lokantacıların yaptığı iş.
Lokantacı, arkadaşına "gel pilav ye" der. Arkadaşı yemek istemez. Lokantacı ısrar eder" gel bu pilavdan ye!" arkadaşı "olmaz" der. Lokantacı: Gel bu pirinci yolun başındayken ye, şimdi yemezsen yarın pilavdan arta kalanı çorba yaparım yediririm. Çorbada yemezsen, çorbadaki pirinci dolma veya sarmada yersin. Gel beni uğraştrma şu pilavdan ye de bitsin!"
O pilavın yanında barbunya, fasulye, kuru üzüm, erişte, patates ve bulgur pilavı da bulabilirsiniz. Bunlar birkaç gündür bekleyen artıklar olduğundan, durgun nehirlerde yüzeye vurmuş leşler gibi bir şeyler yüzer durur çorbanın üzerinde.
Ortaya çıkan nesne o kadar fecaat görünümlüdür ki gündüz öğlen yemeklerinde -ki bu yemeklere okul öğretmenleri müdür falan da katılır- sunulmaz, zavallı beş parası ve caresi olmayan yatılılara cumartesi ve pazar aksamı yemeklerinde sunularak okulca "tasarruf" edilir.
Şimdiki aklım olsa tabldotu aldığım gibi ahçının başına geçirmek vardı ama...