birçok ihtimal vardır.
-zamana ihtiyacı vardır.çünkü bazı sorunların çözümüne beraber ulaşılamıyodur.sadece tartışmalar oluyodur.
-ayrı kalarak özlem ortamı yaratmaya çalışıyordur.
-dönmüş dolaşmış daha iyisini bulamamış eski yerini kaptırmamak için u dönüşü yapmıştır.
-bir başkasından umut ışığı görmüş peşine takılmış sonrada tekmeyi yiyince kuzu kuzu yerine dönmüştür.
- ilişkide heyecen, adrenalin yaratmaya çalışıyordur.
-dengesizdir.
-gerçekten sevip sevmediğini anlamaya çalışıyordur.
...
+ seni terk ediyorum mustafa.
( 10 saniye sonra)
+ kırmızı fularımı unutmuşum onu alıyım sonra tekrar seni terk ediyorum.
( 10 saniye sonra)
+ dolmuşlar çok dolu. taksi parası ver de öyle terk edeyim.
( taksi parasını aldıktan 10 saniye sonra.)
+ mangoda güzel bir tişört var.. biraz para..
- buse...
+ terk edi..
- siktirir misin?
bir klişe vardır. terk eden; giden midir, yoksa kalan mı? öyle durumlar, şartlar oluşur ki ilişkinin iki tarafıda terk eden oluverir. bırakıp giden sadece "kendini" bıraktığı kişiden yoksun bırakmaz. sevgisinden bırakır, kalbinden bırakır, sıcaklığından bırakır, mutluluğunuzdan yoksun bırakır... geriye ise sadece "anıları" bırakır.
kimi zaman sevgi yoksunluğundan bırakıp gidilmez. sevgi kusursuzda olsa "şartlar" bırakmayı gerektirir. kahpelik midir terk etmek? intikam duygusu mudur terk etmek? belki de fedakarlıktır bırakmak. ama bırakmaktır. vazgeçmektir. eskiden paylaşılan bir ekmeğin şimdi tamamını karşı tarafa bırakmak fedakarlık mıdır? halbuki o ekmeğin tadı paylaşmak değil miydi?
peki ya geri dönme isteği? ben ekmeğimizi sana bırakmıştım ama onun yarısı olmadan da yaşayamıyorum demek. diyebilir misin? bunu demeye gücün var mı? veya demek ister misin bunu?
kolay değil geri dönmek istemek. bunu istemek çok kolay. fakat dile getirebilmek kolay mı? "asla". insan içinde öyle bir duygu barındırıyor ki "gurur" adında. çoğu zaman gururlu olmak bir karakter belirtisiyken; söz konusu aşk olunca büyük zararları dokunuyor bu meretin. "seni terk ediyorum" dedittirebilen dillere, "seni hala seviyorum, benimle ol tekrar" dedittirmiyor. engelliyor. "illa içindekileri bastırıcaksın" diye zorluyor. mutluluğunun ayaklarına prangaları bağlayıveriyor. sadece terk edeni değil geride kalanın duyguları dışarı vurmasını da kontrolü altına alıveriyor.
geride kalan. "gurur" belkide en çok onun canını yakıyor. "ben seni hala seviyorum" demek o kadar zor hale geliyor. el hep telefonda, sabahları posta kutusuna koşmalar, her gelen e-mailde kalp çarpması, belki bir haber alırım beklentileri... dönmesini o kadar çok isteyip, "bana dön" diyememe hali. hayaller. eski günlere duyulan özlemler. ama bir türlü "geri gel" dememek. terk edilmenin verdiği kırık, yıpranmış bir ruh hali varken, ısrarla ona olan bağlılık.
peki ya sen geride kalan; sen "o" sana geri dönmek isterse bir gün kabul edebilecek misin onu geri? sana yaşattığı acılara rağmen. günlerce döktüğün göz yaşlarına rağmen. sorular sorular... kafada uçuşan onlarca sorular. cevabını bulamadığın, kimsenin sana bir türlü yardımcı olamadığı onlarca sorular... sana koşarak dönmek istese, sen ona ilk günkü sıcaklığınla sarılabilecek misin? o sana sarılabilcek mi eskisi gibi? dur dur dur...ama kokusu? o olmadan da yaşayamıyorsun. hep burnunda onun kokusu, teninde onun sıcaklığı yok mu? kararsızlık hali. ama nolursa olsun onun sana dönmesini herşeyden çok istiyorsun biliyorum. o küçücük kalbini attıran şey onun sevgisi çünkü.
"o" sana dönmek istese dahi bunu sana söylemeyecek. sen de aklında her zaman o olsa da, keşke bana geri dönse desende durmadan kendine; onun karşısına çıkıp sevdiğini bir kez daha haykıramıcaksın. yapamıcaksın bunu. pencereni açıp ay ışında hayaller kurmaya devam ediceksin. sonbaharda her düşen yaprak seni hatırlatıcak. halini bir kez daha yüzüne vurucak. her acıklı şarkıda bir kez daha ağlıcaksın. içinden mırıldanıcaksın: " senin gibi beni kimse sevmedi. bekledim gittiğin günden beri." *****
kendisine şu şiir armağan edilebilir, zira öylesine böyle bir şiirle cevap verilmelidir.
"en güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın camını..
en güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
düşmanımdır ikisi..
sana gelince...
yazıyorsun..
okuyorum..
kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
ne yazık!..
ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
en güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
biri sensin,
biri o,
biri ötekisi...
kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
sana gelince...
ne ben sezarım,
ne de sen brütüssün...
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
artık seninle biz,
düşman bile değiliz.."