bugün

bazen insan hayatı daha iyiye gidebiliyor bu sayede.ben 3 yıl önce üniversiteyi kazandım spora başladım tatile gittim.çok güzeldi.
sudan çıkmış balığa dönmenize sebep olan olay. eğer ki bir de başınıza ilk defa geliyorsa, gözünüze takılmış toz pembe gözlüğün acımasızca çıkarılıp yerde parçalandığını hissedersiniz. inanamazsınız. size daha geçen hafta 'sen benim her şeyimsin. sensiz yaşayamam. sen bana ne yaptın böyle?' gibi gerçekten de inandırıcı sevgi sözcükleri söyleyen birinin, uğruna onca şeyi feda etmenize rağmen, bir sebep bile göstermeden aniden çekip gitmesine anlam veremezsiniz. mümkünü yoktur, hala seviyordur sizi tabi ki, 'sadece kafası karışık' diye kendi kendinizi avutursunuz. bugüne kadar kimseye taviz vermemişsinizdir, kimse için kendinizi küçük düşürmemişsinizdir. ama onu karşınızda gördüğünüzde dayanamayıp, 'ne gururu lan' dersiniz kendinize, 'benim canım o, hayatım o benim. o olmazsa ben nasıl devam ederim. hem o da beni seviyor.' diye yanına gidersiniz. ama o gözler, onun gözleri değildir. sizin gözlerinize aşkla bakan o sıcacık bakışlar yoktur artık. karşınızdaki tanımadığınız biridir. boş ve anlamsız gözlerle size bakar. 'ağlama' der sadece. eskiden ağladığınızda sırf siz ağlıyorsunuz diye ağladığı anlar gelir aklınıza. sıkı sıkı sarılırsınız kokusunu çekersiniz içinize. son kozlarınızdır artık. size deli gibi aşık olan o insanın artık orda olmadığını bile bile, bir ümitle yalvarırsınız: 'bırakma beni lütfen.'. herkese övünerek bahsettiğiniz o umursamaz ve gururlu siz kaybolmuştur. düşünebildiğiniz tek şey karşınızda duran sizi sevmeyen birine gitmemesi için neler yapabileceğinizdir. o an idrak edemezsiniz. ama yapacak bir şey kalmamıştır. (bunun aşamalarını entry min ilerleyen kısımlarında anlatacağım.)'bitti işte. olmuyor.' der o çok güvendiğiniz, asla sizi bırakmayacağını ne olursa olsun yanınızda olacağını söyleyen insan. bir şey diyemezsiniz sadece ağlarsınız. son bir umutla sorarsınız 'beni çıkardın mı artık tamamen hayatından?'. çıkarmasa nolucaktı ki sanki ama o an bu tarz ayrıntıları düşünemezsiniz sadece onu istiyorsunuzdur hayatınızda öyle veya böyle. 'artık yüzüne bakamam. bitti bu kadar.' ve gider.işte terk edilme eylemimiz tamamlanmıştır. bundan sonra yaşanacaklar bir kaç evrede gerçekleşir.

1) isyan evresi

gözleriniz ağlamaktan acıyana kadar ağlarsınız. hiç durmadan ağlarsınız, ağlamaktan başka hiçbir şey yapmazsınız. sürekli onunla olan anılarınız aklınıza gelir size hiç 'seni hiç bırakmayacağım. asla.' dediği anlar gelir. daha çok ağlarsınız. inanamazsınız. kendinizi tırmalamak istersiniz hatta bazen yaparsınız da. genel olarak bireyin kendine zarar verme eğilimi bu evrede sıkça görülür. bilinçli olduğunuz anlarda hep aklınıza o ve onunla yaşadıklarınız geldiği için bilinçsiz olmayı istersiniz. bunun yolları da uyumak, sarhoş olmak, uyuşturucu kullanmak ya da ölmektir. karakterinize göre bu dört yoldan birine yönelirsiniz. kendinize acı çektirmekten mazoşistçe bir zevk aldığınız için eskiden size ait olan şarkıları dinlersiniz. ağlamanın sınırlarını zorlarsınız. arkadaşlarınız sizin için oldukça endişelenir ve terk eden taraf hayatı boyunca yemediği küfürü bu evrede yiyebilir. arkadaşlarınız sizi eğlendirebileceklerini düşünerek kafanızı dağırmak için saçma sapan yollar deneyebilir. ama en klasiği tabi ki 'sana sevgili mi yok' cümlesidir. yok ulan. tabi ki bu evrede yemek size hatırlatılmadıkça ihtiyaç duymadığınız bir nesneye dönüşür. eğer terk eden kişiyle aynı ortamda bulunuyorsanız (okul, iş yeri, sosyal bir ortam vb.) onu görünce size acıması ve ne hale düştüğünüzü görmesi için zaten bok gibi asık olan suratınızı iyice asarsınız. bunun esas nedeni hala terk eden kişinin sizi sevdiğini düşünmenizdir. dediğim gibi bunu kabul etmesi biraz zaman alır. belki size acır ve geri döner diye zaten yok olan gururunuzu iyice yerlere atarsınız. eğer ortak bir iki arkadaşınız varsa onların yanında da iyice kendinizi acındırırsınız. dıştan bakılınca tam bir zavallısınızdır artık. bravo amacınıza ulaştınız.

