elbette bir konsere, acilisa, maca vs. ye gidip buyuk sohretler gormeniz olasi ama hic biri tesadufen karsilasmada ki hazzi vermez diye dusunuyorum.
matrix serisinin 2.sini taze izleyip hala geyigini harlandirdigimiz gunlerden bir ani. izmir eski foca'da , gece yarisini hayli gecmis bir vakitte, ustu otel alti corbaci olan bi mekanda, 4 kisi siparislerimizi beklemekteyiz. corbacinin hemen yaninda, 'pizza milano' isimli dukkandan bir bagris cagris, tok bir sesten ingilizce kufurler ve ardindan kirilan bir bardagin sangirtisi... neler oldugunu anlamak icin masamizdan kalkmaya davranirken dukkandan, korkutuk sarhos oldugu rahatca anlasilan, morpheus'un (lawrence fishburne) hisimla cikip daha yuksek sesle bagirip cagirmaya devam etmesi... onu sakinlestirmek icin yine disari cikan seksi otesi bi siyah kadin.. bu sahneyi agzi acik yamulmus bi bicimde izlerken, masada oturan ve eski focada kaptanin cay ocagi adli mekani isleten abimizin, "ben bu simarigi doverim " diye ayaklanmasi. hayatimin en eglenceli dumurlarindan biriydi. olay sonrasinda yaptigimiz, "eger semsettin abimizi tutmasaydik ta, morpheus'a kafa goz girseydi neler olurdu" geyigi ayrica aylarimizi almistir.
oktay derelioğlu hakan şükür hakan ünsal ukrayna ile samsun 19 mayıs stadında oynanan maç için şehrimizi şereflendirmişlerdi. ayrıca oktay askerliğini samsunda yaparken de görmüştüm galiba.
araba yıkama sırası beklerken yanımıza gelip "gençler istanbul'a döneceğim acelem var acaba önünüze geçebilir miyim" demişti. aslında bu kadar uzun cümle kurmasına gerek yoktu. gençtim, yakışıklıydım ve evet epeyce karizmatiktim ama çoğu gencin aksine onu tanıyordum. zaten "gençler" der demez davudi ve kalın sesi kulaklarımda baskı yapmıştı. o bile şaşırmıştı tanımama. arabası yıkanana kadar sohbet etmiştik. sonra, resim falan çektirdi benimle. sonra beyaz bmw 5.20'sine binip gitti.
gün itibariyle meltem cumbul dur. bildiğimiz meltem cumbul lan. böyle eli kolu bacağı filan var aynı bize benziyor. o da yürüyordu aynı bizim gibi. yanında da meşhur olmadığını anladığım er kişi vardı. o meşhur olmayan herifle nasıl yanyana arasında az bir mesafe bırakaraktan yürüyor bir de sohbet filan ediyor. bi an tiskindim kendisinden.
zafer algöz için bu ankete bir şey yazmak gerekirse, tom hanks'tir. kendisine bir tavuk döner ısmarlamışlığı olmakla beraber, kendisini beşiktaşlı yapmıştır.
insanı garip hissettiren insan evladıdır.
şahsen kendimi bir tuhaf hissettim ardından da vay amına koyayım millet neler neler görüyor biz her sabah kapıcının ekşi suratını çekiyoruz dedim.
deja vu'dan tolga. gerçek hayatta daha bir yakışıklı valla. vücut desen o biçim. şimdi deja vu ne, tolga kim deyip ezersiniz de beni. ama olsun. o da ünlü sayılmaz mı? sayılır. sayılır, değil mi abi? ha?
(bkz: pascal nouma)
elini, kolunu ve bilimum uzuvlarını sallaya sallaya geziyordu taksimin göbeende.
yok be gezer mi adam. kapkara lüküs bir otomobilin içindeydi. beşiktaş taraftarı camları yumruklayınca hemen görünüverdi.yaa çok ünlü tanıyorum olum ben
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
yahu lafi gecsede eh iste bizimde oyle bir animiz oldu diye araya sikistirsam diye bekledigim olaylardaki insan evlatladidir.. mesela bir gun okul bahcesinde yurumekteyim adimlarimi saya saya ki ulan acaba metrekaresi bilmem kac dolar olsa main green kac para eder onu hesaplayacagim ama dallamanin biri onumden kopek geciriyor tam kufur edecekken bir baktim mickey rourke..aaa falan demeye kalmadan hemen uc bes kelime muhabbet ettik delikanli adammis vesselam ama kopegini gozum tutmadi..*
staj * günlerindeyken * içerdeki kedi yüzünden kan*çizdi ter yazın tam köründe içinde elime bir bardak su alıp kendimi merdivene oturmamla (iyi ceyran yapıyordu çünkü) üstümden bir cisim geçmesiyle yerimden zıplamam bir oldu. ne oluyor lan diyip bakınca bir an için furkan kızılay ile göz göze geldim.sesi çocuklar duymasından bu yana epey kartlaşmıştı.sonra o annesiyle mercedesine bindi ben de mermer merdivenime rahat rahat uzandım.