burada asıl önemli olan mevzu kebabın kaç para olduğudur. mesela 4 liraya kebap yemişliğim var benim. ama 10 liraya da çorba içtiğim zamanları hatırlıyorum. burada 4*10=40 bknz: mhp nin 40. yılı
aslında bu konuda ''muavinler ve arka kapıdan otobüse binerken üçüncü merdivenin solundaki sürgülü kapının arkasında uyuyan şöförler cemiyetini'' parmağı vardır. öyle ki bu şahıslar otobustte ikram edilecek keklerin en küçüğünü ve en kalitesizlerini seçerler. haliyle yolcu terminalde altın tepside sunulan çorbadan içmek zorunda kalır. neden bu kadar uzatıysam artık.
yolculuk sırasında yarım saatlik molada acıkan kişinin gecenin bir yarısında midesinin sadece sıcacık bir çorbaya ihtiyac duyması üzerine girdiği lokantada çorbanın fiyatını sorduğu anda ki yıkılışıdır. çok açsa kebab fiyatında olan çorbayı içer üstüne de soğuk su iyi gider.
hele bu çorbaların bir de ankara yolunda satılanları vardır ki, tabağa yarım kepçe koyarlar, yanına bir dilim ekmek verirler, çorba buz gibidir ve caaaarrttt 15 tl. insanda az utanma olur yahu. oturup iki çeşit yemek yesem bilet parasına denk gelir.
şehirlerarası yolculuklarda insana en çok koyan durumdur. özellikle gece vakti yolculuk yapılıyorsa, terminalde aç bir halde lokantadan gelen koku koklanır. bir şeyler yemeye niyet edilir, içeri girilir. ufacık kasede mercimek çorbasının 15 lira olduğu görülünce ne devlet tanınır, ne millet. "bari tuvalete gideyim de yolda sıkışmayayım" denir. zaten tuvalete verilen para da içler acısı bir şekilde insanın içine oturur. fırsat avcıları yolcuyu deplasmanda yakalamıştır.