Bok gibi film. Yok bu tanım sizi tatmin etmediyse, aşağıya alalım.
uzun bir bekleyişin ardından film sonunda sinemalara geldi. sıkı bir terminatör hayran sayılmam ama bilimkurgu ve kıyamet sonrası (post-apokaliptik) bir dünya manzarası hep ilgimi çekmiştir. coşkulu fragmanlarla marketing'in oltasına gelip filme koşa koşa gittim desem yeridir. gittim de ne buldum derseniz, pg-13'ün gazabına uğramış, senaryosunun senaristlerin boş zamanlarında yazmış olduğu, koca bir fiyasko. filme geçmeden önce, pg-13'e değinmekte fayda görüyorum.
--spoiler-- pg-13 amerikan sinema filmleri birliği'nin (mpaa) filmlere koyduğu sınıflamalardan biridir. (parental guidance)-13, kısaca on üç yaşından küçükseniz, o filme ailenizden biriyle gideceksiniz. pg-13'ün içeriğine gelirsek: az derecede küfür, az biraz çıplaklık, aşırı şiddet kullanımı, vahşet ve az derecede uyuşturucu kullanımı. elbette, burada pg-13'ün içeriğinde çok şirketlerin bundan nasıl yararlandığı ve seyirciyi nasıl suiistimal ettiğinden bahsetmek gerek. çoğu film şirketi r (restricted, kısıtlı) olan filmini bu sınıflandırmaya uydurmak için ellerinden geleni yaparlar, ki bu yüzden pg-13'ün içeriğindeki "az" kelimesine dikkat etmek gerek. her şey az olmalı, az olmalı ki mpaa'yı sinirlendirip film r sınıflandırılmasına ("az"ın "çok" olduğu sınıflandırma) girmesin. peki niye girmesin? cevap basit: kâr. tek cümlede ifade etmek gerekirse, r sınıflandırmalı filme gelecek kişi sayısı pg-13 sınıflandırmalı filme gelecek kişi sayısından birhayli azdır ve bu yüzden film şirketleri filmlerini kırpmaya, pg-13'e uydurmaya (ve bu yüzden de yönetmenler istediklerini çekememeye ve senaristler bir çok sahneyi ısmarlama yazmak zorunda kalmaktadırlar) başlamışlardır. pg-13'ün en komik örneğini de bu filmde göreceksiniz. dünya yıkılmış, insanlar direniş adı altında robotlarla mücadeleye başlamış, etrafta bok püsür terminatör modeli cirit atar, insanları avlar olmuş ve... evet, bu filmde ne kan var ne de küfür! karayip korsanları serisinden beri böylesi saçmalığa rast gelmemiştim.
şimdi, gelelim asıl konumuza. önce mcg'den başlamak gerek. klip yönetmenliğinden sinemaya geçen, terminatör öncesi kariyerinde üç film bulunan bu adam film çekilmeden önce yerden yere vuruldu, yapamaz denildi. itiraf edeyim, ben de bu güruhun içindeydim. "çarli'nin melekleri" serisini çekmiş bu adam, eğer beşinci filmi çekerse terminatör efsanesinin cenazesini kaldırırız" demedim değil. genellemeyi seven öfkeli bir insansanız ve bir de üstünü üstlük terminatör serisinin hayranıysanız, filmi izledikten sonra bütün suçu mcg'ye yıkabilirsiniz. işin aslı öyle değil. yönetmeni savunmaktan öte, benim yaptığım önyargıların ne kadar saçma sapan şeyler olduğunu göstermek. film çıkmadan önce, mcg'ye küfürler savurdunuz, yapamaz edemez dediniz... yapamaz edemez derken neyi kastediyordu insanlar? hemen açalım şunu.
