her sabah yeni bir hayat başlasın diye uyanırım ama her sabah benzer hayalkırıklığı karşılar beni. hep aynı insanlar, hep benzer hikayeleri.. ben ne günah işledim dostlarım? bu kadar basit, bu kadar birbirinin aynı, bu kadar güçsüz, işe yaramaz insanlarla aynı coğrafyada nefes alıp vermek için..
başka bir kadın için karısını terk eden, yeni bir sevgili bulmadan erkek arkadaşını bırakamayan allahın belası, ezik, götüne raptiye batırılısıca insanlardan nefret ediyorum. yalnız kalmak çünkü büyük bir mesele bu kulaklarını büküp popolarına terlik vurmak istediğim zavallı piçler için..
şimdi beni iyi dinle seni kafası karışık aptal serseri.
korkma bu kadar yalnız kalmaktan. hayatında bir kere olsun vur masaya yumuruğunu. hayat sandığından daha kısa. bu hayatta sen zaten sahip olduğun bu güçsüzlüğünle hiçbir şekilde iz bırakamaycaksın. 150 yıl sonra mezarının üzerine başka mezarlar kazıldığında seni var edecek başka hiçbir şey de kalmayacak. o zaman nolucak biliyor musun aptal şey? yokolacaksın.. çünkü bu senin tabiatın. sonun bu senin: yokolmak!!! çünkü sen güçsüzsünn. ama en azından bir kere hayatında varolmanın tadını çıkart ve terk et onu. korkmadan! .. başka bir beden bulmadan, başka bir göze değmeden yap. yapabil. onurluca...
Fazla acılara katlanamamaktir çok vardır böyle tipler terk edince 40 gün ağlarlar içip içip ayılirlar sonra suçlarlar kendilerini unutamadım ayaklarına yatıp kız kaldıranlarını biliyorum ben.
terk etmek bir ilişkiyi bitirmek olarak düşünülmemeli sadece. hayatımıza girsin girmesin kalbimizi çarptırmayı başaran herkes girmeli bu tanımın içine. öncelikle yaşanan bir ilişkinin noktalanmasını ele alalım. bitirilecek raddeye gelinmiştir ve hatta bitirilmiştir de ama yine de bitmemiştir işte. hele ki uzun bir ilişkinin ardından geliyorsa terk etme kararı artık vicdan azabı mı dersin suçluluk duygusu mu dersin yoksa alışkanlıkların verdiği sancı mı dersin hepsi tek tek biner omuzlarına. kalp bunların baskısına dayanamaz ve geri dön diye söylenip durur, oysa beyin biliyordur ki dönersen bitersin.tabi bu arada terk edilen konumunda olan kişinin baskıları da cabası. böyle durumlarda aklıma hep eğer ayrılık karararını alan o olsaydı da geri dönmek için böyle yalvarırmıydı sorusu gelir. insanoğluyuz malum ve egomuz çok büyük. terk edilmek ise egoyu yerle bi eden en büyük silah. işte bu yüzdendir terk edilenin onca çabası, egosunu kurtarmak içindir hepsi. ama biz bilmeyiz, sanarız ki bizi gerçekten seviyor. sanarız ki biz onu gerçekten seviyoruz. ayrılık noktasına getiren her şeyi görmezden gelmeye başlarız bir anda ve içimizde uyanan dönmek isteğini bastırmaya çalışırız. tüm bu baskılarla mücadele etmek zordur. hele ki egosunu kurtarmaya çalışan bir insan karşısında direnmek daha da zordur. işte tüm bu baskıların sonucunda kişi ya yenik düşer ve hayatını feda eder ya da dikbaşlılığına yakışır şekilde yapması gereken şeyi yapar ve terk eder.ikincil olarak ise unutumadığımız tüm insanlardır terk etmeye gücümüzün yetmediği ki bu grupta yer alan insanlar gerçekten güçsüzlerdir. bu gruptaki insanlar ayrılık safhasını geçmiş olanlar, platonik aşıklar ve o diye nitelendirilen kişilerdir. bu insanlar karşılarındaki kişiyi içlerinden atmaya uğraşırlar. unutmak için mücadele eder kimi, kimi de içinde bir umutla sabreder.ayrılık safhasını geçtiyseniz var gücünüzle unutmaya çalışırsınız ve eğer unutmayı gerçekten istiyorsanız başarırsınız da. platonik aşıksanız işiniz gerçekten zor demektir, zira unutmak sizin elinizde olan bi şey değildir. gene ego girer burada işin içine ve aldığı yaranın hıncıyla sizi kemirip durur. o diye nitelendirilen kişiyseniz yapacak fazla da bir şeyiniz yoktur aslında. eğer yeterince inatçı ve cesursanız sabredersiniz, tam olarak ne kadar süreceğini bilmediğiniz bir karmaşanın bitmesi için sabredersiniz. sabır pasif bir durum gibi gelir önceleri size ama sonra bambaşka bir bakış açısı öğrenirsiniz; ''sabır aslında mücadele etmektir'' diye. sonra içinizden gelenleri son kez karşınızdakine söyleyip sabretmeye başlarsınız. zor olanı seçip onu olduğu gibi kabullenmek bir yana daha da zor olanı seçip sabrı öğrenmeye çalışırsınız sırf onun için. o nu içinizden atmaya çalışmak aklınıza bile gelmez, çünkü kalbinizi çarptırmayı başaran o insanı içinizden atmaya yani terk etmeye gücünüz yoktur. terk edilmek, terk etmek, sabretmek, beklemek, beklememek, mücadele etmek... tüm bu olguları yaşar her insanoğlu. önemli olan güçlü ya da güçsüz olmak değildir aslında. önemli olan, kendi değerini başka biri için yok saymamak ve kendini hiç kimse için feda etmemektir.