2) sorgulama evresi

biraz daha mantıklı düşünebilmeye başladığınız evredir. artık o kadar sık ağlamazsınız. geceleri başınızı yastığa koyduğunuzda biraz ağlarsınız, birlikte yaptığınız şeyleri günlük hayatta yalnız yaparken ağlarsınız, birlikte geçtiğiniz yollardan yapayalnız yürürken ağlarsınız, en son onunla buluştuğunuzda giydiğiniz kazağınızı belki kokusu sinmiştir diye koklamaya çalışırken acizliğinizin ve onu ne kadar özlediğinizi fark edip ağlarsınız. küçük şeyler sizi ağlatir, küçük anılar... ama dediğim gibi birinci evredeki gibi durup dururken ağlamazsınız. iştahınız hala kapalıdır ama en azından yemek yemek için çabalarsınız. artık onu gördüğünüzde kendinizi acındırmak için uğraşmazsınız. bunun için ekstra bir çaba harcamanıza gerek yoktur zaten. sadece olduğunuz gibi davranırsınız ve mümkün olduğunca onunla göz göze gelmemeye çalışırsınız. bu evreyi diğerinden ayıran en önemli özellik artık terk eden eski sevgilinin sizi sevmediğini kabullenmeye başlamanızdır. 'yalanmış.' diye düşünüp durursunuz. kendi kendinizi ikna edersiniz. çok acıdır, ama yüzleşmeyi başarırsınız. bu kadar güvendiğiniz birinin nasıl böyle bir şeyi size yaptığını anlamaya çalışırsınız. bir insan bu kadar kötü olabilir mi? bu kadar acımasız ve adi? onun uğruna kaybettiğiniz şeyleri düşünürsünüz. gururunuzu, inancınızı, masumiyetinizi düşünürsünüz. onunla birlikte olabilmek uğruna kırdığınız diğer kalpleri düşünürsünüz. tüm fedakarlıklarınız gözünüzün önünden geçer. 'bunu hiç hak etmedim ben.' diyebildiğiniz an bu evreyi tamamlarsınız.

3) intikam evresi

artık ağladığınız anlar baya azalmıştır. daha doğrusu ağlamanın anlamsızlığını fark edersiniz. giden gitmiştir. yapabileceğiniz bir şey kalmamıştır. üstelik gözünüz aniden açılmıştır. siz orda bitkisel hayattaki hıyardan farksızken o hayatına kaldığı yerden son hız devam edebiliyordur. bir de yüzsüz gibi eğlendiğini size duyurma merakındadır. sanki seni bırakan benim allahın belası bu neyin egosu hala. neyse. onu sevdiğiniz anlar artık size çok uzak gelmektedir. sanki o sevdiğiniz insan ölmüştür ve şu anki onun bedenini ele geçirmiş bir piç kurusudur. böyle düşünmek sizi rahatlatır. karşınızdaki insana nefret duymaya başlayabilirsiniz. artık size acımasını istemek şöyle dursun ağzına itinayla sıçmak istersiniz. bedduaların doruk yaptığı bir evredir bu evre. anca idrak edersiniz çünkü size yapılan haksızlığı. ve artık oldukça neşeli davranmaya çalışırsınız. hatta arkadaşlarınızdan kafanızı oyalamak için size yeni birilerini ayarlamasını istersiniz. kimse sizin onu unuttuğunuza inanmaz. aslında unutmamışsınızdır. (diğer evrede bundan bahsedeceğim.)ama siz herkese dersiniz 'yok ya valla böyle bir insanı sevemem, geçmişte kaldı.' genelde bu evrede ilk evrede yapılanlardan büyük pişmanlıklar duyulur. ve o anlar hatırlanmamaya çalışılır. artık terk eden bireyle olan anılar yasaklı bölgedir ve beyninizin o alana girmesine asla izin vermezsiniz. bir kaç kısa ilişkiniz olabilir ve bunu onun gözüne sokmak istersiniz. abartılı kahkahalar ve 'bak hayata devam ediyorum' kaygılı facebook paylaşımları(resimler statusler şarkılar) bu evrede görülebilir.