yapamaz! edemez!: filmin efektlerini beceremez (yönetmenin işi değil), müzikleri ne yapacak kim bilir (yönetmenin işi değil), senaryoyu berbat edecek (yine yönetmenin işi değil)
buradan çıkartacağımız sonuç ise yönetmene alakasızca yüklenmeyiniz. mcg'nin bu filmdeki tek hatası rezalet bir senarist takımıyla çalışmasıdır. yazdıkları senaryolardan tek eli yüzü düzgün olanın "oyun" filmi olan bu ikili (michael ferris & john d. brancato) senaryoyu sanki kendinden önceki filmleri izlememiş gibi yaparak yazdıklarından ve düz (lineer) bir çizgide ilerlettiklerinden dolayı filmi çekilmez kılmışlardır. insanlar her defasından yönetmene yüklenirler, ama film biraz sakin kafayla izlenirse, mcg'nin aksiyon sahnelerindeki ve tek tük dramatik sahnelerde (o sana bakar sen ona sahneleri) oldukça iyi iş çıkardığını görebilirsiniz. hele ki, ilk baştaki helikopter sahnesinde ve çoğu aksiyon sahnesinde kullanılan müthiş kamera açıları (üzgünüm, sizi zorunlu olarak inandıracak teknik bilgiden yoksunum) takdire şayan. senaryoya girişmeden, danny elfman'a çemkirmeden önce filmin tek iyi yanı olan kusursuz aksiyon sahnelerinden dolayı tüm takdirler mcg'ye ve mülayim adam marcus rolündeki sam worthington'a gitsin.
[spoylır] bu film, izlediği filmlerde senaryoya dikkat eden sinema sevdalıları için sakıncalıdır. [spoylır]
gerçekten öyle. bu filmde senaryo nâmına hiçbir şey yok. senarist kafadarların senaryoyu nasıl yazdıklarını hayal etmeye çalışalım. önce terminatör filmleri açılır, seyredilmeye başlanır. sonra filmin bir yerinde, karakter bir laf eder. hah, der bizim senaristler. bu lafı bizim senaryoya sokuşturalım, keriz seyirci aklımıza hiçbir şey gelmediğini anlamasın, "gönderme var burda gönderme" diyip birbirlerine caka satsınlar diye düşünürler. sonra bir parlak fikir daha gelir akıllarına. şu kamyonun kıçında gezen mototerminatörü öyle bir uçurtalım ki, cgi bile afallasın, mototerminatör gitsin tepede uçan düşman uçağını vursun. her yere aksiyon koyalım aksiyon, ne gerek var diyaloğa, hadi diyalog koyduk diyelim ne gerek var diyaloglarda derinliğe. karakter gelişimi mi? salla onu, her şey para için biliyorsun. hacı baksana ya, john connor kyle reese benim babam desin ama kimse sorgu sual sormasın. tamam yazıyorum bir diyalog. hiçbir şey anlatmasın bu senaryo ya, terminatör 1 ve 2 de zaten her şey anlatılıyor, illa post apokaliptik ortam göreceklerse gitsin mad max 2 izlesinler.
danny elfman, sözüm sana. nasıl yapabildin, bu kadar klişe kendini tekrar eden bir müzik?
oyunculuklardan da söz edersek, oyunculuk yok diyebiliriz. senaryo neredeyse hiçbir oyuncuya dramatik bir altyapı hazırlamadığı için, tüm karakterlerin ömrü film boyunca oradan oraya koşturmacayla geçiyor. sam worthington marcus wright rolüyle bir derece ön plana çıkıyor ve malum sahnede "i'am human" diyişiyle içimi cız ettirmeyi başarıyor. christian bale'in oyunculuğu için konuşulacak bir şey yok, çünkü adama yazılan diyalog ve sahnelerin üstesinden polat alemdar bile gelebilirdi. bir iki ateş et, bağır çağır, kate connor'ı öp ve "i'll be back" diyip seyirciye göz kırp. anton yelchin'i star trek'in ardından amerikan aksanıyla konuşurken görmek ilginç oldu.
senaryo sevmem ama aksiyon severim diyorsanız, gidiniz. terminatör severim diyorsanız, hemencecik ilk iki filmden birini takınız. hemen notumuzu da verelim: yüz üzerinden altmış, o da arnold'un hatrına.
ağir sipoylir
- iddialıyım, bu filmdeki kalp nakli ileride doktorlar arasında efsane olacak. tıp öğrenimi sırasında, kalp cerrahı adaylarına o sahne izletilecek. yokluk ortamında, steril şartların söz konusu olmadığı, hastaya aktarılan kalbin uyup uymayacağı meselesinin tamamen şansa kaldığı bir operasyon. bir destan. şaka bir yana, marcus wright'ın böyle gereksiz bir şekilde harcanması saçmalığın daniskasıydı. senarist dalla... müsveddeleri herhalde, john connor'ı ölüyormuş gibi yapalım, sonra ölmesin, marcus ölsün, marcus ölünce bir oyuncunun sonraki filmdeki masrafından kurtuluruz diye düşünmüş olmalılar.
