yaman bir çelişkidir. şöyle ki; sizi terk etmeye iten bazı nedenler vardır şüphesiz. çok seviyor olmanızı bile unutturacak nedenler vardır. ilişkinizi kurtarmak için artık hiçbir şey yapamayacağınızın farkına varmanıza yol açan bir takım nedenler. sizi ayrılmanın eşiğine getirense tek bir şeydir. sevdiğiniz, sevdiğinizi sandığınız, alıştığınız, o'nsuz yapamayacağınızı düşündüğünüz. artık siz hangi sıfatı uygun gördüyseniz, 'o' dur. terk etmek zorundasınızdır çünkü o'nunla olmayacağına, o sizi tüm çabaları neticesinde yine net bir şekilde ikna etmiştir. çok doğru yaptığı şeylerin aslında sizin yanlışlarınız olduğunu fark edememiştir. size yanlış yapmıştır. geleceğinize, kurduğunuz hayallere yanlış yapmıştır. o, önce beraberce kurduğunuz, her fırsatta konuşmaktan zevk aldığınız hayallerinizi terk etmiştir. sonra da sizi. terk eden, o' dur aslında. siz 'bitti.' derken, şunu demek istiyorsunuzdur: 'ben, sana rağmen, bizi buraya kadar getirebildim. sen eğer istersen, şimdi. git.' ve gider.
içeride bir yerlerde bu duyguyu arayıp bulmak basittir, kolaydır; kolay olduğu kadar uçucudur da.
terk etme eşiğinin verdiği kararlılıkla ters orantılı olmalıdır, terk eden kişinin terk edilen kişinin gözünden bakmasını asla sağlamaz ki zaten bu bir gereklilik bile değildir, ilişkinin tarafların insiyatifine ve ayrılığa -bu durumda terk edişe/edilişe- bakış açısına göre değişkenlik gösterebilir.
ama ne olursa olsun, terk edilen asla terk eden olmaz. gerek ilişki dinamikleri, gerek aşk denilen uçuculuğun kimyasına uymaz, uymamalı, uymayacak.
hislere saygı göstermek gerekir; nereden fırlayacakları veya yatağınızda ne tarafa döndüğünüzde batacağı hiç ama hiç belli olmaz. ama bir gerçek vardır: düşmeniz gerekiyorsa yer çekiminden kaçamazsınız.