bildiğiniz üzere mübarek ramazan ayı münasebetiyle oruçlarımızı efendi efendi tutuyor, ahlaka aykırı her türlü anallıklardan ve antidemokratik cinselleşmelerden uzak durup, evimizin bereketini kaçırmıyoruz. bikaç defa kendimi tutamayıp xvideos falan açıcaktım akoyim ama son anda salih sayesinde asılmaktan kurtuldum. mübarek günlerimiz böyle geçiyor işte amma, iftardan sonra sahura kadar vakit geçirmek de zor oluyor bazen.
velhasılı geçen akşam sahur vakti gelinceye kadar netten yeni çıkan hit ilahilere bakıp beğendiklerimi indiriyordum. daha önceki kafir dönemlerimde ayıp videolar indirdiğim ares programını kullanarak salih'le beraber mahalleye nispet yapmak amacıyla "beni beni aşk neyledi" falan indirip, hoparlörün sesini de sonuna kadar açtık. mahallenin büyük bir kısmı ilahilere eşlik ediyor, mahallede semazen gibi dönüyorlardı.
semtimize muhteşem bir işitsel şölen sunduktan sonra, mutfağa su içmeye gittiğimde dışarıdan bazı garip sesler işittim. nereden geliyor bu sesler diye balkondan baktım ama pek bi şey fark edemedim. salih'le birlikte apartmandan çıkıp, gecenin kör karanlığında sağa sola bakınmaya başladık. bu sesleri sanki bi yerlerden hatırlıyordum. seslerin geldiği yöne doğru gidince, konken partisinden fırlamışa benzeyen bazı kokonalarla karşı karşıya geldik. ellerindeki tencere ve tavaları darbukatör baryam gibi çalıyorlardı. acaba ölmeden önce son kez izmir marşını mı çalmak istiyorlar diye düşündüm ama öyle değildi:
çannn çann çannn çannn çannn çannn...
etu: hey girls ne yapıyorsunuz gecenin bu saatinde siz burada bakim? hani davulcu geçmiyor diye milleti sahura uyandırma amacıyla böyle bir uygulama başlattıysanız allah razı olsun sizden, verin o mübarek elinizi öpe...
kokona: sen de kimsin be, ne sahuru ne davulu? sakallara bak hehoeheo. git tıraş ol pis şeyh.
etu: hanımefendi sakal sünnettir bi kerem. ayrıca siz sakalımı bırakın da amacınız nedir onu söyleyin hele. ne öyle el kol, yaşlı olmasanız buracıkta size basardım ama olmaz işte.
kokona: dernekten talimat geldi bize. artık her gece eylemdeki gibi tencere tava çalıcaz, bu ülkeyi senin gibilere bırakmicaz! bize basmak he. görüceksiniz siz!
etu: bakın moruk hanımefendiler, eğer illa bi şey çalacaksanız davul alalım hepinize birer tane onları çalın. hani en azından gelenek ve göreneklerimiz dahilinde yapın şu eylemi, tencere tava son derece irite edici sesler çıkartıyor. davulun sesi en azından uzaktan güzel gelir. atın o kapkacakları elinizden atın!
bi başka kokona: sana ne bee, cumhuriyet kadınlarıyız biz. istediğimizi çalarız, git buradan türbanlının çocuğu! hadi kızlar devam! özgürlük! özgürlük! özgürlük!
etu: ulan susun! lan! alayınızın canı cehenneme be. kahretsin! 155'e ispiklemezsem sizi görürsünüz!
bi anlık öfkeyle böyle dedikten sonra damarlarına bastığımı fark ettim. beni ellerinde tencere tavalarla kovalamaya başladılar. takkemin düşmesinden korktuğumdan onlarla eşit hızda koşabiliyordum. derken beni çıkmaz sokakta sıkıştırdılar... salih hemen çöp kutusuna saklandı piçin evladı satışı koydu.
tam kaderime razı olup, kelime-i şehadet getiriyorken; o yüce ak partili, o nur yüzlü halime teyze karanlıklar içinden gün doğar ya aniden; işte öyle çıktı ortaya. mahallenin aksi ve yaşlı adamının camını topla kıran çocuk gibi halime teyzenin eteğinin altına saklandım. halime teyze yarı kötürüm haliyle bastonunu japon kılıç ustası Miyamoto Musaşi gibi kullanarak tüm bu kokuşmuş kokonalara unutamayacakları birer ders verdi. eteğin altında türlü dualar okuyor, kafamı hafif dışarıya çıkarıp salih'e "bak gördün mü, allah oruç tutanı koruyor" diyordum.
allah sanki halime teyzenin suretiyle yüce bir melek yollamıştı kurtulayım diye. ya rab dedim, sen nelere kadirsin... o gece salih'i güzelce temizledikten sonra bütün gün zikir çektik salih'le birlikte. belli ki allah'ın sevdiği kuluydum.
allah'ım şu evdeki çöp kokusu da ah bir gitseydi. salih piçi evi kokutmuştu ama olsun, şendik çocuklar gibi...