- robotlar da masa sehpa kullanıyormuş, hatta kapılar için kod girmek zorundaymışlar. oha ki ne oha!
--spoiler--
3 kere izleyip ne zaman aklıma gelse düşündükçe sinirlendiğim filmdir. Hakkında uzun uzadıya bir şey yazmaya bile gerek olmadığından bahsetmiştim önceki girdimde, Ama sinirim katsayım gittikçe artıyor.
Bu kadar tırt, sikim sokum terminatör filmi mi çekilir lan?
Hadi çocuklar skyneti basmaya gidiyoz. lan senaris lan senarist, skyneti nasıl basacan sen?
Önceki filmleri izlemedin mi? Skynetin bir merkezi yok, bütün bir ağda aktif sen bassan bassan skynet üssünü basarsın.
christian beyl abimizin de bi tarafına koyayım afedersin, John connor olacağını duyduğumda sevinmiştim, filmde rol kesecek bölümü olmasa da John connor olmayacağı açık seçik ortada.
2.filmdeki Connor bile 2 snlik rolüne rağmen daha bir john connor christian beylden.
terminatör atmosferi vermekten millerce uzak olan film. michael bay'in skindirik aksiyon filmlerinden birini izler gibi izledim bu filmi. bir de; bu filmde john connor yan roldeydi be abi. kyle reese bile neredeyse ondan daha ön plandaydı. olmamış...
beklentileri yüksek tutup gittiğinizde en damarlısını tutacağınız bir filmdir.
--spoiler--
film, con kanırın insancıl robokopun yardımıyla sıkaynet üssünden babasını kurtarma misyonu üzerinde dönen kısa bir hikayeden ibaret.
--spoiler--
yani bu koca filmin senaryosu, sağlam bir terminatörde sadece yan konu olarak verilebilirdi. eleştirilerin büyük bir kısmı da burada yoğunlaşmakta.
ancak terminatör manyağı olan bana "terminatör: spongebob squarepants returns" bile verilse izlerim o ayrı.
- bundan öncekileri izlediysniz, acımayın izleyin.
- " yeeeaaa bundan evvelkiler daha iyiydi ne bileyim bir terminatör iki gibi değil" gibi laflara kulak asmayın. çünkü bu filmin zamanı çok ayrı.
- arnıld çıksın kovalasın yaksın yıksın gibi atraksiyonlar beklemek yersiz çünkü o devir kapandı. artık kim kime dum duma; direnişçiler ile sıkaynet arasında bir savaş mevcut.
- ama illa da arnıld diyorsanız sizi kırmayacaklardır tahminim.
- bu film bundan sonra çekilecek olan filme bağlanacağı ve seriyi tamamlayacağı için izlenebilir.
- buna rağmen "çok da fifi" diyorsan aç how i met your mother izle, bunu niye okudun buraya kadar?
görsel açıdan doyurucu,muzuk ve ses açısından orta halli,senaryo ve kurgu açısından muhteşem, aksiyonu bol savaşı çok insanı yok olan her ne kadar beklentileri tam olarak karşılamasada güzel bir ternimatör serisi.
nedense bu filmi çok eleştirdiler. bilmem böyle olsa daha iyi olurdu, bilmem şöyle olsa daha iyi olurdu. Arnold'ın işi bitmesine rağmen hala adamın filmde oynamamasına üzülenler var. (arnold filmde oynadı, ama animasyonu!) sonuçta farklı bir film olmuş. christian bale'in oynaması bile yeterliydi benim için. önyargılı davranıp filmi izlememezlik etmeyin, izleyin mutlu olun.
