çok güzel şarkılar vardır dinleyince büyük hazlar alınır acı, heyecan, mutluluk gibi. bir şeylerin anlamı elde edilir o şarkılardan, zevk alırsınız işte ulan. ya da bir film izlersiniz içinde iki sevgilinin buluşması veya ayrılığı konu edilen, aşşağı yukarı yine şarkılardaki gibi aynı hazları alırsınız. içinizde ''aa bu benim yaşadığım, yaşadıklarım ulan'' diye. bunlardan ''bende de var, ben de yakın zamanda sevgilimden ayrıldım, terk etti işte ibnetör'' dersiniz, eğer ayrılığın veya aşkın izleri yakınsa. çok eskilerde bırakmamışsanız o olayları.
ve eğer ki uzun zamandan beri yaşanmamışsa aşk ve özlem acısı, ne duygu yüklü bir sarkıdan tat alırsınız ne de sevgilisinden ayrılmak zorunda olan bir adamın hikayesini anlatan melankolik bir filmden. işte isteyip de alamadığınız bu tatlar daha sonraları ''biri beni terketsin ulan''lara dönüşür. ''o ızdırabı çekeyim ama şu şarkılardan tat alıyım''lar çekilir.
terkedilmek istemek; sadist ve mazoşist bir canlı olan insan evladının acı çekme hissiyatından süregelir. terkedilmek istemek aşktır, biri beni sevsin ama terketsin de bu şarkılardan etkileniyim demektir. mallıktır, kaşınmaktır bir bakıma.
ilk anda oldukça karaktersizlik istermiş gibi görünen, ama şoyle bir düşününce egodan tamamıyla sıyrılmış olmayı gerektiren bir durumdur. insan ne kadar ''üzmek istemiyorum onu, keşke o beni terketse, sogusa benden'' dese de, karşıdakinin sogumaya başladıgını gördügünde egosu kabarır ve terkeden kulvarına geçmek ister. bir insanı kendinden bilerek ve isteyerek sogutmak her yigidin harcı degildir.