4) yanıldığını kabulleniş evresi

bu evreye geçiş uzun olabilir. çünkü bu evre için tetikleyici bir olay olması gerekir. bu, ona ait , unuttuğunuz bir eşyası, size yazmış olduğu önemsiz bir not, ya da bir gece görülen sinsi bir rüya olabilir. bunlardan biri onu hala sevdiğinizi fark etmenizi sağlar. köpekler gibi seviyorsunuzdur hem de. her şeye rağmen şu an dön dese koşarak dönersiniz. ne kadar inkar etmek isteseniz de o hep farklıdır, hep sizin için farklı kalacaktır. çünkü yarım kalmıştır içinizde, tamamlayamamışsınızdır. onu özlemeye ve sevmeye mecbur olduğunuzu hissedersiniz. 'başka kimse o olamayacak mı? kimseyi sevemeyecek miyim ben?' diye düşünmekten kafayı yersiniz. hatta uzun bir süre sonra ilk kez bu evrede şiddetli ağlamalar görülebilir. ama ilk evreye göre daha mantıklısınızdır artık. sahte mutluluk oyunlarına son verirsiniz. zamanı akışına bırakırsınız ve geçişiyle birlikte acılarınızın da azalacağı günü beklersiniz. ve zaten fark edersiniz ki ilk zamanlardaki kadar yoğun değildir o acınız. bunu fark etmek size biraz da olsa umut verir. hayatın sürprizlerle dolu olduğunu kendinize hatırlatırsınız ve zamanın neler değiştireceğini, bir sene sonra belki tamamen başka biri için üzüleceğinizi düşünerek kendinizi avutursunuz.

5) alışma evresi

o hayatınıza girmeden önceki rutininize dönmeyi başarırsınız. artık eskisi kadar sık aklınıza gelmez. onu belki bir gün unutacağınızı bilirsiniz ama size yaptıklarını unutmazsınız. bir hayat dersi gibi sürekli aklınızda kalır. kimseye koşulsuz güvenmemeyi öğretmiştir çünkü size. olgunlaştığınızı hatta büyüdüğünüzü hissedersiniz. toz pembe gözlükleriniz bir daha takılamayacak haldedir, yeni hayatınıza alışmaya çalışırsınız ve yeni biriyle tanışana kadar bir daha o gözlüklerden takmayacağınıza yemin edersiniz kendinize.

ama o gözlüklerden hiç kurtulamazsınız.
insanın kalbini kıran canını acıtan bir durum. her terkedilen bunu içinde yaşar. bazı insanlar bu duyguyu kendi içinde yaşar dışarıya vurmazlar kimse bilmesin isterler ama bazı insanlar bunu dışarıya vururlar nekadar mutsuz olduklarını, canlarının nekadar acıdıklarını çevresinde ki insanlarla paylaşırlar. ama zaman geçtikten sonra acın hafifler unutursun ve ben bu kişi için mi bukadar üzüldüm göz yaşımı döktüm dersin.
kimseye güven olmazın kanıtıdır.
en yoğun acının, yivli bir silahtan çıkan kurşunun saplandığı herşeyin içini paramparça etmesi gibi, gögüs kafesinde içerde bir yerlerde kalbini, ruhunu, yaşantını paramparça etmesine sebep olan, kendisine yüreğinden, çok daha büyük, çok daha önemli, çok daha çok anlamlar yakıştırılmış kişinin seni yok sayması, yaşanmış olan herşeyden aklayarak zihnini senin yokluğunu tek taraflı olarak kabul etmesi eylemidir.

ve artık tek bişey vardır,
cezmi ersöz den alıntı yaparak,

Sevmek diye birşey yoktur aslında
dillerin ve yüzlerin altında başıboş yalnızlıklar
dolaşır

uydurulmuş anılar,sahte öyküler,hiç
kullanmadığım
yerlerimi bıraktım onlar
yine de son kapıma dayandılar
kapının ardı karanlık deniz
denizde masum,tetikteki sızım,son inancım
gördüler onu

Artık şimdi o karanlık denizde
'binlerce hiçkimseyim'

iki karanlık orman birbirini sevse ne olur,
sevmese.
varlıgını kaybetmektir...
kalbi olanların bir gün yaşayacağı acı tecrübe.
Sabahları kalktığında öyle bir üzüntü ile kalkarsınız.Gecelerden kaçmak isterseniz gezerseniz unutmış gibi davranmaya çalışırısınız kimseye çaktırmamaya çalışırsınız ama eve geldiğinizde yatağa girdiğinizde kendinizle baş başa kaldığınızda en kötüsüde bu herhalde.
"beni istemeyeni, bende istemem" durumuna gecilecek olaydır.
hava deli gibi sıcakken tir tir titremektir.
insanın hayatı boyunca yaşıyacağı ölümden sonra belki de ölüm kadar acı dır. nefes alamamak yaşamamak hayatı anlamsız kılmak belkilerin keşkelerin içinde boğulmak nedenlerle niçinlerle hergün kendini parçalamak bilmediğin sorulara cvp aramak....
http://www.facebook.com/v...o.php?v=10150145625287599

terkedildiğin gün o güne kadar söylenmemiş her şey, en ağır cümleler kurulduysa bir de, tuz biber eker, yakar. kapatıyorum hadi der.
ve yüzüne kapanan telefon, yarıda keser konuşmanı, yetim bırakır cümlelerini neticede.