Christian Bale'in kendini Batman'e fazla kaptırmsından dolayı Bütün film kısık sesle konuşması haricinde güzel bi film...Adam Dark Knight'ın etkisinde çok kaldıı *
john canor'ı bile bile geri plana atmış film. john'un pek bi numarasını göremedik . onun yerine marcus karakteri oldukça ön plandaydı. aksiyon neredeyse hiç dinmiyor. sahneler iyi çekilmiş. bütçe desteğiyle, şahane bir kıyamet sonrası ortam yaratılmış. görsellik bütçenin hakkını veriyor. senaryoyu yazan ikili michael ferris,john brancato kariyerleri'nin en iyi işine imza atmışlar denebilir. yönetmen mcg ninde teknik başarısı sayesinde üçüncü filmdeki oturmamışlık hissini bu filmde hissetmiyorsunuz. hatta filmin finalinde devamının gelmesini bile istiyorsunuz denebilir. senaryo'nun gedikleri yokmu! tabi var. aksiyon sekansları ne kadar yaratıcıysa, robatlar ve insanlar arasındaki bağ bi o kadar yüzeysel geçilmiş, bizde bir aksiyon sahnesinden diğerine atlaya duralım, alt metin(öteki olmak) rüzgar gibi geçmiş!, mcg ye gelince aksiyon sahnelerindeki teknik başarıyı ne yazıkki dramatik sahnelerde sağlayamamış mcg, christan bale çok tutuk, john canor rolünde çok daha iyisini yapabilirdi ve filmin süresi kesinlikle daha uzun tutulmalıydı, bazı gerkesiz abartı sahnelerinse, filmin havasını bozduğunu söylemekte fayda var. kısacası terminator gelecek için ümit vaad ediyor. bir ikinci film kadar değil ama üçten kesinlikle iyi! 10/7
--spoiler--
arnold abimizin ccı'ı süper olmuş, gerçeğinden ayırt etmek mümkün değildi. filmin en bomba sahnesiydi ayrıca, insan tasarımı geçrekleştirip, kaldı ki bu insanda herkesin bildiği ünlü bir aksiyon aktörü olunca seyiriciyi inandırmak çok zor, ama tasarım mükemmel olmuş diyebilirim.
--spoiler--
wanted weapons of fate uzunluğunda oyun olmuş. yaklaşık 3-4 saatinizi alıyor bitirmek. grafikler güzel olmuş, yapacaklarınız açık ve anlaşılır, saf aksiyon sevenler için birebir. silah ve düşman çeşidinin çok az olması, ara videolardaki özentisizlik ve ruhsuzluk da oyunun eksi yönleri. açıkçası çok boş bir oyun olmasına rağmen kendisini oynatıyor; ancak çoğu kimse bu kadar fos çıkmasını beklemiyordu sanırım. son olarak wanted weapons of fate deki cover and flank sistemi bu oyunda çok daha iyi hazırlanmış, sanırım bu oyunu oynanabilir kılan da bu olmuş.
tek kelimeyle muhteşem bir film olmuş. mutlaka sinemada izlenmeli. dvd kalitesi bile yetmez diyorum. ses efektleri, korkutucu atmosfer, gerilim... uyarıcı bombardımanına tutan bir filmdi. hatta birkaç kez sinemada izlenmeli.
--spoiler--
john connor yerine marcus karakterinin gidişatı belirlemesini anlamlı buluyorum. tabii eğer the sarah connor chronicles ile bir bağlantı kurulacaksa dizinin sonundaki "iyi" makinelere buradan bir zıplama yapılabilir. hala cevaplanması gereken çok soru varsa da bu film connor'ın direnişteki rolüne nasıl ulaştığını anlatmak için yapılmış bir geçiş filmi.
--spoiler--
bilim kurgu serilerinden hoşlanan herkesin izlemesi gereken film.
şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım. bizim sinema izleyicisinde garip bir olay var ki, filmi eleştirmenin bokunu çıkarmak.
sözlükte film aratan bir insan bu işi niye yapar, bilgi almak için. ama o kadar çok kötülüyorlar ki bu filmi sanki ucuz hint filmine gitmiş bu dallamalar.
ulan eliniz bir kamera mı tuttu bu güne kadar? yoksa sizin mahallede çekilen yerli dizilerin bir bölümünü siz mi yönettiniz?
havalarından geçilmiyor, buna takılıyorum..haticeyi bırakıp neticeye gelirse, gidin kardeşim bu filme..paranızın her kuruşuna değiyor.
yok mantıksızmış, terminatör niye kovalamaca oynuyormuş, niye basmıyormuş laseri..
ulan onu yapsa da yaranamıycak ki eleman size. bu seferde; "hiç bi aksiyon yoktu, çok mekanik aq, çok kötü film diyeceklerdi"
yahu 3 ay be, tam 3 ay oldu bu filmin fragmanı benim güzel mi güzel gözlerimle buluşalı. yahu ne kadar seksi bir fragman dedim kendi kendime. hali hazırda bir terminatör manyağı olmamdan dolayı benim o güzeller güzeli içimi anlatılamayacak bir heyecan kaplahıverdi. bekleme moduna aldık tabi kendimizi.
günler haftaları, haftalar aylar getirdi; film gösterime girdi. o güzel bacaklarımla koşa koşa gittim hemen filme.
şimdi buradan sonra okuyucu film hakkındaki yorumlarımı merak edecek onları okumak isteycektir ama hiç uğrşamayacağım şimdi. resmen zamanımı ve paramı çaldı götverenler, hatta o kadar ki gidip gişeden paramı geri istemeyi bile düşündüm ama yapmadım; o kadar da öküz değiliz herhalde.
neyse efenim siktiri boktan bir film olmuş işte, adam gibi bir konu yok ortada olanında bildiğimiz terminatör ile bir ilgisi yok. bu adamlar serinin önceki 3 filminde geleceğe o kadar çok gönderme yaptılar ki insan taşşaklı bir kurgusunu görmek istiyor o dönemin ama çok hafif kalmış, hafifde ne kelime hatta...
falan fıstık derken hayallerim yıkıldı benim, kendimi çok yalnız ve çaresiz hissediyorum. üzüldüm lan resmen.
hakkında çok şey yazılabilir de yazmaya bile değmez.
Terminatör fanı olarak diyorum ki
Sikindirik film.
Adı terminatör olmasa terminatör filmi olamaz zaten.
Holivud bir efsanenin daha içine etmiştir. Bale abimizden de Anladık ki john connor falan olmaz. Zaten başrolde de değil yan roldeydi orada da this is the resistance demekten başka hiçbir halt yapmıyordu.
90lı yılların başlarından beri terminatör geleceği çekilse de izlesek diye bekleyen bir neslin ki bu nesil 23-35 yaş arası nesildir bütün hayallerinin içine sıçmışlardır. Tahminimce filmin ikincisi daha güzel olacaktır ama bu yönetmenle, John connor olamamış bale'le, bu senaryo kadrosuyla işleri zor.
seri içinde kopukluğa neden olmuştur, şöyle ki en son john connor ve kız arkadaşı bir mağaradaydı, sonra bir baktık ki kız ortalıkta yok, olaylar gelişmiş yolunu bulmuş, makinalar her yerde. arada ne oldu bitti bilen yok.
fragmanlarından oluşan beklentim filmi izleyince havada kaldı, daha iyi birşey bekliyordum açıkcası.
sıradan bir film aslında, önceki terminatörlerden daha başarılı değil en azından.
terminatör-1 den sonra çekilen terminatör filmleri içine sinmeyen fanatikler için 'işte budur!' kardeşim dedirden filmdir. ohhh beee deyip bol bol makine görürsünüz bu filmde t-600 ler mi dersiniz , mototerminatörler mi dersiniz , suda kıvrım kıvranan makineler mi dersiniz ne isterseniz var filmde. hele son üretim t-800 ler maşallah vur deyince öldürülen cinstendirler.
film aksiyon isteyen, dövüm dövüm dövüşen terminatörler izlemek isyenler için bulunmaz bir fırsattır.
yıl 1995'ti, 10000 nüfuslu -ki tabelada öyle sadece- bir kasabada oturduğum için sinemaya gitmek ya da video kaset bulmak mümkün değildi. ama uzun uğraşlarla t2'yi buldum, izledim. her şeyine hayran kaldım. bu film benim karakterimi bile etkilemişti. insan olmayı makinelerden öğretti bize james cameron ne de olsa.