bir insanı, bir şehri, bir ülkeyi, bir işi terkedebilir insan zamanı geldiğinde. ama terk edemeyecek kadar güçsüzse işte o zaman başlar içindeki deliler konuşmaya beynini kemirircesine. her birinden ayrı bir ses çıkar biri çekip gitmesini isterken ısrarla diğeri biraz daha düşünmesini önerir ona.
kişi güçlüyse eğer onlarla savaşmayı mutlaka başarır. ama ya terkedemeyecek kadar güçsüzse?
terkedemeyecek gücü kendinde bulamıyorsa bir insan, bir an önce toparlanmalıdır. ilişkisinde bu güçsüzlüğün verdiği karmaşa ile kendini kısa sürede ele verecektir çünkü. ayrıca unutmamalıdır ki, eğer kendisi terkedemeyipte terkedilen taraf olursa işte o zman tüm dünya başına yıkılır, yok olur ve baktığı her yerde sevgilisini görür ona hiç olmadığı kadar aşık olmuştur bir anda.
işte tüm bunları yaşamak istemiyorsa bir insan güçlü olmak zorundadır yoksa bir gün kendini eski resimlere bakarak ağlamamak için dişlerini sonuna kadar sıkarak, ondan nefret etmek için her yolu deneyerek ama hiç bir seferinde başaramayan bir ruh hali içerisinde bulur ki bu yalnızlık olur.
bu yalnızlık o kadar sessizdir ki dinlemesi çok acıtır. sonra bir bakmışsin ki hayatının soundtrack'i oluvermiş.
aşık olunan kişiyi, hayatının merkezine oturtmaktandır. ben de yaptım lan zamanında. ama sen istediğin kadar oturt, o kalkıp hayatından gidiyor ve sen onu hala oturtarak, daha da güçsüz kalıyorsun.
sonrası çok meşakkatli bir süreç. onu tamamen kaybediyorsun. ölmüş gibi geliyor sana. ölüm acısı yaşıyorsun resmen. gerçekten berbat bir his. kendini bile düşünmeyecek kadar dünyaya küsüyorsun.
sonra da, bir başkası seni hayatının merkezine oturtuyor ve yeni bir aşk başlıyor. güç sende artııık!
aslında tüm giz bu farkındalıkta gizlidir. yalnızlığı kaldırmak her babayiğidin harcı değildir, zordur. bu farkındalığı kazanmı$ birey, 1-0 öndedir. golü yese bile yenilmez. 1 puanda iyidir demeli.
Terk edemeyecek kadar güçsüz değil yalnız olmak var aslında. Yalnızlıktan korkan insan var. Gücünü sonuna kadar harcadığında dayanabileceği birilerinin yanında olmaması var. Yada çok sevmek var. Çok sevdiği için kendisini onun karşısında güçsüz hissetmek var tıpkı ulu padişahların cariyelere el kaldıramadığı gibi.
bayan ise bu kişi 2-3 kız arkadaşın gaza getirmesi * ile çözülebilecek durum.
1 gecede görmek istemediği şeyler yüzüne yüzüne vurulur. o gece cesareti aldı aldı yoksa allah sonunu hayır etsin.
alayını terk edebilecek kadar güçlüyüm. Siz bana film yapamazsınız filmi ben yaparım. Alayınız terk edildi farkındasınız dimi? 21 kasım da istanbul'u terk edeli 1 yıl olacak.
çok sevmek ama bir o kadarda bazen nefret etmek bu durumu doğurur efenim.tamamen ona bağlanmışsınızdır, sigara gibi bir şeydir karşınızdaki sizin için bırakmak istersiniz ama yapamazsınız,bazen kendi kabuğunuza çekilip onsuzluğu denersiniz ama olmaz yapamazsınız.özleminden deliye döndüğünüz size en ters gelen tutumları sırf onda olduğu için kabul ettiğiniz kişi terk eder sonra sizi öylece kalırsınız.bu kadar kolay mıydı diye kendinizi yersiniz.böyle hastalıklı ilişkilerden derhal uzaklaşılmalı acısı çekilmeli bitirilmelidir.hayır yani kendimden biliyorum.
sana inanmış, yelkenini senın ruzgarına cevirmiş çünkü biliyor ki nereye gitse o gemi, senin rüzgarın hep yanında . işte bu güçsüzlük o yelkeni kırıp ne halin varsa gör diyememektir o kişiye.