terkedileni en başta üzen, hatta uzun süre kendine gelememesine bile sebep olan, diğer yandan insanlara güven ve sevgi konusunda ona sağlam tecrübeler kazandırabilendir.
bittiğini ardından bakarken anladım,
sen gittin, ben arkandan ağladım.
sessiz düştü damlalar gözlerimden
ağladığıma ben bile inanamadım.
gittiğini gözyaşlarımdan anladım,
acıttı önce, içime aktılar sadece.
sonra bir bir yanaklarımdan süzüldüklerinde
ben gittiğine değil, ağladığıma ağladım. **
"gerçekten bu kadar sevdim mi ben bu adamı, sevdiğim için mi üzülüyorum yoksa cidden beni sevdiğine inandığım adamın benden vazgeçtiğini gördüğüm için mi üzülüyorum"diye düşündürtebilen olay.
onu ve yaşanılanları tekrar tekrar düşündüğünüzde ne kadar kötü olduğunu her seferinde bir kez daha anladığınız olgudur..sıradan insanlar çabuk atlatırlar bunun acısını..
edit:her zaman çok kötü bir şey olmayabilir çünkü belki de böyle olmasını siz istemişsinizdir.. (bkz: züğürt tesellisi)
sonunda ;
gözyaşı
hüsran
kırık bi kalp
sonsuz bi boşluk
ve binbir soru...
hayatta hissedebilicek en kötü en ağır duygulardan biridir terkedilmek...terkedildikten sonra yapılacak en güzel eylem ise oturup boş boş düşünmektir terkedeni..artık yalnızsındır ve ne yapacaksındır ?
ortaokul 2.sınıf ergenlik denilen illet şeyle yüzyüze gelinmeye yeni yeni başlanmış.yüzün alın diye tabir ettiğimiz kısmı tam anlamıyla marsın uzaydan çekilmiş fotoğrafı formatında,göktaşı çukurları (patlamış sivilceler),minik tepecikler (yeni çıkmış sivilceler),saçlar ilk defa şampuan görmüş,jöle görmüş zamane idolu tom cruise tadında,geçen sene saçını çekip güldüğün karşı cinsi gördüğünde artık kasıklardan doğru başlayan bir ateş basmaya başlamış,o zamana kadar ne olduğunu bilmediğin ''kuş tükürüyor mu lan'' sözlerinin ne anlama geldiğini artık lama cinsi bir kuş sahibi olarak kavramış bir bünye sınıfın en güzel kızına yaklaşır ve bir haftadır denediği repliği canlı yayına döker.sonuç müspettir. artık senin için yepyeni bir hayat başlamıştır.erkek muhabbetlerinde sen kız nasıl tavlanır kitabının yazarı olarak anlatıcak bir çok şeyi olan, milli çapkın süha özgermi modunda konferanslar veren,okul çıkışlarında '' atariye geliyormusun lan'' sözlerine '' yok be canım kızla geziceğiz biraz '' diyen bir efsane olmuşundur.işte bu günlerin sonunu getiren ve hayatta ilk defa küçük bünyeyi yıkım denen olguyla tanıştıran eylem olmuştur terkedilmek.uyunmaz geceleri hırs yapılır,intikam alınmak istenir seni terk edenden,şiirler yazılır sonra ü.y.o tadında en acılısından. sonra mahalleye yeni taşınan komşunun kızı unutturur sana herşeyi.ilerleyen yıllar sana terk edildiğin gibi terk etmeyide öğretir.
bekle dedi gitti
ben beklemedim, o da gelmedi...
ölüm gibi bir şey oldu
ama kimse ölmedi....
terkedilişte,terkedişte acı ama üstadın dediği gibi ''kimse ölmüyor'' hayat devam ediyor...
Yemek yiyememek,
konuşamamak,
odaklanamamak,
hiç bir şeyden tat almamak,
bir yerleri yıkıp dökme arzusu,
üzülüp ağlayamamak,
en kötüsü de terk eden taraftan nefret edememek...
sevgilisiyle mutlu olan, sevgilisini çok seven hiç bir insanın aklının ucuna dahi getirmediği, ama başa gelince dünyanızı başınıza yıkan durum. önce olayın şokuna girersiniz. sesiniz çıkmaz. konuşamaz olursunuz. gözünüzden yaş bile düşmez o dakikalarda. daha dün gece uyumadan önce "seni asla bırakmayacağım çünkü çok seviyorum", " ağlama göz yaşına kıyamam" diyen sevgilinin size böyle bir kötülük yaptığını kabul etmez mantığınız. mantık bir yanda kendince bu bir hata çıkarımları yaparken devreye kalbiniz girer. paramparçadır kalp. ne yapsın. kanamaya başlar. kalpten akan her damla kan, sizin göz pınarlarınızdan akan bir damla yaş olarak vücudunuzdan atılır.
birgün telefonu elinize alıyorsunuz. mesaj gelmiş. açıp bakıyorsunuz yazılanlar şundan ibaret: 'eski sevgilimi unutamıyorum' karşıda ki kişiye saygılarınızı sunup, kendi benliğinize döndüğünüz kimi zaman canınızı acıtan ama size ders veren, hayatı öğreten yepyeni bir başlangıç...
ilk evresi "şok"tur, insan idrak edemez bünye kabullenmez her zaman sarılmaya alıştığı sıcak anatominin artık ısıtmayacağını reddeder, şiddetle yalanlar kendi içinde bu gerçekliği...
ikinci basamak "çırpınma" safasıdır, bazılarında bu dile getirilir, "gitme sensiz bir şeyler eksikmiş gibi oluyor pastamda, hatta pastam eksik" ifadeliri ile "gün ışığına duyulan ihtiyaç gibi terk eden şahsın aşkına ihtiyaç duyulmaktadır". centilmence olmayan bu hareketi sindirme en azından sineye çekmeye gayret etme safhası olan "kabullenme" başlar ve ona ait ne varsa uzaklaşır zamanla, etkisi azalır, daha az acı vermeye başlar...ama hiçbir zaman acısı tamamiyle silindi denemez.
BAZEN BiR KALP KIRIKLIĞI , BAZEN DE BiR YARA BIRAKIR AMA TERK EDiLMEK ÖYLE Ki ÖLÜME EŞDEĞER GELiR KiMi ZAMAN YAKIP , YIKIP , DiVANE EDiP , RUHUNU GÖMER DE SESSiZ KUYTU KÖŞELERE YiNE DE SESiNi ÇIKARAMAZSINDIR .