ne mcg ne de senaristler terminator'u anlamamış, yaşayamamış. sadece isminin arkasına saklanmışlar. çok şey yapılmaya çalışılırken hiçbir şey yapılamamış. sanki the sarah connor chronicles'ın 9 sezon sonrasını izliyordum, amaçsızca sağa koş, sola koş... hatta tscc'dan ziyade oyun demosu izler gibiydim. cg arnold, ve sahnede görününce birden başlayan brad fiedel terminator theme'i resmen yaraladı beni, hayır dedim, olamaz, bu kadar aptalca çekilemez bu film. bu film terminator ise ilk ikisi neydi? evet, diyebilirsiniz ki, devam filmi işte... ama t2 de devam filmiydi ve nedense 1 den daha çok sevdik.
t3'teki gereksiz aksiyonlar burada da kat kat var. marcus wright i yok etmek için tüm ormanı yak, sonra "bana babamı bul abi" diyerek gitmesine izin ver. connor'ın göğsünü delip geçen parça, sonra iki kişinin koluna girip yürümesi, konuşabilmesi, açık havada ameliyat yapılması... kalp nakli olayı da ayrı bir saçmalık olmuş. bunların ayrıntısına girmiyorum, çünkü kimse neyi neden yaptığını bilmiyor bence.
mcg, michael bay ile girdiği sidik yarışı yüzünden 200 milyon doların 100 ünü industrial light and magic'e yatırmış sanırım. ama film rezalet olduktan sonra gerçekçi makineler boş geliyor. ki bir iki grafik hatası da dikkatimi çekti hareket anlamında.
stop motion çekilen terminator'un olduğu t1 mi yoksa bu mu?
christian bale'in neden john connor olduğunu da anlamak zor değil. en gereksiz oyuncuydu, kötü oyuncu demiyorum, bu film ve john connor karakteri için gereksiz. ama ticari anlamda gerekliydi mcg için. işe de yaradı, imdb'de filmin puanı hala 7 nin üzerindeyse sebep bu. haa, diyebilirsiniz, sen çok şey biliyorsun, madem kötü, kimse mi anlamıyor filmden de yüksek puan veriyorlar? cevap da vereyim, kim ne oy vermiş. bale'in ticari getirisine bir örnek. terminator'e en yüksek puanı 18 yaş altı bayanlar vermiş.
özetle: terminator 2 benim için en iyi film değil ama en sevdiğim.
yani yazdıklarım kendini beğenmiş birinin eleştirileri değil, tamamen duygusal olarak yazılmış şeyler. çünkü hiçbir film beni bu kadar meraklandırıp bu kadar hayal kırıklığına uğratmadı. hele de bu terminator olunca etkisi daha ağır oluyor.
saygılar.
jenerikte 'music danny elfman' ı görünce mutlu olmuştum, hiç değilse müziklerde hayal kırıklığına uğramam diye düşünüyordum. yanılmışım dostlar, nerede brad fiedel'in o şahane müzikleri diye çok gözyaşı döktüm. bok gibiydi. ben çok anlamam, tamam, ama gidince hak vereceksiniz. hakikaten olmamış. yani danny elfman hakkında bu lafları edeceğimi düşünmezdim hiç, içim yanıyor.
ikincisi, john conner'ı christian bale'in oynadığını öğrendiğim gün bildiğin zil takıp oynamıştım, ama bilemedim bu öküz diyalog yazarlarının john conner'ın ağzına iki kelime laf yazamayacağını, bilemedim a dostlar. ordan görsel efekt burdan alevler, motorlar çıkıyo falan ama azıcık konuşun ulan! bi ara terminator izlediğimi unuttum, bu marcus var küçük kız var falan bunlar kaçıyo işte de ne oluyo falan diye hikaye toplamaya çalıştım kafamda. zaten john conner'ı yarım saat görüyoruz. ya insan bi der, bu john conner ikinci filmde neydi öyle der, insandı lan bu der. burada bildiğin azgın lider olmuş, böyle bir özgüven fışkırıyor, radyodan insanları bağlamış kendine ama ne bi vurgu var ne bi belirti var. hiçbir şekilde üstünde durulmamış. hikaye resmen marcus wright'ın hikayesi, onun ikilemleriyle, onun arayışlarıyla uğraşıyoruz. karısı desen, hastanım bryce biliyosun bebeğim, ama o tatlı gülümsemenle baksaydın da gözlerini biraz kıssaydın, öyle kocaman kocaman açmışsın ne yapıyom lan ben burda der gibi bakıyosun. sana da iki kelime yazamamışlar, ayıp etmişler valla.