hbbia.
terkedilmiş şehrin matbaasından,
uludağ yayınları sf 144.
2011.
içimi buza ve o'na kestiren olaydır. yerle gök bitişir siz arada can vermeden nasıl kaldığınıza şaşarsınız.
bazen terk etmekten daha iyidir. çünkü terk edip de pişman olmak daha acıdır.
Aldatılmaktan iydir en azından. Ama herşey yolumda giderken nasıl olur hiç anlamıyorum . Neden terk eder ? Sıkıldıgı için mi ? Yeni Birini mi bulur hiç hiç anlamam . Ama bildiğim şey : Dünyanın en kötü duygularından biridir..
(bkz: cak o zaman cak cak)
bazen hak edilir bazense başa gelebilecek en iyi olaydır haketmediğin halde terkediyorsa aslında seni haketmiyordur
hakkettiğin için terk ediliyorsanda iyi olmuştur müstehaktır.
sevdiğiniz yıllarınızı beraber geçirdiğiniz birlikte çok güzel anlar yaşadığınız kişinin terketmesi sizi dünyanın en acımasız, en haini en kötü insanı yapar... yapabileceğiniz ne varsa yapmak istersiniz aklınızdan geçen en iğrenç şeyleri düşünmeden bir çırpıda gerçekleştirirsiniz...
(bkz: emre aydın gibi terkedilmek)

bu en fecisi olsa gerek.
(bkz: terk edilmek/#6201438)

öyle tuhaftır ki. o entry de kim tarafından terk edildigimi bile hatırlamamaktayım. acısı en fazla on gün sürer.
olaylara bağlıdır her zaman kapıyı çarpan bitirmiş olmaz.
emre aydınvari olmaktır. ama (bkz: emre aydın)dan önce (bkz: ferda anıl yarkın) vardı onun (bkz: üzülme) unutmam ayrılık var diye şarkısı vardı. hatta (bkz: taner) (bkz: iyi yüreklim) (bkz: metin arolat) (bkz: yine bir başıma) yine bir başıma daralır yüreğim... dalarım gecenin içine dağılır zor dönerim... yine bir başıma... sana söylenirim... kıramam yine de, kıyamam sana ben zor küserim... bugün dönme... hemen dönme... bu halimle, bu halimde beni görme... ne olur dönme... bu halimle, bu halimde beni görme... hey gidi. emre aydın daha dünkü bebe.
terkedilmek o kadar da öldüm bittim bir şey değildir aslında. her an herhangi biri tarafından terkedilebilirsin. yani ne ilk olur terkedilmek ne de son. öyle yapılacaklar listesine de gerek yok büyük anlam taşıyan birisi terkettiyse üzüleceksin, sadece sabret. bi süre sonra kendi kendine geçecek. kimse terkedilmekten ölmemiştir şimdiye kadar, öyle büyütmeye gerek yok. ağlarsın sızlarsın için daralır vs. ama ölmezsin korkma. kısacası şu ki; eğer biri tarafından terkedildiysen o saatten sonra "bak dalgana."
nedir, ne değildir, bu konuları pek kafama takmadığımdan bilemem ama, kesinlikle hayatın sonu değildir, bunu biliyorum.

terk edildiği veya ayrıldığı için üzülen insanlara gülüyorum, etrafta binlerce insan var ama o bir kişi için üzülüyor. yazık lan.

neyse, hayatta seks çok önemlidir gençler, bunu herhangi bir karşı cinsle yapabilirsiniz. x hatunundan ayrıldınız diye y hatunuyla sevişemiyeceksiniz diye bir kural yok. gidin, yiyişin, sevişin. hem, arada değişiklik iyidir. hep aynı hatun, sıkıyor belli bir noktadan sonra, hele bir de tüm çılgın fantazileri denemişseniz o hatundan kopmanın vakti çoktan gelip geçiyordur bile.

belki de, terk edilmek iyidir? iyidir lan, yeni kapılar açar önünüze, kopçalar açılır önünüzde, donlar süzülür gözünüzde.

neyse, çok uzattım. üzülmeyin, ben de üzülüyorum.*
"şeyimde olmaz" dense de aslında çok koyar insana.