bir şey demiyorlar nedense?
Sanane amk isErse dötle gezer o cocugu yeter senelerce din ögrettiniz dinde din olsa mk her yerde müslüman oldugumuz söylemekten utanır hale geldik nerdeyse sizin gibi yobazlarında payı az degil. Git kücücük magara deligi bulda orda yaşayin artık türkiye size büyük geliyor.
Katılmadığım önerme. tarz, güzel ve tertipli giyinmek farzın yerine getirilmesine aykırı değildir.
"Allah nimetlerini kulunun üstünde görmek ister" (hadis)
ülkemizde bunu tarza sürükleyen yapı "paralel" yapıdır. küresel güçlerin sözde ılımlı islam projesinin bir gereği olarak kadın veya erkeğin tesettürünü yozlaştırma amacıdır.
maalesef bazı cemaatlerde bu projeye uyum sağlamış tesettürü kendince yorumlayıp aklı sıra çağa ayak uydurmuşlardır.
rasulallah s.a.v. bugünlerin gelceğini şu hadisi ile haber vermiştir:
ebu hureyre'de rivayetle:
"iki sınıf insan vardır ki, onlar cehennem ehlidirler; bunlardan biri ellerinde sığırkuyruğu gibi kamçılar olup insanları dövecekler. diğeri; vücutlarını belli edecek elbise giyen, bu elbiselerle erkekleri meylettirmek için kırıtarak yürüyen, saçlarını deve hörgücü gibi başlarında toplayan kadınlardır ki; bunlar cennete giremeyecek ve çok uzak mesafelerden bile hissedilen cennetin kokusunu dahi duyamayacaklardır.
Nur Suresi 31.Ayete baktigimiz zaman;
Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ‘res’ ile vurgulanır.
Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran’da salsınlar, indirsinler manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” fiili yerine “felyüdnine” fiilini kullanabilirdi.