üstteki paragraf şunu demeye çalışıyodu aslında: senaryoda bir zeka pırıltısı yok. bir an bile yok.
ama ben filmi the terminator ve judgment day'le kıyaslıyorum, bu filmleri geçmesini zaten beklemiyodum. ama birden hayvan gibi john conner görünce ben de kyle reese e sarıldım o götürdü beni artık.
filmde terminator serisine her türlü gönderme yapılmış. kyle 'come with me if you wanna live' diyo, conner arnold abisinden öğrendiği 'i'll be back'i çakıyo tam sahnesinde, hele t-800'ün merdiven çıkma sahnesi var ki o anı dondursan ben yaşadığım heyecanla direk bu filme 10 üzerinden 18 verebilirdim. conner'ın motoru avladığı sahnede çalan şarkı da duygulandırdı tabi, o sahne iyiydi bak.
ama olmamış dediğimiz bi yığın şey var, daha da yazmayayım artık, sonuçta filmi görmenizi isterim. şöyle deyip toparlayalım: filmi tamamen bağımsız ve sadece terminator'e bolca gönderme yapan bir serinin başlangıcı olarak görürseniz, o zaman canınız yanmaz ve 'şahane filmdi lan, ama müzikler bok gibiydi', der gidersiniz. bu sebeple bir rise of the machines kadar acıttığını asla söyleyemem, arnold'a o kelebek gözlüğü taktırmayacaklardı! ama siz illa ki judgment day inceliğini arıyorsanız (burada kendime sesleniyorum) titreyin ve kendinize gelin, iki film daha var, kahrolursunuz, bir gece uyanıp mcg'nin peşine düşersiniz, sonra hayatınız çürür amerikan hapishanelerinde.
ama olur da mcg'yi avlarsanız, michael bay'e de uğrayın olur mu?
son bi şey: common kim lan! önüne gelen rapçiyi oynatmayın oğlum şu filmlerde, yeter yahu! abuk subuk yan karakterler, hiçbirine de adam gibi bi laf söyletmiyosunuz, ayıptır be. hani atmosfer hani insanlık, ne biçim mayın onlar, of.
ama gidin filme, valla bak. diğerleri güzel olucak biliyorum ben. mcg'yi alsınlar şu projeden bak nasıl güzelleşiyo ortam.
bilimkurgu filmlerinin unutulmazlarından olan terminatör serisinin yeni filmi. pek fazla beklenti içinde olmadan gittiğim film özellikle insanlarla robotlar arasındaki savaş adeta black hawk down benzeri bir atmosferde vermeyi başarmış ve çok gerçekçi bir iş çıkmış ortaya. film, anlatım yönünden bir türlü tatmin etmeye yetemezken, sanki gerçek olayları anlatıyor gibi havasıyla, gerçekçi aksiyon sahneleri ve hikayenin gelişimi yönüyle bence övgüye layık.
filmin birkaç yerinde terminatörlerden kaçış ve onlarla mücadele sahneleri vardı ki çok güzel kotarılmış. insana 'keşke daha uzun sürseymiş bu fasıl' diye düşündürüyor. gerçekten filmin yarım saatlik bölümü bu tarz mücadelelere ayrılasaydı belki çok daha iyi olurdu. terminatörler öyle bir saldırıyor ki, çocukluğumuzda babamızın bize 'geldi geldi geldi, gıdı gıdı gıdı' yapmasından kurtulmak ne kadar zorsa onlardan kurtulmak da o kadar zor.
ama filmin dikkat çeken büyük mantıksızlıkları ve eksiklikleri var. mesela bu filmde endişe duygusunu ilk iki terminatör filmindeki kadar yaşayamıyoruz.
