Tekil olması, hesap verecek kimse olmaması, tam benim gibiler için total bir egoizm içermesi ve gayet zevkli olması ile kararım kesinleşti. Bisiklette fena değildi ama yol yok aq.
Neyse tenisseverler yeşillendirsin istanbul avrupa yakasında haftasonları fena yardıracağım.
Hatta yeterli derecede hoşlaşırsam yazlığa kort yaptırabilirim. O derece taktım kafayı.
Tenis sihirdir. Rakibini ayakta alkışlatabilen, yenilsen de kazanan olabildiğin, sportmenliğe aykırılığın barınamadığı, 'rakip tribün' ün olmadığı sihirli bir spor...
Ilginc Puanlama sisteminin çıkış noktası eskiden parasına oynanan bu oyunda ilk kaybeden 15 Dinar ödüyormus ikinci topu kaybeden yine 15 dinar öduyorumus ve toplam 30-0 oluyor. Thirty love diye söylerler Teniste bu sayıyı hakemler. o love da flemenkce şeref manasına geliyormuş yani yenilenin oyunu şerefine oynadigini belirtiyormus.
Sayılar neden 15-30-40 şeklinde ilerler açıklayalım:
13. Yüzyılda Fransızlar ve ingilizler arasındaki savaşta Fransız dükü esir düşer. 20 yıla yakın ellerinde kalır ve bu arada tenise çok benzer bi oyun bulunur. Bu oyunda da ortada bir file vardır ve ilk servis geri çizginin gerisinden atılır. Kazanırsa ikinci servis 15 ayak (bkz: feet) ileriden atılır. Üçüncü servis de 15 ayak ileriden atılır fakat dördüncü servis için atılması gereken 15 ayak fazla olduğundan 10 ayak ileriden atılır. Böylece ikinci servis 15, üçüncü servis 30, dördüncü servis 40 ayak mesafeden atılmış olur. (15-30-40) Sonuçta bugünkü puanlama sistemi oluşmuş olur.
uzun süre yapmak istediğim ama etrafımda tenis namına bir şey olmadığı için youtube'dan izlemekle yetindiğim spor. olsa zaten bir tenis ayakkabısı bir raket kaç para lan ohooo. özetle ileride zengin olunca yapılacaklar listesine alınan aktivite.
Aslında en az bir futbol kadar zevklidir izlemesi.keza aynı şekilde heyecanlıdır da. Hele bir de vimbıltın kadınlar izliyorsanız seyir zevkinin yüksel olması muhtemeldir.
kendi sahanızın hem oyuncusu hem de hakemi olduğunuz erdemli bir spor türüdür. modern gladyatörlerin birbirine meydan okuduğu aynı zamanda ciddi sabır gerektiren bir derviş sporudur.
Son 4-5 senedir istikrarlı bir şekilde takip edip, 2 senedir de hobi olarak yaptığım spor dalı. Roger Federer ve Stanislas Wawrinka sayesinde bu sporu git gide sevmeye de devam ediyorum. (bkz: tek el backhand) Bireysel olmasının yanı sıra, eğitim aşamasındaki zorlukları atlattıktan sonra yaptığınız maçın zevkini anlatmam oldukça zor. Elit ve zengin sporu gibi gözüken, ama artık yavaş yavaş kortlarının çoğaldığı bir spor da denebilir. Sorusu olan arkadaşlarımız çekinmeden mesaj atabilirler.
10 senedir uygulanan kortlari yavaslatma politikasiyla sacma sapan bazi teniscilerin tarihin en iyisi olarak addedilmesine neden olan spor dali.
djokovic,murray,nadal bu bazi teniscilere ornektir.
tebrikler baseline oyunuyla tenisin annecigini siktiniz.
basketbol ve futbol ile birlikte en sevdiğim sporlardan. dünyada da gittikçe popülerleşen bir spor dalı. Zengin ve elitist sporu yaftasından kurtulmaya başladı. Benim bu sporla tanışmam yaklaşık 3 sene önceye dayanıyor. Sağ olsun roger federer izleye izleye bağımlısı olsum bu sporun.
Bu spordan bahsedecek olursak tenis, hem zekaya hem de fiziksel güce dayanan sporlardan. Mental açıdan çok güçlü olmak gerekiyor. Başlangıçta zor bir spor gibi görünse de oynaya oynaya kendinizi geliştirebiliyorsunuz. başlangıç için iyi bir raket seçimini unutmamak şart. Ben de fırsat bulduğum vakit okulda tenis oynayabiliyorum ve herkese öneririm.
raketle oynanan top oyunudur. topu ilk gönderen kimsenin "tenez!" yani "tutunuz" demesinden ötürü zaman içinde tenis olarak adlandırılmıştır.* bu bilgiyi ilk duyduğumda oldukça garipsemiştim. oyunun ilk ortaya çıkışında, karşıdakinin topu tutması esas alınmışken ve adı da bu noktadan çıkmışken, günümüzde topu atanların hırsla ve topu yakarcasına fırlatmaları manidardır. yine de topu tutamayana ceza olsun diye, * oyunun günümüz normlarına gelmesi de gayet akilanedir. *
yüksek kondisyon, zeka ve dayanıklılık gerektiren, seyir zevki yüksek, topla oynan sporlardan. oldukça klas bir spor. bu klaslık maçları sunan spikerlerin anlatımlarına da siyaret etmiş nerdeyse. bir dinginlik, bir coolluk hakim maçlarda. hele oyuncuların top isteme*, geri gönderme, havlu ritüelleri vb. ayrı bir artistlik barındırıyor. seyircisi bile ayrı bu sporun. bi elitlik, ne bileyim şöyle burjuvazi kokuyor hafiften.*
oyuncuların kaliteleriyle orantılı olarak güzel bir maç izleme ihtimaliniz artıyor doğal olarak. bir nadal olsun, federer, murray, djokovic*, ferrer olsun izlemenin farz olduğu elemanlar bunlar. ülkemizde daha fazla ilgi görmesi, bizden de dünya sıralamasının zirvesini zorlayabilecek sporcular çıkması dileğiyle...