marsel ilhan'ın avustralya açık ikinci tur tenis karşılaşmasında tribünleri dolduran türk vatandaşlarımızın marsel'in kazandığı her puanda gol diye sevinmesiyle ve tenis tarihine yepyeni bir renk katmasıyla oluşan eylemdir. eurosport muhabiri türk taraftarlar için aynen şöyle demiştir:
"Hayatımda çok tenis maçı anlattım ama bu izlediğim gerçekten garip bir şey. her puanda bağırıyorlar. marsel sanki final maçında maç puanı kullanıyor. bütün maç böyle devam edemezler, eğer maç 5 sete giderse ses telleri ne olacak? eğer ekranınızı yeni açıyorsanız, tvnizde bir arıza yok, bu ses gerçekten bu kadar yüksek."
samanyolu ve yaylalar şarkıları söyleyip, karşı taraftaki şililere "bir avuç ibne otur yerine" şeklinde sataşmaktır. tenisi de kendimize benzetmektir ama sempatik de olmuştur. hangi tenis maçında üçlü çektirilir böyle.
kendi milletini aşağılamaktan zevk duyan geyik tiplerin hoşuna kaçan bir olay. sizin gibi dostu olan insanın düşmana ihtiyacı olmaz. bu kadar mı yozlaştık lan biz? hee, cevap verin, bu denli insanlıktan uzak, yabani, sırf kendini düşünen yaratıklar haline nasıl gelebildik?
bir şekilde bizden birinin yaşamış olduğu sevinci aşağılamaktan malakça zevkler alabiliyoruz. fevri ya da değil, sonuçta fazlasıyla samimi insanlar marsel ilhan'ı desteklemeye gitmiş. ellerinde türk bayrakları... halbuki çok basit. rajonu kimse bilmediği için yaşanmış bir olay. anlık iletişim kopukluğu, gençlik sancısı, rekabet coşkusu...
"ah hayır, hayır, rezil oldu türkler, sizin izleyeceğiniz maç bu kadar olur ben sizden değilim" havalarınız yok mu... birbirimizin acısına ortak olmayı geçtim, ondan bi akbaba gibi beslenip deştikçe deşiyorsunuz, dahası kırmanço espiriler yapıp eğleniyorsunuz. ideolojik çıkarımlara gidenler bile var. yazıklar olsun valla. böylesine duyarsız bi kişiliğe hangi aşamalardan geçerek geliniyor? cidden merak ediyorum.
neyse ya ben bir şey demiyorum. söylenecek çok şey var aslında. perdeyi kaldırdığınız için kar etmeyecek. kardinalce eğlenin.