--spoiler--
terminatör birisini yakaladığında parça parça etmek varken onu tutup defalarca sağa-sola fırlatması çok göze batan bir saçmalık olmuş.
filmin sonlarında insanlar helikopterle skynet üslerinden birisine gidiyor. oysa çok iyi korunan, uçanı kaçanı vuran robotlar bunları vurmuyor. bu üsten connor'u alıp çıkıyorlar ama savaş uçaklarıyla savaşabilecek kabiliyette olduğunu gördüğümüz skynet avcıları hiç müdahale etmiyor.
filmin en sonunda insan ruhlu makine Marcus Wright'ın kalbini john connor'a vermesi duygusal olsa da çok aceleye gelmiş gibi duruyor. ayrıca 'doku uyumu' denilen şeyden yönetmen ve senaristlerin nasıl haberi olmaz anlamak mümkün değil.
insanların ağzına tüküren skynet'in marcus wright'ı insanların arasında sızması için nasıl ürettiği belli değil. geçmişe bir projeci mi yollamışlar yoksa? bilemiyoruz.
ve yine terminatörler zamanda yolculuk yapıp neden john connor'un annesini öldürmeye çalışıyor da daha da geçmişe gidip connor'un büyük büyük ninesini 20 yaşındayken öldürmüyor anlamıyorum, veya doğumhaneyi doğum sırasında neden havaya uçurmuyorlar, veya tek mermiyle annesini daha çocuk oluşmadan vurmuyorlar? burası bana hep çok saçma gelmiştir.
--spoiler--
ilk izlenimlerime göre süper oyun. Wanted:Weapons of Fate'te kullanılan siper sisteminin biraz daha gelişmiş sistemi kullanılmış. Grafikler cok sağlam. Aradaki sinematikleri "arada oha lan film gibi" nidalarıyla izliyorum. Wanteddaki igrenc kontrol sistemi ve ayar yapma özrü giderilmiş. Options menüsü daha gelişkin. Oyun başlarda çerez robotlarla başlıyor. Crysis'te uçan vıyık vıyık ses çıkaran şeylere benzeyen robotlar. ilerledikçe bunlarla beraber spider denen daha güçlü olanlar geliyor. Biraz daha ilerleyince asıl cyborglar geliyor. Hepsinin zayıf noktası var tabi. Esasında filmde öyle zayıf noktalardan bahsedilmiyor ama oyun oldugu için bir şekilde alt etmemiz lazım onları ki bu sistem güzel olmuş. Oyun gerçekten heyecanlı ve checkpointe dayalı kayıt sistemi var. Bu yüzden sıkmıyor insanı. Saatlerce oynanabilir. Gideceğimiz ve yapacagımız şeyler cok net. Öyle geniş alana oyuncuyu bırakıp ne yaparsan yap tarzı degil. Atmosfer güzel olmuş. Her taraf yıkık dökük ve böyle ortamda bu gelişkin siper sistemi cok işe yarıyor. Karakterin saglık durumu için degişik bir sistem kullanılmış. Taban olarak bekle iyileş sistemi olsa da karakterin canı sürekli dolmuyor. Düşmanlar yanınızdayken dolmuyor mesela. Ortalık sakinleşince hızlıca doluyor. Bu da çatışmalar sırasında dikkatli olmamızı gerektiriyor. Öyle deli çoban gibi ortaya atlamamak lazım.
Filmi henüz gelmediği için pek yorum yapamasam da fragmanın sonunda görünen harvester'dan oyunda da var. Ve bayagı can yakıyor.
Grup halinde ilerliyoruz genelde. Mermi olayında da sınır konmuş olması öyle müsrif davranmamızı engelliyor. Gerçi sağda solda ölülerin silahlarından cephane topluyoruz.
Bu arada galiba ilk geforce x serisi ekran kartı isteyen oyun bu.*
Belki de ben bir terminator hastası olarak yanlı davranıyor olabilirim ama oyunu cok begendim. Filmlerden oyun adaptasyonlarını hep grin yapsa keşke.